9 Ekim Pazar günü Tuzla Aydınlı Mezarlığında gerçekleştirilen 10 Ekim’de Ankara’da yitirilen Tekin Arslan ve Erol Ekici’nin anmasına katıldık. Anma İnşaat-İş Sendikasının çağrısı ile gerçekleştirildi.

10 Ekim’de kaybedilenler için saygı duruşunda bulunarak anmaya başlandı. Anmaya katılan, İnşaat-İş Sendikası, Limter-İş Sendikası adına konuşmalar gerçekleştirildi.
İnşaat-İş Sendikası adına gerçekleştirilen konuşmada, burjuvazinin saldırılarına karşı kaybedilenlerin yokluğunun derinden hissedildiği ve onlardan devralınan mücadeleyi sürdürmeye yönelik vurgular yapıldı.

Limter-İş Sendikası adına yapılan konuşmada ise, barbarlığı yenen, Rojava ve Kobane’yi kurtaran devrimciler ve halkın Suruç’ta katledildiği, işgalci ve sömürgecilere karşı barışı savunanların Ankara’da katledildiği, bu mücadelelerde düşen yoldaşların barış mücadelesinin devamcısı olunacağı vurguları öne çıkartıldı.

Bizler KöZ’ün arkasında duran komünistler olarak; 10 Ekim’in iç savaşın bir parçası olduğunu akılda tutarak bir konuşma gerçekleştirdik. Konuşmamızda şu vurguları öne çıkarttık:

2015 yılı, 7 Haziran seçim döneminde ilk olarak Diyarbakır mitinginde bombaların patlamasıyla başlayan provokasyona gelmeme söylemlerinin yükseltildiği ve 7 Haziran sonrası AKP’nin türlü saldırganlıklar sergilediği bir dönemdi. Bu süreçle başlayan ve Suruç, 10 Ekim’le devam eden bir sessizlik hüküm sürdü. 10 Ekim’de Ankara’da yaşanan patlamadan sonra yine kitlesel bir tepki örgütlenmedi, sağduyu çağrılarıyla kitlelerdeki karamsarlık ve moral bozukluğunu güçlendiren mesajlar verildi.
7 Haziran sonrasındaki yenilginin bir diğer önemli ayağı ise hendekler karşısında verilen tepki oldu ve hendeklere sahip çıkılmadı.

Oysa, 7 Haziran’da HDP’nin aldığı oy “seni başkan yaptırmayacağız” çizgisini benimsemesinden kaynaklanmıştı. 7 Haziran’dan hemen önce patlak veren grev dalgası, bu siyasi dalganın sendikalı işçileri de harekete geçirdiğini gösteriyordu. Kobane ayaklanması ise hükümet karşıtlığının bir başka ve daha sarsıcı temelde ilerleyen göstergesiydi. HDP’nin kitlesini oluşturan emekçi ve ezilenleri sindirmek ve burjuva muhalefetini köşeye sıkıştırmak için iç savaşı başlatıldı. Saldırılara karşı kitlesel eylemlerden korkan, bu saldırıları hükümetin kaos yaratmak için çıkardığı bir provokasyon olarak tanımlayan muhalefet tüm saldırıları suskunlukla karşıladı.

Bugün yine aynı atmosfer ile karşı karşıyayız. Tüm katliamların, saldırıların hesabı ise hiçbir koşulda ne Millet ne de Cumhur İttifakına yedeklenmeden, ezilen ve emekçilerin düşmanlarının kitlesel seferberliğiyle sorulabilecektir.

Bizler biliyoruz ki, bir yandan her gün yeni bir işçi grevinin başladığı, Kürdistan’a saldırıların devam ettiği ve seçim tartışmalarına girdiğimiz bu dönemde emekçi ve ezilenlerin bağımsız hattını çizmek şarttır, bu hat ise ancak seçimlerde bağımsız bir tutum takınılarak gerçekleşecektir. Bizler bu şiarları yükseltemeye devam edeceğiz.

Tüm Katliamların Hesabını Sormak için;
Seçimlerde Burjuva İttifaklardan Bağımsız Tutum!

Anadolu Yakası’ndan Komünistler