Seçimlerin birinci turunun hemen ardından 1 Mayıs Mahallesi’nde ev ziyaretleri gerçekleştirdik. Bu ziyaretleri gerçekleştirirken gittiğimiz evlere gazetemizi de ulaştırdık.
Ev ziyaretlerinde gündem elbette seçimler oldu. Herkes dört bir ağızdan Erdoğan’ın gitmesi gerekliliğini konuşurken mevcut tablonun “umutsuzluk” oluşturduğu aşikârdı. Erdoğan gitmediği koşulda nefes alınamayacağı gibi artık tüm kesimler açısından bir çıkmaza girileceği de yaygın düşünceler arasındaydı.
İlk ev ziyaretimizde misafir olduğumuz aile, Kılıçdaroğlu’nun seçilmesinin, gerek 1 Mayıs Mahallesi için gerekse de tüm kesimler için bir umut tablosu olacağını dile getirdi. 1 Mayıs Mahallesi’nin siyasi atmosferi nedeniyle yapılamayan 2 Eylül yürüyüşleri, halkın korkutulmuş olması gibi konulardan söz açıldı. Bu konulara ilişkin olarak, kitlenin korkmuş ya da sinmiş olmasının asıl olarak “provokasyonlara gelmeyelim” şiarıyla başlayan süreçten kaynaklanmış olduğunu dile getirdik. Kitlenin korkmuş olmasıyla ilgili değil bugüne dek yaşanılan her olayda kitleye yapılan “evde kalın, provokasyona gelmeyin” sözleriyle bizleri sindirdiğini vurguladık. Gündem Erdoğan’ın nasıl gideceği sorunuyla ilişkili olarak biz devrimciler açısından kim gelirse gelsin nefes alamayacağımızı anlatmakla devam etti. Bugün karşımızda yakıcı bir sorun olanın ise devrim sorunu olduğunu vurguladık.
Gerçekleştirdiğimiz ikinci ev ziyareti, HDP’nin görüşlerine sıkı sıkıya bağlı bir aileyeydi. Ev sahibi hiç istemediği halde Kılıçdaroğlu gibi birini desteklediğini, buna mecbur bırakıldığını dile getirdi. Bu zamana dek ise her ne koşulda olursa olsun oy vermek istemediğini de ekledi. Fakat her ne olursa olsun Erdoğan’ın gitmesi için bunun yapılması gerekliliğinden bahsetti. Bu görüşün emekçiler arasında yaygın olması elbette reformizmin bir üründür. Bizler bu ev ziyaretinde ise parlamenter yolların kapalı oluşu, Erdoğan’dan kurtuluşun onun bir benzeriyle olamayacağını dile getirdik. Seçimlere ilişkin aldığımız tutumuzdan bahsederken, bugün Erdoğan’ın neden seçimler yoluyla gidemeyeceğini aktardık.
Gelinen tablo da Erdoğan’ın seçimler yoluyla gitmemiş olması da bizlerin tespitlerini doğrulayan bir işarettir. Erdoğan’ın teorik olarak seçimlerle gitme umudu da Türkiye’nin ve olup biten siyasal gelişmelerin doğru algılanamamasından kaynaklanmaktadır.
Bir önceki ev ziyaretlerimizi gerçekleştirirken de değerlendirdiğimiz önemli bir nokta bulunmaktaydı. Bugün Erdoğan’ın neden seçimler yoluyla gitmeyeceğinin açıklaması dayanaksız bir argüman değildi zira altında rejim krizi ve bu krizi restore edebileceğini düşünerek hayaller kurduran bir anlayıştan ileri geliyordu. Türkiye’de en ufak bir sorunun dahi siyasal bir soruna dönüşmesi de elbette bundan mütevellittir. Rejim krizi bir başka deyişle devletin parçalanmış yapısına işaret eder. Bürokrasiden orduya, YSK’dan mahkemelerine varana dek hiçbir kurum yahut kuruluş işletilemeyen pozisyondadır. Erdoğan’ı gönderecek yetkinlikte herhangi bir devlet mekanizması ise mevcut değildir.
Bugün bizlere düşen en önemli sorumluluklardan biri ise bu hayalciliğe kapılmamak olacaktır. Her iki düzen ittifakı da emekçi ve ezilenlerin kurtuluşunun yolu değildir ve olamazdır da. Siyaset, Erdoğan sorununda düğümlenmiştir. Bu düğümü çözebilecek olan ise devrim ve devrimci partinin yaratılmasından geçecektir.
Bizler gerçekleştirdiğimiz tüm ev ziyaretlerinde bu noktaları vurgulayarak, mücadelemizi bu hatta ilerleteceğimizi dile getirdik.
Seçimle Değil Devrimle Gidecek!
Yaşasın Komünistlerin Birliği!
Anadolu Yakası’ndan Komünistler