YDİ Çağrı, Söz ve Eylem, Avrora Kolektifi ve KöZ olarak Mustafa Suphilerin katledilişlerinin yıldönümü vesilesiyle komünist hareket ve komünistlerin birliğini gündem ettiğimiz bir panel organize ettik. Divriği Kültür Derneği’nde 26 Ocak’ta gerçekleşen panel yaklaşık dört saat sürdü ve oldukça canlı bir tartışma yürütüldü. Panel alanına tüm katılımcılar sığamasa da, panel salonu dışından da panel ilgiyle takip edildi.
Panel açılış ve programın sunulmasının ardından devrim ve komünizm mücadelesinde yitirdiklerimiz anısına yapılan saygı duruşu ve Enternasyonal marşının okunması ile başladı. Ardından sırasıyla konuşmacılar söz aldılar.
YDİ Çağrı
İlk sözü YDİ Çağrı temsilcisi aldı ve konuşmasında şunları vurguladı. 2020 yılının Suphilerin katledilişinin 99’uncu ve TKP’nin kuruluşunun 100. yılı olduğunu, TKP’nin kuruluşuyla komünistlerin birliği yönünde önemli bir adım atıldığını söyledi. Sınıfsal nitelikleri gereği emperyalizme karşı olmasalar da Kemalistlerin, emperyalistlerin Türkiye’yi sömürge yapmalarına karşı olduklarını belirtti. Güdük de olsa antiemperyalist bir mücadele verdiklerini TKP’nin ise güdük de olsa bu antiemperyalist mücadele içinde yer almak istediğini söyledi. Bu nedenle onlarla resmi yazışmalar da yaparak hata yaptıklarını ifade etti. Komünizm ya da komünist kime denir, komünist olmanın kriteri nedir konusunda Marksistlerin verdiği yanıtın savaşa karşı tutumun yanı sıra, proletarya devrimini savunmak olduğunu vurguladı. Proletarya devrimi öğretisini kabul etmeyenlerin Marksizme Leninizme göre komünist görülemeyeceğini söyledi.
Marksizmin Leninizimin devrimci özünü savunmanın teorik olarak yetmeyeceğini, somut olarak altını doldurmak gerektiğini belirtti. Bugün uluslararası alanda komünistlerin ortak bir platformunun olmadığını söyleyerek oluşturulmasına ihtiyaç olduğunu öne çıkardı. Proletarya diktatörlüğünü savunmanın da komünist olmak için yetmediğini, ideolojik-politik meselelerde de doğru tutumu savunmak gerektiğini belirtti. YDİ Çağrı’nın bunları Markist-Leninist olmanın güncel kıstasları olarak tarif ettiğini söyledi ve bu kıstasları sıraladı: Kuruşçev revizyonizmine karşı çıkmak, Kruşçev revizyonizmine karşı ideolojik mücadele vermeyi önümüze görev olarak koymak, üç dünya teorisine karşı mücadeleyi görev olarak koymak, komünistlerin uluslar arası alanda birliğini sağlayacak bir platformun yaratılmasını kavranacak esas halka olarak değerlendirmek, ideolojik mücadele, açık ilkeli kamuoyu önünde tartışma, iki aşamalı Leninist parti öğretisini evrensel teori olarak savunmak… Komünizm iddiasına sahip her grubun komünistlerin üzerinde birleşeceği bir platformun yaratılması için kendi kıstaslarını ortaya koyması, bu kriterler üzerine açık ilkeli kamuoyu önünde tartışmak gerektiğini vurguladı. Marksist Leninist olmak için aynı şeyleri savunmanın yetmeyeceğini, birleşebilmek için, amaca doğru giderken kullanılan yöntemlerin de önemli olduğunu, her türlü aracın mubah olmadığını söyledi. Devrimciler komünistler arasında fiziksel şiddeti savunmanın YDİ Çağrı açısından birleşmenin önünde engel olacağını söyledi.
Konuşmasında komünist hareket ile işçi sınıfı hareketinin birleşmediğini, komünist hareketin zayıf olduğunu, birbirini komünst olarak gören hareketlerin birleşmeleri gerektiğini, bunun için de bir ideolojik tartışma yürütmek gerektiğini, önce ideolojik birlik ardından örgütsel birlik gerektiğini belirtti. işçi sınıfının önderliğini kazanmış komünist bir partinin olmadığını, birlik için önce ideolojik birlik gerektiğini, örgütsel birlikten sonra ideolojik birlik sağlanamayacağını savundu.
