Köz’ün arkasında duran komünistler olarak Leninizm başlıklı söyleşimizi 26 Ocak’ta gerçekleştirdik.
Söyleşinin ilk turunda konuşmacı yoldaş, Lenin’in ölümünün 100. yıl dönümünde Türkiye ve dünyada Lenin’in pek çok farklı şekilde anıldığını, bu anmalarında pek çoğunun Türkiye’de yapıldığını belirtti. Bunun da şaşırtıcı olmadığını vurgulayan yoldaş, bu durumun Türkiye’nin devrim toprağı olmasıyla birebir ilintili olduğunu belirtti. Lenin anmalarının çoğunun ise bir temadan yoksun olduğunu, çoğunlukla da Leninizm, Lenin, Bolşevizm, devrimci Marksizm gibi kavramların aynı anlamda kullanıldığından bahsetti. Daha da önemlisi, Lenin anmalarında bir yenilgi muhasebesi yapılmadığı dahası yenilginin üstünün örtüldüğünü belirtti.
Marx’ı, Lenin’i veya herhangi bir kesimin bir siyasi mücadele olarak komünizmden bağımsız ele alınamayacağını vurgulayan yoldaş, komünistlerin kendini tanımlarken yola Marksist veya Leninist olarak değil komünist olarak çıkmaları gerektiğini belirtti. Komünizmin de 1789 Fransız Devrimi’nde ortaya çıkmış bir siyasi hareket olarak birtakım mümtaz şahsiyetlerin, büyük liderlerin düşünceleri olarak ele alınamayacağını anlattı. “Marksist, Leninist ve Bolşevik’iz” dememizin ise birtakım siyasi hamleleri doğru bulmamızdan değil, komünist akımı şekillendiren sistematik katkılarıyla bunları ele almamızdan kaynaklandığının altını çizdi. Bolşevizmin ise Marksizm’in tahrif edilmesiyle birlikte devrimci akımlarının savrulmasının sonucunda ortaya çıktığını aktardı. Bolşeviklerin burada diğer İkinci Enternasyonel partilerinden ayrımının iktidar hedefi ve sıkı bir devrimci örgütü savunması, her şeyi örgütle ve örgütlü yapmanın üzerinde durması olduğunu aktardı. Lenin’in de bunun bir parçası olduğu, Leninizm’in ise bundan farklı bir kavram olduğunu belirtti.
Leninizm’in ayırt edici yönünün ise Bolşevizm’in İkinci Enternasyonal’i dönüştürme pozisyonuna karşıt olarak ayrılmayı, kopuşu savunmasında olduğunu, bunun da esasında 1914’te başladığını belirtti. Temelinin “Bolşevizm’in oportünistlerle aynı örgütte bulunmayan yapısına, oportünistlerle aynı zeminde de bulunmamanın eklenmesi” olduğunu, eş deyişle Leninist parti olduğunu belirtti.
Leninizm’in Leninist parti olduğunu vurguluyorsak, o halde yenilginin de bu partinin, Komünist Enternasyonal’in yenilgisinde aranması gerektiğini aktardı. Burada da yenilginin sebebinin Leninizm’in Bolşevizm’e nüfuz edememiş olması, Leninizm’in oportünistlerle aynı zeminde dahi bulunulmamasını savunan yapısı terk edilerek oportünistlerle aynı zeminde onları dönüştürerek bulunulabileceği inancına dönülmesi olduğunu belirtti.
İlk tur konuşmasının ardından soru cevap bölümüne geçildi, soru cevap bölümünde “Leninizm’in partiye nüfuz edememesi yenilginin sebebiyse bu nasıl sağlanırdı ve bir RSDİP olmaksızın Bolşevik parti kurulabilir miydi?”, “Komünist Enternasyonal devrimci programına rağmen nasıl tasfiye oldu?” soruları geldi.
Yoldaş ikinci turda, Troçkizm, Maoizm gibi akımların savunucularının, Troçki veya Mao’nun komünizme esaslı bir katkısı olduklarını savunduklarından bahsetti. Ancak esas olarak dönemin değişmesine ve yeni bir döneme atıfta bulunan Maozmin de Troçkizmin de Lenin ile hesaplaşmadığını ve esasen bunun yanlış olduğunu vurguladı. Bu manasıyla Maoizm’in de Leninizm’den farklı ve yeni bir anlayışı benimsediğini, oportünistlerle aynı örgütte bulunmama ilkesinin terk edildiğinin, farklı bir parti anlayışı bulunduğunu belirtti. Troçkizm’in de Leninizm’e son derece uzak olduğunu anlattı. Lenin’in politik müdahaleleri olmadan partinin dağılmasının nesnelcilik olmadığı, aksine bunun Leninist bir parti olmadığı için böyle bir savrulmanın yaşandığını vurguladı.
İstanbul’dan Komünistler