6 Mayıs, THKO’nun üç önderinin idam edilişlerinin günüdür. 6 Mayıs, devletin devrimcilere neyi reva gördüğünün günüdür tıpkı 18 Mayıs gibi, 30 Mart gibi. Burjuvazinin örgütlü gücü olan devlet, ezilenleri sömürmek, yıldırmak ve sindirmek için önce devrimcileri yok etmeye çalışır. TC devleti ise bu konularda en önde gelenlerden birisidir. Bu topraklar, bu devletin katlettiği devrimcilerle doludur, ama aynı topraklar daha nice devrimcinin aynı uğurda doğduğu topraklar olagelmiştir.
Kendisini insan hakları savunucu olarak göstermeye çalışan burjuvazi ve onun örgütlenmiş hali olan devletleri bu göstermelik makyajlarını da her fırsatta silmektedir. Söz konusu devrimciler olduğunda ise emperyalistlerin kendi aralarında çıkardıkları insan hakları beyannamesi ne de diğer süslü püslü sözleşmeleri devletin saldırılarını durdurmaz. Aksine bu sözleşmeler devrimcilerin katledilmesini meşrulaştıran sözleşmelerdir. Başka hiçbir detaya bile girmeden, sadece emperyalistlerin kendi aralarında ürettikleri hiçbir beyanname ya da sözleşmenin ezilenlerin lehine sözleşmeler olmadığı gerçekliği ortadadır. Emperyalist sözleşmeleri süslü laflarla bezeyip savunmak, onlara karşı mücadele edenleri değil, mücadele edenlerin karşısında duranları güçlendiren ve meşrulaştıran bir zemin yaratır. Bu durumun kendisi de, bu sözleşmeleri ya da beyannameleri kendilerine referans alanları ya da savunanları, bırakalım anti-emperyalist yapmayı, niyetleri ne olursa olsun emperyalizmin dümen suyunda yürüyenlerden kılacaktır.
Lozan Anlaşması denilen anlaşma özü itibariyle Kürdistan coğrafyasını 4 parçaya bölerek, 4 gerici devletin tahakkümü altına sokmuş bir anlaşmadır. Bugün 4 parçadaki bu ilhaka karşı çıkmayanlar Lozan’a karşı çıkamazlar. Emperyalistlerin düzenlediği bu anlaşmaya karşı çıkamayanlar da anti-emperyalist olamazlar.
2014 yılında birçok gerici ülke ve en büyük emperyalist ülkelerden olan Avrupa Birliği ülkeleri tarafından imzalanan İstanbul sözleşmesi, kadın haklarını sözde savunan gerici bir sözleşmeden başka bir şey değildir. Emperyalistlerin imzaladığı ya da maddelerini belirlediği hangi sözleşme ezilenlere emekçilere özgürlük bahşedecek sözleşme olabilir ki. Asıl sorgulanması gereken de özgürlükten bahseden sol-sosyalist hareketin bu türden emperyalist sözleşmelere sahip çıkmasıdır. Güya kadın haklarını savunan bu sözleşmede Rojava’ya dönük işgallerde tecavüze uğrayan, katledilen, kaçırılan kadınlara yer yoktur. Bu sözleşmede, Kürdistan dağlarında direnirken en aşağılık yöntemlerle katledilen kadınlara yer yoktur. Bu sözleşmede, örgütlü mücadelenin içerisinde yer alıp alanlarda meydanlarda devrimci mücadeleyi büyütmeye çalışırken öldürülen, işkence tezgahlarından geçirilen, zindanlara tıkılan devrimci kadınlara yer yoktur. Bu sözleşmede; ölüm orucunda can veren Grup Yorum üyesi Helin Bölek, Dersim dağlarında devletin kolluk güçleriyle çarpışırken düşen Gökçe Kurban-Fadime Çakıl, Kobane’de TC devletinin desteklediği IŞİD’e karşı canını ortaya koyan Arin Mirkan ve daha sayamayacağımız birçok kadın devrimci yoktur. Çünkü bu sözleşme de diğerleri gibi burjuvazinin kirli yüzünü örtbas etmek için hazırlanmış bir sözleşmedir. Devletler kendi şiddetlerini değil, kendilerinin dışında gelişen şiddetleri ortadan kaldırmak isterler. Bu yüzden de asıl olarak kendisini yıkacak olan devrimcilere yöneltir tüm şiddetini. Şiddet tekelini elinde bulundurmak isteyenlerin düzenlemiş olduğu bu sözleşmeyi hangi niyetle olursa olsun savunmak, bırakalım anti-emperyalist olmayı, Asminlerin, Rozaların, Arinlerin katillerinin değirmenine su taşımaktan öteye geçemez.
6 Mayıs Hüseyinlerin idam edilişlerinin yıldönümü vesilesi ile, komünistler olarak İstanbul’un birçok bölgesinde “6 Mayıs THKO’dur, Anti-Emperyalizmdir. Onların Mücadelesini İleriye Taşımak Lozancıların, İstanbul Sözleşmecilerinin Değil, Devrim Diyenlerin Harcıdır.” içerikli pankartlarımızı astık. Okmeydanı da bu pankartlarımızı astığımız yerlerden birisiydi. KöZ’ün arkasında duran komünistler olarak Denizlerin mirasına emperyalist sözleşmelere bel bağlayarak sahip çıktığını iddia edenlere inat, THKO’nun mirasını anti-emperyalist bir mücadele ile tüm emperyalist sözleşmeleri çöpe atarak büyüteceğiz.
Lozancıların Değil, Devrimcilerin Yanında Saf Tut!
İstanbul’dan Komünistler