26 Mayıs 2021’de İzmir’de Deri Tekstil Kundura İşçileri Derneği’nin örgütlediği “1 Mayıs Aynasında Siyasi Tablo” konulu bir söyleşiye konuşmacı olarak katıldık. Panel şeklinde gerçekleşmesi kararlaştırılmış etkinliğin KöZ’ün dışında diğer konuşmacı ESP olacaktı; fakat ESP’li konuşmacı panelden çok kısa süre önce mazeret belirterek etkinliğe katılmadı.
Söyleşide KöZ adına sunum yapan yoldaş geçmişten günümüze 1 Mayısların Türkiye’de nasıl kutlandığına göndermeler yaparak konuşmasına başladı. 1977 1 Mayısı’nda yaşanan devlet provokasyonunun öncesinde TKP ve DİSK’in kendi görüşlerinden olmayan devrimci örgütleri ve sosyalistleri alan dışında tutma çabasının söz konusu devlet provokasyonuna fiilî zemin hazırladığını ifade eden yoldaş, o zamandan 1996’ya kadar 1 Mayısların ya Taksim tartışmaları gölgesinde ya da / ve de çoğu zaman reformistlerin/oportünistlerin yönlendirdiği etkinlikler olarak tarihe geçtiğini, 1996’da bu durumun değiştiğini, devrimcilerin kürsüyü reformistlerin elinden alabildiklerini, fakat 1998’den sonra durumun tekrar eskiye döndüğünü ifade etti. Öcalan’ın rehin alınmasının ardından 2000 1 Mayısı’nda reformistlerin kürsüde bayram ettiğini belirten yoldaş, 2010’da çözüm süreci sayesinde Taksim alanında kutlanan 1 Mayıs’ın, daha sonra tekrar Taksim yasağına uğradığını, Taksim Meydanı’nın nasıl alınacağını ise Gezi Başkaldırısı’nın gösterdiğini dile getirdi.
Bu sene ise 1 Mayıs’ın arifesinde dolaşıma sokulan üçüncü yol söyleminin ona eşlik eden temelsiz faşizm tahlili ile birlikte devrimcileri ve solcuları burjuvaziye yedeklemeyi amaçlayan bir söylem olduğunu, Millet ve Cumhur ittifaklarını sanki birbirlerine karşıt çıkarları savunuyormuş gibi gösterdiğini ifade eden yoldaş, Birleşik Mücadele Güçleri’nin söylemlerinin de aynı anlama geleceğini belirtti.
Bu yıl devletin Newroz mitinglerine izin vermek zorunda kalmasının, Boğaziçi direnişini kıramamasının veya 8 Mart eylemliliklerinin hep devletin aczini gösterdiğini belirten yoldaş, 1 Mayıs’ın mitinglerle kutlanmamasının, bunun yerine sembolik eylemlerle geçiştirilmesinin nedenlerini 2020 1 Mayısı’nda aramanın doğru olacağını belirtti. Geçen yıl korona salgını daha başlangıç aşamasındayken sendikacıların ve birçok sol çevrenin kraldan çok kralcı davranarak kendi kendilerine 1 Mayıs’ı ve Newroz’u sağlık bahanesiyle mitinglerle anmama kararı aldığını, o zaman da bugünkünden daha dar kapsamlı olmakla birlikte sembolik eylemler yapıldığını, bu yıl ise bu tutum yerine (Köz’ün bu konuda oluşturduğu basıncın da etkisi ile) sokaklara çıkmanın desteklendiğini, fakat mitingsiz, anlık eylemlere dayalı etkinliklerle geçiştirilen 1 Mayıs’ın (Köz’ün İstanbul ve İzmir’de gerçekleştirdiği eylemlilikler de o kapsamda olmak üzere) siyasi olarak kaydadeğer bir kazanım sağladığının söylenemeyeceğini belirtti.
KöZ’ün 1 Mayıs öncesinde diğer örgütlerle kitlesel 1 Mayıs eylemlilikleri için görüşmeler gerçekleştirip bu eylemliliklerde Rojava işgaline ve HDP’nin kapatılmasına karşı net bir tutum takınılması gerektiğine vurgu yaptığını ifade eden yoldaş, bu çağrı ve vurguların karşılıksız bırakıldığını dile getirdi. Tüm bu gelişmelerin HDP’nin CHP’yle zımni bir ittifak içinde olmasından kaynaklandığını ifade eden yoldaş, bu nedenle HDP’nin “sokak” diyemediğini, HDP bünyesinde yer alan sol örgütlerin de aynı tutumu takınmak zorunda kaldıklarını belirtti. Bu gelişmelerin bağımsız siyaset yapmanın birinci koşulunun oportünistlerden bağımsız bir örgüt kurmak gerektiği gerçeğini doğruladığını belirten yoldaş, Birleşik Mücadele Güçleri’nin bağımsız bir devrimci siyaset izleyebilecek bir oluşum gibi sunulmasının da parlamentarizmi benimsemiş solun görüntüyü kurtarma çabasına karşılık geldiğini vurguladı.
Yoldaşın sunumundan sonra söz alan bir işçi, parlamentarizmin kötü bir şey olmayabileceğini, Bolşeviklerin de geçmişte parlamentoya girdiklerini belirtti. Bir başka işçi ise, bugünlerde parlamentarist solun yükselişte olduğunu, TİP’in üye sayısını hızla artırmakta olduğunu, KöZ doğru şeyler söylese de KöZ’ün belirttiklerini kitlelerin anlamasının mümkün olmadığını ifade etti, bunun için çaba harcanması gerektiğini savladı.
Söz alan bir yoldaş KöZ’ün izlediği siyasetin gereği olarak sürekli reformistlerin ve oportünistlerin gerici tepkisine maruz kaldığını belirterek şunları ifade etti: “…2019’da seçimler ve ittifaklar konusunda fikirlerimizi belirttiğimizde, 2020’de korona rehavetine itiraz ettiğimizde, bu yıl Rojava işgalini ve HDP’nin kapatılmasını gündeme getirdiğimizde karşılaştığımız tavır hep benzerdi. Ne var ki, biz bu şekilde davranmak dışında başka bir yol seçemeyiz, çünkü doğru bildiğimizi ve proleter bir devrim çin elzem olanı söylemezsek kendi ilkelerimizle ters düşmüş oluruz. Bizim asıl hedefimiz kitleler değil, devrimciler/komünistler olmuştur, reformistler ve oportünistler tarafından ne kadar yadırgansak ve olumsuzlansak da bu şekilde davranıp akıntıya karşı yüzmeye mecburuz.” Yoldaş ayrıca Bolşeviklerin geçmişte olduğu gibi bugün de parlamentoyu ve seçimleri kullanmalarının tamamen sistemi sabote ve istismar etme amaçlı olduğuna vurgu yaptı.
Yoldaştan sonra sunum yapan yoldaş söz alarak KöZ’ün arkasında duran komünistlerin benimsediği Komünist Enternasyonel’e kabulün 21 koşulunun da, ilk dört kongre kararlarının da Mustafa Suphi TKP’sinin programının da önemli olduğunu, tüm bu ilkelerin bugün bizlere mevcut güçlü ve sağlam duruşumuzun temellerini sağladığını, sayıca az da olsa, KöZ’ün arkasında duran komünistlerin bu ilkelerde birleştiği sürece proleter bir devrim için en nitelikli nüveyi oluşturmaya devam edeceğini ifade etti. Söyleşi böylelikle sona erdi.
Komünist Bir Dünya Kuracağız!
İzmir’den Komünistler