2 Eylül Festivali nezdinde bu yıl “Güncel Siyasal Süreç” başlıklı bir panel gerçekleştirildi. Bu panelin konuşmacıları, KöZ, Partizan ve HDP idi. Toplam iki oturumdan oluşan paneli moderatör şu sözlerle başlattı:

“44 yıl önce konutlarını korumaya yönelik direnişle ağır araçların kullanılması, mahalle halkının direnişi sürecinden geçtik. Yaklaşık 19 yıldır devam ettiğimiz festival örgütlenmesinde bu yılda bir aradayız. Sözü ilk paneliste bırakıyorum.”

Ardından KöZ adına yapılan konuşmada aşağıdaki vurgular yapıldı:

“Güncel siyasal süreç üzerine konuşacağız. Irkçı saldırılar gündemimize giriyor. Yapılan saldırıları ırkçılık diye nitelendirmek, emekçileri birbirine düşürmek için yapılmış bir hamledir. Saldırılanların ırkçı bir pozisyonda olduklarına inanmamazı istemektedirler. Asıl adını koymak istemedikleri, ezen-ezilen gibi kavramları unutturmaya çalışmaktır. Bu ezberin bozulması gerektiği üzerinde duracağım. Örneğin, hükümetin desteğini oluşturan aşiretleri nereye konumlandırmak gerekir? Bu aşiretler bu zamana kadar ‘ırkçı bir saldırıya’ maruz kaldı mı? ‘Irkçı saldırılar’ diye üstü örtülmeye çalışılan, emekçileri bu temelde bölmeye yönelik bir girişimdir. Sınıf çatışması, siyasi çatışmayla ilintilidir. İktidar yanlıları sallantı içerisindedir. Tüm Kürtlere karşı sırf Kürt kimliğinden saldırı söz konusu değildir. Kendi kaderlerinin tayin etme hakkını ortaya koymak isteyen, siyasallaşmış bir kesimi hedef alan saldırılar söz konusudur. Bu kesimi ‘ırk’ temelinde bölmek doğru olmaz. Benzeri bir şey, Alevi kısıtlamaları, Alevilere yönelik saldırılar konusunda da geçerlidir. Bu kısıtlamalar yahut saldırılar da sadece inançtan ötürü değil, kendi hayatlarını, kendi tayin etme hakkının mücadelesinde oldukları içindir. Bugün esas çatışma; siyasal çatışmadır. Bu da inanç ya da kökene bakmaksızın, emekçi ve ezilenlerden yana olanların bir tarafta, diğerlerinin bir tarafta olduğu durumdur. Bize dayatılan bu tutum, ırkçı saldırılara karşı tutum aldırmaya yönlendiren zihniyetin, bölücü bir hamle olduğunu, emekçi ve ezilenlerin birleşmesine yönelik bir geri adım olduğunu belirtmek gerekmektedir. Asıl çatışmalar daima ezen ve ezilenler arasında olmuştur. Din, mezhep, ırk tahtasına oturtulan şeyler birleşme karşıtı tutumlardır. Hâkim sınıfın istediği gibi yönetebilmesi için yapılan girişimlerdir. Tüm ezilenlerin bir araya gelebileceği birleşik hattı örmek gereklidir. “

KöZ’den sonra Partizan temsilcisi konuşmasını gerçekleştirdi:

“Bugün bu mahalle polis tarafından kuşatılmış olsa da ülkemizdeki devrimci demokratik mücadele açısından önemli bir mevzidir. Bu mahallelerin kültürünün ve dinamiklerini devam ettiren anlamlı adımlar olmaktadır. Keza 1 Mayıs Mahallesi de mafyalara karşı örgütlü bir halk kesiminin yaratılması gerçeğini gözler önüne serilmiştir. Gezi İsyanı’nın ardından devlet bazlı saldırılar yoğunlaştırılmıştır. Son birkaç yıldır ise pandemi bahanesi önümüze getirilmektedir. Halk nezdinde örgütlülüklerimiz de büyük oranda zayıflatılmıştır. Halkın örgütlü yapısı, koruyan kollayan nitelikteyken, mahallelerimizde kuşatmalar, derneklerin kapatılması söz konusu olmuştur. Bugünün de benzer bir özgünlüğü vardır. Demokratik mücadelelerin verilebildiği elimizde kalan alanlar çok az sayıda kalmıştır. Bu sıkışmışlığa karşı bizler yine de mücadelemizi sürdürüyoruz. Sıkışmışlık, sadece seçimler vb yollarda da değildir. 2 Eylül gibi süreçler ise sokakta mücadele verildiği dönemleri işaret etmektedir. Ülkeye demokrasinin gelebilmesi için sokakta mücadele verildiği dönemlerdi. Bizler demokratik kurumlarda da bu mücadeleyi vermeye devam edeceğiz. Alevi hareketi de bu mücadelenin bir parçasını oluşturmaktadır. Bu sıkıştırılmışlığa karşı sokak ayağı ile birlikte bir mücadele hattının örülmesi şarttır.

Konya ve diğer illerde Kürtlere yönelik saldırılar, orman yangınları zuhur etti. Bu bölgelerde devlet destekli tehditler söz konusu oldu. Gülsuyu, 1 Mayıs Mahallesi mücadelenin bir ürünü olan mahallelerdir, bunu unutmamak gerekir. Bu mahallelerde bugün bu festivalin örgütlenmesi, kendi tarihini unutmaması, bu bilincin devam etmesinin işaretidir.

