16 Eylül 2022’de İzmir’deki Kaldıraç Temsilciliği’nde “12 Eylül’den Şehir Savaşlarına Devrimci Dinamikler” konulu bir söyleşi gerçekleştirdik. 20 kişinin katıldığı söyleşide sunum yapan yoldaş 2015 yazında başlayıp dokuz ay süren Şehir Savaşları sürecine giden olayları özetleyerek söze başladı. Bu bağlamda Gezi Başkaldırısı ve Rojava Devrimi ile 6-8 Ekim 2014 Kobane Başkaldırısı’nı takip eden 7 Haziran 2015 seçimleri, sonrasındaki Suruç Ankara Garı saldırılarını ve Kasım 2015 Seçimlerini özetleyen yoldaş, proleter ve devrimci kitlelerin sürekli sokaklarda olduğu bu sürecin devamında Kuzey Kürdistan’daki proleter unsurların kendi inisiyatifleri ile özyönetim hedefli girişimleri ile Hendek Savaşları’nın yaşandığını dile getirdi.
Söz konusu sürecin görünüşte yenilgiyle sonuçlanmış olmasının 12 Eylül’le hız kazanan tasfiye sürecinden ayrı düşünülmemesi gerektiğini ifade eden yoldaş, 12 Eylül darbesi ile sola giydirilmeye çalışılan yenilgi gömleğinin Kürtler tarafından yırtıldığını; devrimci yöntemlerle devleti yıkmanın ‘imkansız’, ‘faşizmin çok güçlü’ olduğu bahanelerine sığınan reformistlerin Kürdistan için de bir yenilgi atmosferi oluştuğunu kanıtlamak adına Hendek Savaşları’nı kullanmak istediğini belirtti. Hendek Savaşları’nda büyük kayıplar yaşamasına ve kontrolü kaybetmesine rağmen Erdoğan’ın sıkıyönetim ilan etmeye cesaret edemediğine dikkat çeken yoldaş, bu ayaklanmaya ilişkin asıl eleştirilmesi gerekenin devrimci taleplerle devlete karşı gelmeyi göze alan örgütsüz unsurların attıkları adımlar değil, tam tersine bu adımlara destek vermeyen Kürdistanlı ve Türkiyeli örgütlenmeler olduğunu belirtti. Komünist bir partinin ve önderliğin olmadığı durumlarda böylesi yönelimlerin yaygın olabildiğinin altını çizen yoldaş, Hendek Savaşları’ndaki başkaldırıyı eleştirenlerin. tıpkı 1905 ayaklanmasını eleştiren Plehanov gibi davrandığını, bu eleştirilere tıpkı Lenin’in o zaman Plehanov’a verdiği şekilde, eksik olanın ayaklanmak değil ayaklanmaya daha canlı ve daha güçlü destek vermemek olduğunu belirterek yanıt vermek gerektiğinin altını çizdi. Bu ayaklanmanın ve sonrasındaki akıbetin Bakur’da örgütlü bir komünist partinin eksikliğinin ne kadar yakıcı olduğunu gösterdiğini ifade eden yoldaş, ’71 kopuşunun arkasında duranların da benzer bir kopuş ve örgütlenme için bu eksikliğin giderilmesi adına adım atması gereğine işaret etti.
Yoldaşın sunununun ardından söz alan bir arkadaş 1990lar sonrası süreçte sınıfsal bir yarılma ve çözülme yaşandığını savlayarak buna karşı ancak devrimci ve komünist bir tavırla durulabileceğini belirtti. Bir başka katılımcı da söz alarak kitle hareketlerini devrimci amaçlar doğrultusunda yönlendiremeyen hareketlerin devrimcilik iddiası taşımaması gerektiğine işaret etti. Söz alan bir yoldaş, Hendek Savaşları sırasında yaşanan önderlik boşluğunun bugün de sürdüğünü ve bu boşluğun yalnız yaşadığımız topraklarda değil dünyanın dört bir yanında da mevcut olduğunu, yeniden kurulacak bir komünist enternasyonal’in böylesi bir boşluğu doldurabilecek tek özne olacağını vurguladı. Söz alan bir başka yoldaş Lenin’in dile getirdiği ‘tüm iktidar sovyetlere’ sloganının menşeviklerce bilinçli olarak göz ardı edilmesinin bugün yaşanmakta olanlara da ayna tutup tutmadığını düşünmek gerektiğini ifade etti.
Söz alan katılımcılardan sonra tekrar söz alan sunum yapan yoldaş, Arjantin’de, ABD’de, Sri Lanka’da yaşanan gelişmeleri değerlendirmeye çok meraklı Türkiye solunun Hendek Savaşları ve sonrasında yaşananların muhasebesine girişmemesindeki tuhaflığa dikkat çekerek sessizliğin yenilgiyi meşrulaştırmak amacıyla kullanılmakta olduğunu vurguladı, Hendek Savaşları’nı bir yenilgi olarak değil sahiplenilmesi gereken bir başkaldırı deneyimi olarak görmek gereğinin önemine dikkat çekti. ’71 kopuşunu anımsamanın bu noktada önemli olduğunu vurgulayan yoldaş, o yıllarda devrimci iddia taşıyanların Behice Boranların, Mihri Bellilerin, Hikmet Kıvılcımlıların kapısına gitmeyip kendi yollarını kendilerinin çizdiğini, bugün hem Kürdistan’daki hem de Türkiye’deki devrimcilerin aynı seçimi yapma sorumluluğu ve zorunluluğu ile karşı karşıya bulunduklarını dile getirdi.
İzmir’den Komünistler