CHP’nin Damgası

Verili siyasi tabloda 1 Mayısların tüm Türkiye sathında CHP’nin damgasını vurduğu seçim mitingleri gibi geçeceği kesin gibidir. Bu koşullara kitlelerin “dizginlenemeyen enerjisi”nden, “CHP’yi ileri çıkmaya, eylemli bir çizgi benimsemeye zorladığı”ndan söz etmek sadece yanlış değildir, aynı zamanda CHP’nin damgasını vurduğu bu tabloyu perdelemeye, CHP’nin peşine takılmayı emekçilere müdahale etmek olarak güzellemeye hizmet eder. 1 Mayıs’ta devrimci bir eylem çizgisi izlemek isteyenler öncelikle bu tabloyu bütün açıklığıyla ortaya koymalı.

Türkiye çapında 1 Mayıs’lara CHP’nin damga vurmasını engellemek elbette 1 Mayıs’lara dair en devrimci kararı alarak bir çırpıda gerçekleşecek bir şey değildir. Türkiye’de muhalefet boşluğu bugün CHP tarafından doldurulduğu, hareketimiz on yıldır siyasal sorunlarda bağımsız tutum takınmadığı için, 1 Mayıs’a CHP damgasını vuruyor. O bakımdan 1 Mayıs’ta takınılacak tutum, bu tabloyu birdenbire değiştireceğinden değil, muhalefet boşluğunu tekrardan solun doldurabilmesi için yürünmesi gereken yolu tarif etmesinden ötürü önem taşır.

1 Mayıs Sendikacıların Günü Değil İşçi Sınıfının Günüdür

1 Mayıs’ın işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olması onun sendikacıların günü olduğu anlamına gelmez. Sendikacılara 1 Mayıs’ların örgütlenmesi için bir imtiyaz da vermez. Bilakis işçi emekçi hareketine önderlik etme, bu mücadeleyi büyütme iddiasını taşıyan tüm akımların 1 Mayıs’ın örgütlenmesine talip olma sorumluluğu vardır. Bu doğrultuda bir girişimde bulunmadan CHP’nin ve güdümündeki sendikaların 1 Mayısları etkisi altında tutmasına karşı mücadeleyi kazanmak mümkün değildir. Köz’ün arkasında duran komünistler bu doğrultudaki girişimlerin tereddütsüz bir parçasıdır.

Solun En Geniş Eylem Birliği Şart

1 Mayıs mitinglerine CHP’nin damgasını vurması bu eylemlerden uzak durmanın ilkesel bir gerekçesi değildir. Siyasi bir iddia taşıyan akımların, ayrı mitinglerin örgütlenemediği koşullarda, toplamda yüzbinlerce emekçilerin katıldığı bu mitinglere katılması, kendi iddialarını daha duyulur ve görünür kılması, propaganda ve ajitasyonunu yürütmesi gerekir. Siyasi iddiaları olan tüm sol akımlar için doğru olan bu saptama, işçilerin birliğinden önce komünistlerin birliğini savunanlar, yani esas olarak sol harekete seslenenler için daha da geçerlidir. Neredeyse tüm sosyalistlerin bulunduğu bir mitingde kendi görüş ve çağrısını en etkili bir şekilde duyurmak Köz’ün arkasında duran komünistlerin görevidir.

Mitinglere CHP’nin damgasını vuracağını söylemek, sol hareketin, ayrı mitingler örgütleyemediği koşullarda, kendi varlığını, iddialarını mitingden önce ve miting sırasında görünür kılmasını gerektirir. Bunun için de propaganda ve ajitasyon özgürlüğüne dayalı bir eylem birliği şarttır. Bu eylem birliği 1 Mayıs öncesindeki ortak siyasi çalışmaları ve 1 Mayıs mitingindeki ortak duruşu kapsamalıdır.

