Dersim Dernekleri Federasyonu (DEDEF), Avrupa Demokratik Dersim Birlikleri Federasyonu (ADEF), Dersim Araştırmaları Merkezi (DAM) Dersim isyanının 85. Yıl dönümnde anma düzenlediler. Bu anmalar son birkaç yıldır devam etmekte ve yapılan anma bir ağıt yakma, çerağ yakma ve lokma dağıtma günü olarak planlanarak yapılıyor. Anmaya genel olarak katliam ve o dönemin bulunulan resimleri ile katılınıyor.
Bu yılda aynı şekilde düzenlenen anmaya Köz’ün arkasında duran komünistler olarak dövizlerimizle katıldık. Bizim dışımızda pek çok siyasetlerin temsilcileri ve militanları da vardı. Aynı zamanda HDP ve HDP vekili Züleyha Gülüm de katıldı.
Anmada “Dersim 37-38, Hiçbir şeyi unutmadık hiçbir şeyi affetmedik” pankartı açıldı. Anmaya başlamadan önce bu anmayı sadece ağıt yakılarak ve konuşmalarla anılacağını ve hiçbir şekilde slogan atılmasını istemediklerini belirttiler.
Anmayı düzenleyenler adına bir basın metni okundu. Basın metninin genel içeriği “bugün Dersim’in kara günü olduğunu belirterek bu tekçi uygulamayı savunan hükümetler 85 yıl boyunca aynı yaklaşımı göstermiş ve göstermektedirler, günümüzdeki devamı ise, benzer uygulamaları sürdüren mevcut siyasal iktidardır. Bu yönüyle de Tertele devam etmektedir. Dersim toplumu ve kurumları olarak sonuç alıncaya kadar hak ve hakikat yürüyüşünü sürdüreceklerini devletin tüm kurumlarıyla bir soykırım olan Dersim Tertelesi ile yüzleşmesini ve 4 Mayıs gününün “1937-38 Dersim Tertelesi Günü” olarak resmen kabul edilmesi ve Seyit Rıza’nın ve onunla birlikte idam edilenlerin mezar yerlerinin açıklanmasını, Dersim adının resmen kabul edilmesi Dersim halkından resmen ve etkili bir şekilde özür dilensin gibi taleplerinin kabul edilmesini ve kabul edilinceye kadar mücadele edeceğiz.”
Anmada HDP İstanbul İl Eş başkanı Ferhat Encü konuşmasında “85 yıldır Dersim’de yaşanan soykırımın tanıması için mücadele edildiğini, geçmişte Dersim katliamını gerçekleştirenlerin bu günde soykırımlarına devamı ettiğini bu katliamların sadece Alevilere aynı zamanda Kürt halkına yönelik bir katliamlarda devam ediyor. Bu topraklar farklı inançları tanımayan ittihat terakki zihniyetinin bir yansımasıdır. Bizler bu yaşananları asla unutmayacağız. Bu zihniyete karşı sonuna kadar mücadele edeceğiz. Bir kez daha ifa edelim bu katliamı gerçekleştirenler, bir gün mutlaka bunun hesabını verecekler. Bir daha bu topraklarda böyle topluca katliamların yaşanmadığı, umudun barışın demokrasinin, adaletin yaşandığı bir ülke olması umudu ile mücadeleye devam edeceğiz” dedi.
HDP Milletvekili Züleyha Gülüm “Türkiye tarihi katliamlarla doludur. 85 yıldır terteleyi unutmadıklarını unutturmadıklarını, katliamın hesabını sormaya devam edeceğiz. Bugün hala devam eden bu katliamların sebebi asimilasyoncu, inkarcı, tekçi ve sömürgeci anlayıştır. Bu anlayış köy yakmalarla, faili meçhul cinayetlerle, işkencelerle, kayyum atamaları, tutuklamalar ve doğa talanıyla devam ediyor. Bizlere düşen sadece Dersim’de değil her yerde buna karşı mücadele etmektir. Dersim halkının adalet taleplerini sahipleniyoruz ve iktidarı yüzleşmeye ve sorumluları açıklamaya çağırıyoruz” şeklinde konuşma yaptı.