Söz ve Eylem:
İkinci sözü Söz ve Eylem aldı ve şunlara değindi. Komünist örgütlenmenin yaşadığımız topraklarda Mustafa Suphi TKP’si ile değil, ilk olarak 1887’de ilk komünist örgütlenmenin Hınçak partisiyle başladığını, bu partinin RSDİP gibi ikili bir programa sahip olduğunu savundu. Önce padişahlığın yıkılmasıyla demokratik bir cumhuriyetin kurulmasını, ardından sosyalizme geçilmesini amaçladığını söyledi. 1915’te Beyazıt’ta 20 Ermeni komünistin öldürüldüğünü belirtti. Türkiye’de komünist tarihin TKP ile başlamadığını savundu.
1918’de üç yönlü bir savaş yürüdüğünü; feodalizmle burjuvazi arasında bir sınıf savaşı yürüdüğünü, ikincisi işgale karşı halk hareketlerinin, çete hareketleri ve komünist hareketlere tanık olunduğunu, üçüncü olarak da ulusal kurtuluş hareketleri olduğunu söyledi.
Türkiye komünistleri Kemalist hareketi ilerici ve antiemperyalist olarak gördüğünü, İleri olan ile ilerici olanın farklı olduğunu, ilericiliğin siyasi bir kavram olduğunu, burjuvazinin düzeninin feodalizme karşı daha ileri olduğunu, 1848 devriminden sonra emperyalizmle birlikte burjuvazinin ilerici niteliğinin ortadan kalktığını belirtti. Kemalist hareket ulusal kurtuluş mücadelesi olarak değerlendirildiğini, bunun bir paradoks olduğunu belirtti. TKP kurulduğunda iki kurtuluş hareketi olduğunu Pontus ve Koçgiri ayaklanmaları olduğunu ancak kongrede bu iki hareketten bahsedilmediğini vurguladı.
Bu tarihten kalan olumsuz miraslarla mücadele etmeden yeni bir komünist birliğin kurulmasının mümkün olmadığını öne çıkardı. Bugün de birçok parti örgütünün bunları hala savunduğunu belirtti.
Birlik meselesinin işçi sınıfının geri çekildiği, güçsüzlüğün ön plana çıktığı zaman gündeme geldiğini, bunun da doğal olduğunu söyledi. Birliğin aslında sınıfsal bir temele dayanması gerektiğini söyleyerek, komünistlerin birliğini, işçi sınıfının öncü kesimlerinin devrimci bir merkez etrafında toparlanabilmesi olarak tarif etti.
12 Eylül sonrası süreçte çeşitli birliklerin ortaya çıktığını ancak daha sonra yeni bölünmeler ortaya çıktığını, farklı sınıfsal örgütlenmelerin temsilcilerinin birliğinin devrimci bir birlik olamayacağını savundu.
Örgütsel birliğe giderken oluşturulacak birliğin temelinin teorik ve ideolojik birlik olması gerektiğini, Komünizmin asgarisi olamayacağını söyledi. Devlet, devrim, devrim anlayışı, proletarya diktatörlüğü, proletarya enternasyonalizmi, Türkiye için özel bir durum olan Kürt ulusal meselesi konularında sadece lafzen değil, içerik olarak anlaşmak gerektiğini savundu..
KöZ
Söz ve Eylem’in ardından KöZ söz aldı. Uluslararası ve tarihsel çerçeveye bağlanmadan komünistlerin birliğinden söz edilemeyeceğini belirterek konuşmasına başladı. Komünistlerin birliği için ideolojik birliği sağlamanın kriter olmasının örgütsel birliğin belirsiz bir geleceğe atılması olacağını vurguladı. Örgütsel birliğin, aynı örgütte önceden belirlenmiş normlara bağlı kalarak tartışmaları yürütmeyi kabul etmek anlamına geldiğini, esas itibariyle bu birlik sağlandıktan sonra Kruşçev revizyonizmi vb tartışmaların yapılması gerektiğini ifade etti ve şöyle devam etti:
“Tam tersine tüm ayrılıkları ve tartışmaları aynı örgüt çatısı altında yapmayı peşinen taahhüt edenlerin birliğidir komünistlerin birliği. Bu da ne demektir? Bu örgütün kendi sınırları belli olmalıdır. Örgütte kalacakların ve dışarı atılacakların neye göre belirleneceğinin koşullarının belli olması gerekir. Ondan sonra dünyadaki durumu nasıl değerlendiriyoruz, işçi sınıfının ileri kesimlerini kazanmak için hangi yolları izlemek gerekir, esas itibariyle bu birlik sağlandıktan sonra tartışılmalıdır. Buralarda tam bir mutabakata varmak mümkün değildir. Öncelikle dünya çapında komünist bir örgütlenmeyi hedeflerken tartışmaların hangi ölçütlere göre yapılacağında anlaşmaya ihtiyaç vardır. Bu çerçevede farklı görüşler azınlık çoğunluk esası ile benimsenebilir, bu süreç içerisinde de değişebileceğini kabul etmek anlamına gelir. Böyle bir örgütsel çerçeve olmadan birlik konusunda yapılan tartışmaların ne zaman biteceği belirsizdir ya da bu tartışmaların hepsi bağlandığında sağlanacaktır. O zaman da hiçbir zaman komünistlerin birliğini sağlamak ufukta görünmez.
