1 Mayıs Mahallesi’nden komünistler olarak, “Daha Güçlü Bir Emekçi Hareketi için Birleşik ve Eylemli Mücadeleye!” başlıklı özel sayımızı okuyup, sohbet şeklinde bir oturum gerçekleştirdik. Öncelikle özel sayımızın içeriğinin okumasını yaptık.
“Asgari ücretin saptandığı aralık ayı Türkiye’deki tüm emekçiler açısından çok önemlidir denir. Çünkü bu topraklarda asgari ücret ya da ona yakın bir ücretle çalışan 10 milyon kadar emekçi yaşamakta. Aileleriyle birlikte düşünüldüğünde yaklaşık 30 milyon kişi asgari ücretle geçinmekte.
Asgari ücretin bir diğer adı sefalet ücretidir. Yani onun altında ücret almak toplumda temel ihtiyaçlarını giderememek olarak görülür. O yüzden aralık ayındaki ücret pazarlığı çok önemlidir. Zira bir işçi ailesinin neyi ne kadar tüketmeye hakkı olduğu pazarlık masasına konur. İşçiler bir insan olarak yaşamak için ihtiyaçlarını sıralarken sermaye sınıfı da “bunlara gerek yok” der. Dolayısıyla sendikaların ya da siyaset yapma iddiasıyla onların rolünü ikame etmeye çalışan ekonomist/sendikalistlerin bu konuda talepler sıralaması mücadeleyi büyütmek olarak anlaşılmaktadır. Geçtiğimiz günlerde asgari ücretin belirlenmesine yönelik yapılan açıklamalar da bu ihtiyaçları yansıtır. Bu açıklamalarda zamlara, çalışma şartlarına veyahut salgına karşı önlemlere ilişkin ayrı ayrı incelikle düşünülmüş talepler sıralanmakta.
Gelgelelim ortada temel bir gerçek var. Asgari ücret bir güç pazarlığıdır. Bu pazarlıkta güçlü olan galip gelir ve karşısındakini geriletir. O halde aralık ayında işçilerin nelere ihtiyacı olduğunu sıralamak yerine işçilerin nasıl güçleneceğini anlatmak gerekir. Bugün işçilerin patronların karşısında daha güçlü bir emekçi hareketi yaratmasının üç koşulu var: Hükümete karşı mücadelenin başını eylemli bir şekilde çekmek, Kürtlerin demokratik haklarını savunmak, Suriyeli göçmenlere vatandaşlık hakkı için mücadele etmek. Bu üç şartın sağlanması emekçilerin ve ezilenlerin ortak mücadelesinin harcı olarak sınıf düşmanlarının karşısında güçlü bir emekçi hareketi yaratacaktır.
İnsanca yaşamak için Suriyeli göçmenlere vatandaşlık hakkı!
Herhangi bir statüleri olmayan Suriyeli göçmenler asgari ücretin üçte birine çalışırken kimsenin iş güvencesi olamaz. Suriyeli göçmenler sınıf düşmanımız değil, sınıf kardeşimizdir. İşçi sınıfı birleşince güçlüdür ve ancak ortak bir dava için mücadele ettiğinde kendini kurtarabilir. Türkiyeli emekçilerin kurtuluşu her boydan göçmen işçiyle ortak bir mücadeleyi örmekten geçiyor. Fakat söz konusu vatandaşlık olunca Suriyeli göçmenlerin talepleri Millet İttifakı güdümündeki hesapların buzlu sularında boğuluyor. Suriye’lileri ne mülteci ne de yurtdaş kabul etmemekte direnen Cumhur İttifakı da Millet İttifakı’nın ve onun şovenist çizgisinin dışına çıkamayanlar da Suriyelileri sahiplenemez. Seçimleri beklemek yerine sınıf kardeşlerimizle sınıf düşmanlarının karşısına dikilmeliyiz.
Kürtlerin zincirine ses çıkarmayan insanca yaşamdan söz etmesin!
İnsanca yaşamak isteyenler, insanca bir yaşam için mücadele etmek, sömürücülere, zorbalara karşı savaşmak gerektiğini bilirler. Kürtlerin demokratik hakları savunulmadığı sürece işçiler bölünmüş kalacaktır. İşçilerin ve ezilenlerin bölünmesi sınıf düşmanına karşı birleşik mücadelenin yerini kendi içlerinde rekabete bırakır. Dilleri, dinleri, cinsiyetleri ne olursa olsun emekçiler birbirlerinin rakibi değil sınıf kardeşidir.