Konuşmaların ardında deyişler okunarak lokmalar dağıtıldı. Ardından katledilenlerin anısında denize karanfil bırakıldı.
Anmaya KöZ’ün arkasında duranlar olarak bizde “Adalet İçin Tek Yol Devrim, Ne Dersim’in Ne Roboski’nin Faillerine Hiçbir Turda Oy Yok, Dersim’de CHP- Roboski’de AKP Hesap Sormak İçin Eylemli Mücadeleye, Ne Cumhur Ne Millet Tek Yol Devrim” dövizleri ile katıldık.
1938 yılında CHP Dersim’de bir başkaldırıyla hesaplaşıyordu. On binlerce Dersimliyi süngülerken Ekim Devrimi’nin tetiklediği 1921 Koçgiri isyanının son kalıntılarına da darbe vurma peşindeydi. Bir yanıyla Dersim isyanı ve bu isyanın bastırılması Rusya’daki Şubat devrimi ile tetiklenen ve Ekim Devrimine varan ayaklanmalar ve Sovyet hareketlerinin bir uzantısı olarak kurulan Erzincan Kürt-Ermeni Şura hükümeti ile ilişkilidir. Bu ilişki her şey bir yana sadece Erzincan şurasına bizzat katılan Koçgiri aşireti reisi Alişer Efendi ve eşi Zarife Hanım’ın kişisel serüvenleri üzerinden bile açıkça görülür. Zaten Erzincan şurasının Erzincan ve Koçgiri’den sonra taşındığı Yeşilyazı (Zeranige) köyü de Ovacık’tadır. Şuranın izine en son 1934’te bu köyde rastlanmaktadır. Öte yanda Alişer’in de burada olduğu ve Dersim’e yönelik harekat başladığında Mustafa Kemal’in ‘ya Seyit Rıza’nın yahut Alişer’in kellesini’ istediği de bilinmektedir ve Alişer bunun üzerine pusuya düşürülüp burada öldürülmüştür.
Dersim ve benzeri deneyimler gündeme geldiğinde sol hareket bu olayları hep mağdur ve mazlum konumuyla anmaktadır. Bu alışkanlık Türkiye’de 12 Eylül’den beri sola hakim olan meşruluğunu mağduriyetinden alma alışkanlığıdır. Bu yaklaşım Kürt isyanlarını da sadece maruz kaldıkları baskılarla anma ve isyancı ve politik yönlerini ört bas ederek salt bir tepki ve muhalefet hareketi olarak algılayıp gösterme yanılgısına zemin hazırlamaktadır.
Dersim ayaklanması ve başka benzer ayaklanmalar, ayaklanma nitelikleri açısından değil, nasıl ezildikleri açısından ele alınmaktadır. Daha da kötüsü bu ayaklanmaların meşruluğunu onların hunharca ezilmesinden çıkarsamak bu ayaklanmaların bizatihi haklı ve meşru olduğu konusunun üzerini örtmektedir. Dersim hareketinin öncesiyle bağı kurulmadığı takdirde de bu kısır döngüden kurtulmak mümkün değildir. Zira bu günlerde daha çok Dersim Katliamı’ diye anılmaktadır. Bu yanılgı ile de ilgili değildir. Zira yaklaşmakta olan seçimler de bu yanılgının üstüne tuz biber olmaktadır. Seçimlerde Millet ittifakını bir yoluyla desteklemek isteyenler açıktan bu katliamların içinde CHP’nin elinin olduğunu söylemekten kaçınıp bir ağıt yakma günü olarak düzenlenen anmalarda soyut bir vurgu yapıyorlar. Dün Dersim’de CHP, bugün Roboski, Sur, Cizre, Ankara, Suruç katliamlarında AKP olduğunu ve bu iki partinin de birbirilerinin devamı bağı olduğunu üstü kapatılarak katliam geleneği sürüyor denilmesinin ardında yatan neden de tam da budur. KöZ’ün arkasında duranlar olarak bu vurguyla eyleme katıldık.
Ne Dersim’in Ne Roboski’nin Faillerine Hiçbir Turda Oy Yok
Kadıköy’den Komünistler