Tam tersine örgütsel birlik demek bünyesinde farklı görüşler olsa da herkesin aynı çizgide yürümesini sağlayacak bir çerçevedir. Biz komünistlerin birliği dediğimiz zaman bu çerçevenin belirlenmesini ve bu tartışmaların her şeyin önünde tutulmasını benimseriz. İşçi sınıfının önderliğini kazanmak kriter olmaz çünkü bir ülkede kazanırsınız, bir ülkede kazanamazsınız. O nedenle hepsinin özeti olarak evrensel kriterler var, Komünist Enternasyonal bize bunu sunmuştur. Komünist Enternasyonal içerisinde kalabilmek için hangi koşullar gerekiyorsa komünistlerin birliği için de bu koşullar gerekir. Bunlara uyanlara komünist denir, uymayanlara denmez. Bu da siyasal mücadele içinde ayıklanır.
Mustafa Suphi’nin TKP’si içi sınıfının öncülüğüne kazanmış mıdır kazanmamış mıdır, gibi ölçütlere bakmamak gerekir. Komünist Enternasyonal’e üye olma koşulunu sağlamış bir partidir TKP, programı Komünist Enternasyonal tarafından onaylanmış bir partidir. Ancak akıbeti önemli değildir, biz yenilgilerden çekinerek yola çıkmıyoruz. Onun şu ya da bu konudaki tutumunu tartışabilir miyiz, evet komünistlerin birliğini sağladıktan sonra tartışabiliriz. Ama böyle bir birlik için, önce tartışmayı doğru bulmayız. Komünistlerin birliğinin temelleri bellidir: Komünist Enternasyonal’e katılmanın 21 koşulu, platformunu ve temel belgelerini kabul edenleri, Mustafa Suphi TKP’inin programının ilke ve esaslarını kabul edenleri birleştirelim diyoruz biz. Tartışmalarını bu esaslara göre yürüteceklerin birliğini sağlayalım diyoruz. Bu birliği sağlayanlara komünist denir.
Birincisi komünistler Leninist bir partide buluşmadan işçi sınıfının birliği sağlanamaz. İkincisi komünistlerin birliği şu ya da bu konuda ya da dünya çapında olup bitenlere yanıt veren tartışmanın sonunda kurulmaz. Bunlar bir parti içerisinde tartışılabilir. Madem öyle 21 Koşulu önce tartışalım da denmez. Zaten bütün tartışmaları bunun mihengine vurarak yürütürüz.
Bu bakış, önce komünistlerin birliği denebilecek bir bakış açısındır. Bir devrime hazırlanmak için de böyle bir birliğe ihtiyaç vardır. Temel sorun bu öznel sorunda düğümlenmiştir.
Bunları kabul edenlerle bir araya gelmek basittir, kabul etmeyenlerle ayrışmak da o kadar kolaydır.
Avrora Kolektifi
Son sözü Avrora Kolektifi aldı. Konuşmasına komünist kime denir, bunu tarif ederek başladı. Komünistlerin birliğinden bahsetmek için önce kime komünist deneceğini netleştirmeye ihtiyaç olduğunu, bunun da tanımının tüm ‘klasikler’de aynı olduğunu söyledi. Sınıf mücadelesini proletarya diktatörlüğüne kadar genişletenlerin Marksist olduğunu ifade etti. Marksistin küçük ve büyük burjuvadan farkının bu olduğunu savundu.
