12 Eylül rejiminin ürünlerinden biri olan Yüksek Öğrenim Kurumu’nun kuruluşunun (6 Kasım) üzerinden 41 yıl geçti. Geçen 41 yılda, YÖK’ün varlığına karşı çeşitli protestolar gençlik örgütleri tarafından farklı şehirlerde düzenli olarak her sene yapılmakta. Bu sene İstanbul’da YÖK Karşıtı Eylem Birliği’nin “YÖK’ün 41. Yılında: Haklarımız, Özgürlüğümüz ve Geleceğimiz İçin Mücadeleye!” şiarıyla, 7 Kasım Pazartesi günü düzenlediği eylemin toplantılarında belirlenen siyasi içeriğe yalnız öğrenciler kapsamında YÖK’ü ele aldığı ve aynı zamanda YÖK ile 12 Eylül rejimi arasındaki bağı ve bu rejimin nasıl ortadan kaldırılacağı konusunda somut bir hedef ortaya koymadığı gerekçeleriyle katılmasak da eylem birliğini bozmadık.
4 Kasım Cuma günü hem siyasi çizgimizi ifade etmek hem de 7 Kasım’daki eyleme çağrı yapmak için Boğaziçi Üniversitesi Kuzey Kampüs’teki yemekhaneye, çalışma salonlarına ve kafeteryaya yoğun bir bildiri dağıtımı gerçekleştirdik. Hazırladığımız bildirinin içeriği şu şekildeydi:
YÖK Ne İşe Yarıyor?
12 Eylül cuntasının armağanı Yüksek Öğrenim Kurulu (YÖK), her gerici burjuva reformu gibi, bu reformu düzenleyenlerin sınıfsal çıkarlarına hizmet etti, etmeye de devam ediyor.
Sınıflı toplumların oluşmasının kökeninde yatan kafa ve kol emeği arasındaki uçurumu sinsice derinleştirmesi, kapitalist üretim için gerekli nitelikli işgücünü sağlaması ve sistemin kendisini yeniden üretebilmesi için kitleleri sessiz sedasız körleştirmesi gereken üniversiteler; 12 Eylül öncesinde yükselen devrimci dalganın etkisi ile, boykotlarla, direnişlerle, eylemlerle felç olunca; burjuvaziye hizmet etmek için yarışan “beyaz yakalı”lardan çok, devrimcilere yataklık eder duruma gelince işlevlerini layıkıyla yerine getiremez oldular. İşte YÖK, kaybolan bu işlevi üniversitelere geri kazandırmanın bir aracı olarak kuruldu. Kuruluşunun ardından onca yıl geçmesine rağmen YÖK; Türkiye’deki burjuva gericiliğinin temel taşlarından biri ve üniversitelerin kapılarının emekçi çocuklarına ve devrimcilere kapatılmasının güvencesi olmaya devam ediyor. Emekçi ve ezilenler kampüslere ancak işçi olarak kabul ediliyor. Onların ürettiği artı değerin sömürülmesiyle de profesörlerin maaşları ödeniyor, amfiler bakımlı kalıyor.
İşte bu yüzden YÖK’e karşıyız. Her gerici burjuva reformuna karşı olduğumuz gibi ve her gerici burjuva reformuna karşı olduğumuz kadar… Ancak bu karşıtlığımız bizi, ne istediğimiz üniversiteleri “YÖK’süz bir üniversite!” diye tarif etmeye, ne de, “Akademik, Demokratik, Özerk Üniversite” mücadelesi yürütmeye götürüyor. Zira kapitalizm var olduğu sürece burjuva eğitim sistemi, YÖK’lü veya YÖK’süz, “özerk, demokratik, parasız” olsun ya da olmasın, ilkokuldan üniversiteye kadar tek bir şeye hizmet etmekte: Küçük şımarık bir azınlığın, emekçi yığınları ücretli kölelik boyunduruğu altında tutmasına… Boyunduruğumuz hafiflese bize kâfi gelir diyenlere inat, bu zinciri parçalayıp en demokratik burjuva demokrasisinden bin kat daha demokratik bir düzeni kurmanın mücadelesini veriyoruz.
12 Eylül Rejimini de Onun Kurumlarını da Yeni Ekimler Süpürecek
12 Eylül rejimi geçtiğimiz 40 senede defalarca yamanmaya çalışılmasına karşın bugün geldiğimiz noktada içinden çıkılamaz bir kriz içerisindedir. Ancak hala gerici kurumlarıyla birlikte emekçi ve ezilenlerin boynundaki halkayı tutma gayretindedir. Nasıl ki 1917 Kasımı’nda Bolşevikler Çarı ve onun taslaklarını yerle bir etmişlerdir, bugün bizlerin ihtiyacı olan da yeni Ekim’lerdir. Zira ne YÖK ne de bu rejimin mahsulü bir başka gerici kurumun tekil olarak varlığı yahut yok edilmesi emekçi ve ezilenlerin emeğini sömürerek, topraklarını işgal ve ilhak ederek, kanını emerek kendisini var eden bu düzenin topyekûn yok edilmediği noktada anlamsızdır. Gözünü yalnız kampüslere dikmiş olanlar bırakalım karşılarına yalnızca 12 Eylül’ün ucube ürününü alsınlar. Biz bu düzenin son tuğlasını da parçalayıncaya, yalnız birtakım ayrıcalıklı kesimler değil, tüm emekçi ve ezilenler iktidara kavuşuncaya değin elde edilen hiçbir kazanımın kalıcı olmayacağını biliyoruz.