İstanbul 1 Mayısı

Söz konusu olan İstanbul 1 Mayıs’ı olduğunda bu konunun CHP’nin ve güdümündeki sendikaların 1 Mayısları kendi ihtiyaçları doğrultusunda istismar edeceğini, hatta “Taksim” hedefini kullanarak onun bir miting olarak kutlanmasını engellemekten çekinmeyeceğini biliyoruz. CHP’nin Taksim’i zorlamak adına 1 Mayıs’ın kutlanmasını son güne kadar belirsiz bırakması, geçtiğimiz sene olduğu gibi İstanbul’daki komutayı doğrudan eline alarak Saraçhane’de boşa çıkarması şaşırtıcı olmaz. Zaten CHP’den aksi bir tutum beklememek gerekir.

Solun işi sendikacılara basınç uygulamak değildir. 1 Mayıs öncesinde bir eylem birliği önerirken ortak toplantılar düzenleyip ilanlar vererek sendikacılara birlikte basınç yapmayı kast etmiyoruz. Önüne sendikacılara basınç yapma görevini koyanlar kendilerini sendikacıların peşinde bulacaklardır.

Daha önce de belirttiğimiz gibi “solun tümünün harekete geçeceği 1 Mayıs’ta, bağımsız eylem yapılmıyor diye var olan mitinglere/eylemlere küsmek, bu konjonktürde, komünistlerin müdahale iddiasıyla çelişen bir tutum olur.” Ancak CHP’nin 1 Mayıs’ı önce belirsizleştirmesi sonrasında da bir oldubitti toplanmayla geçiştirmesi bir eylem değil, eylemlerin önünü kesmeye yönelik bir girişimdir.

CHP’nin yarattığı belirsizliği kabul edip 1 Mayıs’ta onun çağrısının peşine takılanlar, daha baştan siyasi olarak kendilerini CHP’ye bağlamış olacağı için, kitlelerin hiçbir “devrimci inisiyatif”i o noktadan sonra bu tablonun değişmesini mümkün kılmayacaktır. Bilakis CHP’nin çağrısına, kitleler CHP’nin peşinden gidiyor diye, olumlu  yanıt verenler CHP’nin sonu baştan belli Taksim müsameresinin bir figüranı olmaktan kurtulamazlar.

Bu bakımdan Köz’ün arkasında duranlar, CHP’nin ister “Taksim’i zorlamak” isterse de başka bir bahaneyle yaptığı, 1 Mayıs mitingini ikame eden, toplanma çağrılarına icabet etmeyecektir. 2024 İstanbul 1 Mayısı’nda olduğu gibi bu tür buluşmalara sadece seslenmek istediği kitleye kendi görüşlerini ulaştırmak için bildirileriyle katılacaktır.

Bu koşullar altında Köz’ün arkasında duran komünistler ya kendi bağımsız eylemlerini örgütleyecek yahut başka akımların benzer kaygılarla düzenlediği eylemlere katılarak bu eylemlerin 1 Mayısları ikame etmediğini ve sembolik bir nitelikte olduğunu unutmadan, destekleyecektir.

Taksim’i Zorlamak Ancak Bağımsız Bir Siyasi Tutumla Anlam Kazanır

İçinden geçtiğimiz dönemde 1 Mayıs’ta önemli olan CHP’nin dolgu malzemesi olmayı, CHP’nin damga vurduğu 1 Mayıs’ta erimeyi reddeden eylemli bir duruştur. Taksim’in zorlanıp zorlanmaması bu bakımdan teferruattır. İçinden geçtiğimiz dönemde Köz’ün arkasında duran komünistler Taksim’e dair herhangi bir tartışma yürütmeyecektir. 1 Mayıs’ta sosyalistlerin ortak bir şekilde Taksim’i zorladıkları bir eylem elbette CHP’nin damgasını vurduğu bir mitingde tutumunu pankart ve özel sayılarla yansıtmaktan tercih edilir bir pozisyondur. Ancak bu mücadelenin ön koşulu, Taksim’i zorlamanın polisle saklambaç oynamaktan çıkarılması, buluşma yerinin ve zamanın önceden ilan edilmesi ve bu kapsamda ortak bir politik çalışma yürütülmesidir. Köz’ün arkasında duran komünistler bu doğrultudaki çalışmalara temsilî olarak değil tüm varlıklarıyla ve ilişki ağlarıyla katılacaktır.