Avrora Kolektifi konuşmasında proletarya diktatörlüğü ve sosyalizm konusunda Stalin ve Troçki’nin makalelerinden kimi bölümler okuyarak karşılaştırmalar yaptı. Proletarya diktatörlüğünü lafta kabul edenlerle gerçekten hedefleyenlerin farklı olduğunu belirtti. Komünistleri zora dayalı proleter devrimini ve proletarya diktatörlüğünü savunan ve işçi sınıfını bu mücadeleye kazanmak için mücadele edenler olarak tarif etti. Komünistlerin birliğini de bu mücadeleyi yürüten komünistlerin birliği olduğunu ifade etti.
İlk tur konuşmaların tamamlanmasının ardından kısa bir ara verildi. Aranın ardından yaklaşık 1 saat dinleyiciler soru ve görüşlerini aktardılar. Sorular yoğunluklu olarak; örgütsel birlik, ideolojik birlik, işçilerin birliğinden önce komünistlerin birliği, Suphi TKP’si ve Şefik Hüsnü TKP’sinin programı ve çizgisi arasındaki ilişki, komünist olmanın kriterleri, örgütsel birlik olmadan ideolojik birlik olur mu, örgütsel birliğin çerçevesi, komünistlerin birliği nasıl sağlanır konularında oldu.
Konuşmacılar ilk turun tersi bir sırayla ikinci sözlerini aldılar. KöZ adına yoldaşımız ikinci tur konuşmasında şunları tekrar vurguladı:
“21 Koşul’un kendisi zaten bir örgüte katılmanın koşulları. Bu da 21 Koşul’dan ibaret değil, Komünist Enternasyonal kararlarına, Komünist Enternasyonal yürütme organının kararlarına uymaktan bahsediyoruz.
Biz birlikten bahsederken bir fikir birliğinden mi bahsedeceğiz? Bir partiye katılacağız bu partiye katılmanın şartları neler olmalı bunları mı tartışacağız? Marksizmi Leninizmi kabul etmek etmeyen mi var? Biz Komünist Enternasyonali’in ilk dört kongresi diyoruz. Çünkü beşinci kongrede önceki kongrede alınan kararı tekzip eden bir karar var. Bu da tasfiyedir. Birileri Kruşçev’den sonra oldu, Yeltsin’den sonra oldu diyecek, neye göre tarif etmek gerekiyor? Ray bozulduysa hangi ray bozuldu tarif etmek gerekir. Bir fikir birliği aramıyoruz, bir örgüte varmak istiyoruz. Bir bomünist örgüt lazım, maksadımız bu. Bu örgüte katılmak için ne lazım, Komünist Enternasyonal’e katılmanın 21 Koşulu neyse komünistlerin birliğinin koşulu da odur. Ama elbette sadece bu değildir. Komünist Enternasyonal lazımdır diyenlerle, lazım değildir diyenler; ister işçi sınıfın örgütlenmesi, ister seçimlerde alınacak tutum konusunda anlaşsınlar bunlar arasında birlik olmaz. Aynı partinin çatısı altında olmak için ne lazımsa komünistlerin birliği için o kriterler gerekir. Diğer tartışmalar o örgüt içinde tartışılır, birlik içinden kimi kesimler de sonradan birlik dışına düşer. Biz bunu söylüyoruz.
Bizim komünistlerin birliğinden kastımız da böyle bir komünist parti. En geniş birlikten bahsediyoruz. TKP programı var diyoruz. Bu program revizyonistti diyen var mı? Komünist Enternasyonal zaten gereksizdi yanlış kuruldu diyen var mı, diyenlerle zaten tartışmıyoruz. Leninist örgütü referans almayız. 1905’te Menşeviklerle aynı partide yer almayı kabul edenlerle yan yana gelmeyiz. Birinci. Enternasyonalin kapatılmasını kabul eden Marksın bu görüşünü kabul edenlerle yan yana gelmeyiz. Değişmeyecek esaslarımızın olması gerekir. Bunları da kendimiz icat etmedik. Bir örgütün çatısı altında durmak için örgütsel kıstaslar gerekir. Şefik Hüsnü ile Mustafa Suphi dönemindeki TKP programı arasında bir tek ayrım yoktur. Şefik hüsnü Moskova’dan gelen talimat doğrultusunda Kemalistlerin kuyruğuna takıldı. Yanlış bir örgüte bağlı olursanız sonucu bu olur. Biz esas otoriteyi örgütsel zeminde ararız. Çünkü biz komünist fikirler tartışmak değil komünist partiyi kurmak istiyoruz.”
Tüm konuşmacıların ikinci turda görüşlerini ifade etmesinin ardından panel sonlandırıldı.
İstanbul’dan Komünistler