Oysa bugün Kürtler sadece kendi topraklarında zincire vurulmuş değil. Zorla göç ettirildikleri Türkiye’de de varlıkları inkâr ediliyor. Kendi dillerinde eğitim almak şöyle dursun değiştirilemez maddelerinde “Hepiniz Türk’sünüz” diyen Anayasa’daki en temel hakları kullanmak istedikleri zaman dahi devletin ordusunu, polisini, mahkemesini karşısında buluyor. Türkiye’deki emekçilerin zincirlerini koparması ancak Kürtlere giydirilmek istenen bu deli gömleğinin parçalanmasıyla mümkündür. Kürtlerin esareti işçilerin esaretidir. Kürtlerin en temel hakları için mücadele edilmeden yoksulluğa karşı mücadele edilmez.
Hükümete karşı ortak ve eylemli mücadelede birleşelim!
Türkiye’de bugün ortalama bir siyasi bilince sahip bir emekçi bile ülkedeki en önemli siyasi sorunun Erdoğan sorunu olduğunu bilmekte. Açıktır ki bu hükümet süpürülmeden işçiler en ufak bir kazanım bile elde edemez. Ama hali hazırdaki hükümet karşıtı mücadeleler bu hükümetten kurtulmayı sağlayamaz. Çapsız Amerikancı muhalefetin ve kuyrukçularının Erdoğan’ı yüzde elli artı biri bularak göndermeye dayanan uzlaşmacı stratejisi başarısızlığa mahkumdur. Bu muhalefetin rotasını çizen Amerikan emperyalizmi eylemli bir işçi muhalefetinden en az hükümet kadar korkmakta. Hükümete karşı eylemli mücadelenin başını işçiler çekmeli, ezilenler ve emekçiler hükümete karşı eylemli mücadelede birleşmelidir. Bu yolda harekete geçmeden, emekçilerin yaşamda karşılaştığı basit gerçekleri tekrarlamanın ötesine geçilemez ve en basit gündelik bir talebe dair bile bir mücadele örülemez.”
Sorular ve cevaplar:
“-Bir dönem Kürtlerin çalışma pozisyonuna değinilirken şu anda da Suriyeli göçmenlere değiniliyor. Kahrolsun ezen ulus gibi bir söylem mi oluşuyor?”
“Kendi asgari ücretinin artırılması için eylemde bulunan işçilere Suriyeli göçmenlere değinmeden bunun gelmeyeceğini belirtmek için değinilen bir noktadır. Suriyeli göçmenlerin vatandaşlık hakkı talebini dile getirmedikçe de işçilerin bu talepleri yerine gelmeyecektir.”
“-Kürtlerin esareti, işçilerin esaretidir söyleminin temeli nedir?”
“Kürtler bu sömürüye maruz kalmasaydı bugün en ağır koşullarda da çalışma durumu da olmazdı. Kürtlerin demokratik taleplerinin işçiler tarafından savunması gerekmektedir.”
“-Özel sayının içeriği neye tekabül etmektedir?”
“Türkiye solu güncel olarak salt asgari ücret gündemi ile meşguldür. En basitinden bu asgari gündem içerikli eylemlere dahi farklı içerikteki dövizlerimiz ile katılım sağlamaktayız. “Kürtler özgürleşmeden, işçiler özgürleşemez”, “İnsanca bir yaşam için tek yol devrim” şiarlarını dile getirmekteyiz. Bunlar işçilere dışarıdan siyasal bilinç olarak addedilemezdir. Bunlar yapılmadığı müddetçe de işçi sınıfının mücadelesi büyümeyecektir. Bugün bir işçi direnişini ziyaret ederken dahi bu içerikleri dile getirmek, önemini vurgulamak asıl olandır. Özel sayının içeriği de buna tekabül etmektedir.
Bugün alınabilecek bir hak olduğunu dile getirenlerin işçilerin bu yolla örgütlenebileceğini savunanların bir mahsuru olarak görmemek de asıl tehlikedir. Devrimcilerin niyetinden bağımsız işçi sınıfına reform taleplerinin geçerliliği gibi bir kanıya vardırmaktadır. Emekçileri yıkıcı olmaktan ziyade talepkâr bir konuma getirmektedir. Bu da menşevizmin vücut bulmuş halidir. Bugün Türkiye solunun tamamı bu hattadır.
Güçlü bir asgari ücret talebi için işçi sınıfının güçlü bir şekilde masaya oturması gerekmektedir. Devrimcilerin görevi de hükümete karşı eylemli mücadeleyi yürütmektir.”
1 Mayıs Mahallesi’nden Komünistler