Bugün, Türkiye’nin halihazırda içinde bulunduğu rejim krizinde YÖK’ü de 12 Eylül’ün diğer mahdumlarını da ve neticede 12 Eylül rejimini de yırtıp atmak için gereken bütün nesnel koşullar mevcuttur. Bu noktada öne çıkarılması gereken, bu rejimin ortadan kaldırılması için Çar’ı ve onun taslaklarını tarihten silen Bolşevikler gibi devrimci bir partinin ihtiyacının daha da yakıcılaştığıdır.
Nasıl o gün düzenle uzlaşmaya, burjuvaziden demokratikleşmesini umanlara, emekçi ve ezilenlerin düşmanlarıyla ittifak kurmakta beis görmeyenlere; “işçi sınıfı iktidarı almaya muktedir değildir”, “burjuvazi hala bize demokrasi vaat edebilir” diyenlere burjuvaziyi alaşağı ederek muzaffer Ekim Devrimi ile karşılık verdiysek bugün de yolumuz Ekim Devrimi’nin yoludur.
KöZ’ün arkasında duran komünistler olarak “12 Eylül Rejimini de Kurumlarını da Yeni Ekimler Süpürecek”, “Öğrenciye İş, İşçiye Öğrenim Hakkı”, “Paralı Parasız Burjuva Eğitime Hayır” şiarıyla katılacağımız 7 Kasım günü saat 15.00’te İstanbul Üniversitesi Beyazıt Meydanı kapısı önünde yok karşıtı eylem birliğinin düzenlediği eyleme bu şiarın arkasında duran herkesi bekliyoruz!
Yolumuz Ekim Devrimi’nin Yoludur!
Komünist Bir Dünya Kuracağız!
7 Kasım Pazartesi günü saat 15.00’da Beyazıt Ana Kapı önünde gerçekleştirilen eyleme KöZ olarak dövizlerimizle katıldık.
“YÖK’ün 41. Yılında: Haklarımız, Özgürlüğümüz ve Geleceğimiz İçin Mücadeleye!” şiarıyla düzenlenen eylemde yapılan basın açıklamasında, YÖK’ün kuruluşundan ve işlevinden bahsedildi. YÖK’ün devletin üniversitelere müdahale etme ve devrimci siyaseti engelleme aracı olduğu ve acilen kapatılması gerektiği vurgulandı. Hem tarz hem içerik itibarıyla “6 Kasım”ın “7 Kasım”a baskın çıktığı eylem, oldukça sönük geçti. Eylemde “Üniversiteler Bizimdir, Bizimle Özgürleşecek!”, “YÖK, Polis, Medya! Bu Abluka Dağıtılacak!”, “Kurtuluş Yok Tek Başına Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!” sloganları atıldı. Basın açıklamasının sonunda İran’da “El Pueblo Unido, Jamas Sera Vencido” söyledikleri için yurttan atılan öğrencilere ve İran’ın her yerinde ayaklananlara selam yollandı. “El Pueblo Unido, Jamas Sera Vencido” söylendi ve “İran’da Düşene Dövüşene Bin Selam!”, “Bijî Berxwedana Rojhilat” sloganları atılarak eylem sona erdi.
Biz, KöZ’ün arkasında duran komünistler olarak ise, “12 Eylül Rejimini de Kurumlarını da Yeni Ekimler Süpürecek”, “Paralı Parasız Burjuva Eğitime Hayır”, “82 Anayasası Darbe İle Yapıldı, Bütün Kurumları da Ancak Devrimle Yıkılabilir”, “Öğrenciye İş, İşçiye Öğrenim Hakkı”, “Yolumuz Ekim Devrimi’nin Yoludur!”, “Komünist Bir Dünya Kuracağız!” içerikli dövizlerle eyleme katıldık. Ekim Devrimi’nin yıldönümüne denk gelen eyleme katılan çok sayıda kurumdan yalnızca biz Ekim Devrimi’ne ilişkin şiarları alana taşıdık. Alandaki konuşmalarda yer alan YÖK, 12 Eylül ve siyasi iktidar karşıtı söylemler günün sonunda soyut örgütlenme çağrıları dışarısında hiçbir siyasi hedefe işaret etmezken, KöZ’ün arkasında duran komünistler olarak darbe mahsulü kurumun da darbenin anayasası ve rejiminin de ancak devrimle tarihten silineceğini defaatle vurguladık.
12 Eylül Rejimini de Kurumlarını da Yeni Ekimler Süpürecek!
Yolumuz Ekim Devrimi’nin Yoludur!
Üniversiteden Komünistler