Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu’nun kurucuları olan Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idam edilişlerinin yıldönümünde bir söyleşi gerçekleştirdik. Günümüzde Denizlerin ardılları olduğunu iddia edenler ile aramızdaki farklılıkların neler olduğu, bizlerin Denizleri anarken hangi mücadeleye dikkat çekmemiz gerektiği gibi konuları ele aldığımız söyleşi salgın gerekçesiyle yasakların olduğu kapanma döneminde bir ev söyleşisi olarak gerçekleşti.
Sunumu yapan yoldaş konuşması boyunca Denizlerin mücadelesini sürdürdüğünü iddia edenler ile KöZ’ün arkasında duran komünistlerin yürüttüğü mücadele arasındaki farklılıkların altını çizdi. Denizleri sadece kendilerini onların mirasçısı olarak görenlerin değil burjuva partilerin de andığını, öne çıkarılanın ise onların devrimci mücadelesinden ziyade haksız yere idam edildikleri, idam cezasının insan hakları boyutu, bugün olsa aynı cezanın verilmeyeceği vb görüşler olduğunu belirtti.
Denizlerin Türkiye Cumhuriyeti’ni tüm kurumlarıyla alaşağı etmek üzere bir silahlı örgüt kurduğunun ve bu örgün fiilen önderliğini yapan unsurlar olduklarının üzerinden atlandığı ve unutturulmak istendiğini vurguladı. Bu nedenle de onların bize bıraktıkları en büyük mirasın THKO’nun mirası olduğunu, dünyanın neresinde olursa olsun bu devrimci tutumun devlet tarafından aynı şekilde cezalandırılacağını ifade etti.
THKO’nun 71 Kopuşunun diğer örgütlerinden yani THKP-C ve TKP-ML hareketlerinden bir fark arz ettiğini, devrimci kopuş derken de TİP’ten tüm kopuşları kastetmediğimizi, TİP’ten kopanların hepsinin devrimci bir istikamette ilerlemediğini belirtti. İçlerinde Mahir Çayan’ın İbrahim Kaypakkaya’nın olduğu bir grubun Aydınlık Sosyalist Dergi çevresinde aslında reformizmin farklı bir biçimini ifade eden bir başka sosyalist çevre içinde belirli bir süre daha siyasi hayatlarına devam ettiklerini hatırlattı. Denizlerin bunlardan farkının bu durağa hiç uğramadan doğrudan içinde bulundukları reformist odak olan TİP’ten koparak devrimci örgüt kurmaları olduğunu belirtti. Bu eylemin öneminin ve buna esas devrimci niteliği kazandıran tutumun da oportünistlerden ve reformistlerden yalnızca kendilerini ayırmak değil aynı zamanda reformistlerden kendilerini ayırmakta tereddüt edenlerden de kendileri ayırmak olduğunun altını çizdi. THKO kurucuları dışındakilerin aydınlık durağına uğramasının da böyle bir tereddüte işaret ettiğini söyledi. KöZ’ün bu görüşlerinin birçok kesim tarafından eleştirildiğini belirti. Eleştirilerin genel olarak Denizlerin ideolojik olarak Kemalizmden kopmamış olduğu, 71 Kopuşunda en ileri çıkanın İbrahim Kaypakkaya olduğu yönünde olduğu ifade etti. Ancak Kaypakkaya’nın mücadelesini diğerlerinden ayıranın Mustafa Suphi TKP’sine yönelik yaptığı vurgu olduğu, ancak Komünist Enternasyonal’in kopan kızıl ipini yakalamak bakımından eksik olduğunu vurguladı. KöZ’ün ise bu kızıl ipi bağlayacak bir parti yaratma mücadelesi yürüttüğünü belirtti.
Söyleşiye katılanlar; 71-72 kopuşundan sonra iktidar hedefli çıkan üç akımın devamcısı olduğunu söyleyenlerin bunu nasıl sağlayacağını; Hikmet Kıvılcım’ın Kemalizm, Misak-ı Milli, ezilen uluslar açısından oldukça ileri görüşleri olsa da neden 71-72 Kopuşunun mirasına sahip çıktığımızı; THKO’nun mirasına bir tek biz sahip çıkıyoruz söyleminin, devrimci örgütte ısrar meselesi mi, THKO’nun oportünistlerle ve reformistlerle arasına çektiği çizgi mi olduğu; THKO’nun antiemperyalizm ile ilişkisi, Lozan’ı ve İstanbul Sözleşmesi’ni savunmanın anti emperyalizm ile ilişkisinin ne olduğunu sordular.
Soruların yanıtlanmasının ardından söyleşi sonlandırıldı ve sohbet biçiminde devam etti. Köz’ün arkasında duran komünistler olarak devrim mücadelesini taçlandıracak devrimci partiyi yaratma mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz.
Devrimciler Ölür Devrimler Sürer!
1 Mayıs Mahallesi’nden Komünistler