Seçimler gelir gider, bu bir düzen sorunudur. Ortamı terörize eden çalışmalar da bununla birlikte devam eder.

Bu mahalleler örgütlü mücadelenin sürdürülmesi gereken önemli noktalardır. Halkla kaynaşarak öncü bir öznede, baskılara karşı örgütlü mücadeleler ile sürdürmek gerekmektedir.”

Panel HDP adına yapılan konuşmayla devam etti:

“Bu iki kıskaç arasındayız: biri pandemi, diğeri ise iklim krizidir. Asıl mesele şudur; durumun nasıl toparlanacağıdır? Devlet burayı neden kuşatmış sorusuna cevap vermektedir. Cevabı ise, Alevi, kadın, Kürt kimliklerine sahip olduğumuz içindir. Bu ülkede Kürt, Alevi, kadın kimliğini ortaya koyulduğu zaman dahi siyaset yapılmış olur. Herhangi bir Kürt, bugün ülkemizde linç edilmeye mahkûmdur. Bu sistematik olarak geliştirilmiştir. Bugün devlet hiçbir şey yapamaz durumdadır, gitmeye de mahkûmdur. AKP, korku salmak politikası üzerine gitmektedir. Güçlü bir hükümet, AKP yoktur. Erdoğan vardır, paçasında ise MHP yer almaktadır.

Bizler 100 yıl önce doğru bir pozisyon alamadık sebebi ise bir ittifak kuramamamızdır. Bugün bunları yapabilmek için gücümüz bulunmaktadır güçsüz bir pozisyonda değiliz.

2 Eylül 1977, nostaljik bir anı olarak bakılabilecek bir an değildir. Yapılacak şey ise ırkçılığı ortadan kaldırmaktır.

Kürt halkının geçmişte destansı bir mücadelesi söz konusudur. Kürtlerin derdi bu ülkeyi yaşanabilir yapmak ve herkesle eşit, ortak yaşamaktır.

Biz tek çözüm meclistir demedik. Siyaset yapma biçimimizin gözden geçirilmesi gerekmektedir. Çoğul bir şekilde kapsayan bir perspektifte yol alınmalıdır. Özne biziz, güçlüyüz. Gücümüzü de çoğulları bir araya getirerek çoğaltabiliriz.”

İlk tur konuşmalarının ardından ikinci tura geçildi.

KöZ:

“Gerileyen AKP’nin 7 Haziran günü meclisteki çoğunluğunu kaybetmesininden bu yana yapılması gereken hükümeti geriletip Millet İttifakına yol vermemenin yolunu bulmaktır. Tek blokla karşılarına çıkmamız gerekmektedir. Solu, emekçi ve ezilenleri Millet İttifakı’na yedeklemek isteyenlerin karşısına devrimcilerin çıkması gerekir. Bu çerçeve çok önemlidir. Mahallenin kurulması da böyle bir güç birliğiyle olmuştur. Günümüzde ise daha fazla burjuva kliklerine yedeklemeye çalışıyorlar. HDP’lilerin dalga dalga içeri atılmasına rağmen geride kalanların zaman geçmeden yerleri dolduruluyor ise bu işin hakkını vererek Millet İttifakı’ndan kopması gerekir. Bunun yolu ise ezilenlerin güçlü bir muhalefet ağını örmesinden geçecektir. Etkili ve bağımsız bir muhalefet oluşturulmalıdır. Herşey var ama irade eksikliği var. Ezilenlerin çıkarlarını savunanların solun birliğini sağlamaları gerekir.”

HDP:

Devrim bir anda olan bir şey değildir, emek gerekmektedir ve öncelikle de kendimizden başlamamız gerekiyor. Irkçı, faşist abluka nasıl kırılacak, ortaklık nasıl kurulacak sorularına cevap vereceğim. İdeolojik birlik olmaz, programatik birlik olması gerekir. İdeolojik değil çünkü herkesin temsiliyetinin olması gerekmektedir. Parlemento, araçlardan bir tanesidir ve bu anlamda önemlidir. Çoğul bakış açısı bu anlamda önemlidir ve öğrenmek gerekir. Eksiğiz,  dayanışmanıza ihtiyacımız var. Bu anlamda da herkesi kapsayan bir programa ihtiyacımız vardır.

Partizan:

“AKP ve MHP’nin zayıf olmasını seçimlerden ölçmemek gerekmektedir. İki yönlü bir perspektiften bakmak gerekir, ekonomik olarak ve demokrasi sorunu olarak. Güçlü bir işçi sınıfı ve ezilen ulusun var olmadığı koşulda saldırıdan bir pozisyonda yer alır. Bunun nasıl püskürtüleceği asıl sorundur, bu da halk göndermesi ile gerçekleşecektir. Bakış açımız içerisinde AKP hükümeti gitsin, kim gelirse gelsin gibi anlayış söz konusu değildir. Ezilenlerin ve Kürtlerin demokratik taleplerinden bakılması gerekir. Bu hükümet kendiliğinden de gitmez ve basitte olmayacaktır, eğer örgütlü halk olmazsa daha baskıcı koşullarla karşılaşırız ve süreç daha kaotik geçer. Bu anlamda da düzen siyasetine bel bağlamamak lazımdır. Düzen siyasetinin açmış olduğu alanlar ancak bizim açımızdan kürsü niteliği taşır.”

Konuşmalarının ardından panel sonlandırıldı.

Anadolu Yakası’ndan Komünistler