YDG, SÖH, DÖB, DGD, SGDF ve Dev-Güç tarafından ortak düzenlenen etkinlik sinevizyon gösterimi ile başladı.

İlk oturumda söz alan Dev-Güç temsilcisi ekonomik kriz vurgulu bir konuşma yaptı. Sosyal bir tabaka olarak gördükleri gençliğin fiili önderliğinin bulunduğunu, bu önderliğin AKP tarafından dağıtılmaya çalışıldığını ifade etti. Konuşmada ekonomik kriz yanı sıra “birleşik mücadele” , “atılım” gibi vurgular ağır basmaktaydı. Gençliğin bu mücadelenin ve atılımın özgücü olduğu söylenerek konuşma sonlandı.

Devamında DGD temsilcisi söz aldı. ABD emperyalizminin mutlak hâkim olduğu ve AKP’nin de bu emperyalizmin temsilcisi ve özel yetkilisi olduğu bir tablo resmedildi. Tarihsel anıştırmalarla 68’den birtakım örnekler verilerek gençliği emperyalizme ve onun yerli işbirlikçilerine karşı mücadelede en ön safta gördüklerini ifade etti.60’lardan Gezi’ye, Gezi’den günümüze baki kalan ve direnen bir gençlik tasvir edildi. 71 kopuşunun mimarlarının Türkiye Marksizmini yazdıklarını söyledi.

İlk oturumda son olarak DÖB temsilcisi söz aldı.

Devrimin olabilmesi için devrimci örgüte gerek olduğunu ifade eden temsilci,71 kopuşunun önderlerinin kırlara yöneldiğini, ne yapmalı sorusuna cevap olarak pratik bir tutumla karşılık verdiklerini belirtti.

İlk oturumun soru cevap kısmında söz alan yoldaşımız, sorusunu tüm konuşmacılara sordu. “Kopuştan bahsediyoruz. Bu kopuş neyden veya kimden kopuş bunun eksik kaldığını düşünüyorum. Konuşmacılar buna yanıt verirlerse iyi olur. Ayrıca konuşmalarda genel olarak “devrimci önderlik” vurgusu hâkimdi. Böyle bir önderlik siyasal uğraklarda tutum almayı gerektirir. 23 Haziran’da çok önemli bir seçim gerçekleşecek. Önderlik iddiasında olanların bu seçime dair tutumları nedir?

Bu soruya karşılık bir tek DÖB temsilcisi seçimlere dair boykot tutumunu benimsediklerini ifade etti.

İkinci oturumda ilk olarak SGDF temsilcisi söz aldı. Faşizmin kurumsallaştığını ifade eden temsilci “Halfeti’de, açlık grevindeki çocuklarına destek için hapishane önlerinde eylemde olan annelere yapılanlar faşizmindir. Suruç, Amed, Ankara faşizmin yükselişinin duraksamadığının kanıtıdır.” Dedi. Faşizme karşı sokakta verilecek mücadele önemlidir ve bu mücadelenin gücü gençliktedir vurgusu yaptı.

Ardından Sosyalist Öğrenci Hareketi(SÖH) temsilcisi söz aldı. Çin Devrimi’nin 70. Yılı vesilesiyle devrimin gerçekleştiği sürece dair aktarımlar yaptıktan sonra Türkiye’de bunun temsilcisinin Kaypakkaya olduğunu ifade ettikten sonra, Kaypakkaya’nın “iki klikten biri tercih edilmez” tespiti hatırlatıldı. Bu bakımdan Dimitrov’un faşizm tahlillerinin eksik olduğu ifade edildi.

Son olarak Yeni Demokrat Gençlik temsilcisi söz aldı. 71 kopuşunun silahlı mücadeleye evrildiğini, önemli olanın bu olduğunu ifade eden temsilci Kaypakkaya’nın UKKTH ve özelde Kürt ulusu ve Kemalizm konularında ayrı bir yeri olduğunu ve bu tespitlerin gayet berrak olup bugün de güncelliğini koruduğunu söyledi.

Soru cevap kısmında söz alan yoldaşımız sorusunu bütün konuşmacılara sordu:” 71 kopuşunun önderleri, bu önderler şahsında bu kopuşun mimarı olan devrimciler oportünizmden koptular, devrimci örgütler kurdular. Her biri aynı zincirin halkasıydılar. Son halkayı temsil eden Kaypakkaya 71 kopuşunun aynı zamanda programatik çerçevesini de çizmişti. Kaypakkaya, aynı zamanda Mustafa Suphi TKP’sine bağlanmanın gerekliliği üzerinde ısrarla duruyordu. Şu halde Mustafa Suphi TKP’sine bağlanmanın gerekliliğinden bahsediyorsak, onun Türkiye seksiyonu olduğu, Komünist Enternasyonal’e bağlanmanın gerekliliğinden de bahsetmemiz lazım. Komünist Enternasyonal’in ikinci kongresinde ise oportünist örgütlerle komünist bir partiyi ayırt etmek için 21 tane koşul sıralanıyor. Bugün Türkiye’de 21 koşula uyan bir parti var mıdır?

21 koşulla alakalı sorumuz şaşkınlıkla karşılandı. Konuşmacılar 21 koşuldan haberdar olmadıklarını ifade ettiler.

Kadıköy’den Komünistler