Filistin Eylem Platformu 5 Ekim Cumartesi tarihinde İzmir Alsancak’ta bir yürüyüş ve eylem gerçekleştirdi. “Nehirden Denize Özgür Filistin” ortak pankartı arkasında yürüyen platform bileşeni kurumlar eyleme Filistin bayrakları ve dövizleri ile katıldı. Kimi akımlar da kendi pankartları ile yürüdüler.
Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nin Alsancak Limanı yönündeki bir noktadan başlayan yürüyüş kayda değer bir katılımla gerçekleştirildi. Yürüyüş boyunca “Katil İsrail, Katil ABD!”, “Nehirden Denize Özgür Filistin!”, “NATO’dan Çıkılsın Üsler Kapatılsın!”, “Yıkılsın Siyonist İsrail Devleti!”, “Hamaseti Bırak, Ticareti Kes!”, “Emperyalizm Yenilecek, Direnen Halklar Kazanacak!” sloganları atıldı. Eylem komitesinin inisiyatifinin dışında kortejden de “Filistin’de, Rojava’da; Direnen Halklar Kazanacak!” sloganı da atıldı.
Yürüyüşün ardından yapılan ortak açıklamada şu görüşlere yer verildi:
“Siyonist işgalci İsrail’in Gazze’de başlattığı soykırım saldırılarının birinci yıl dönümündeyiz. Bu soykırım bir yıldan beri sürüyor gibi gözükse de aslında 1948 yılından beri Filistin halkına uygulanmaktadır. Emperyalist devletlerin işbirliği ile silahlandırılıp 1948 yılında Filistin topraklarına giren işgal rejimi, saldırılarını, zulümlerini yıldan yıla giderek arttırdı. İşgalci İsrail devleti küresel emperyalizmin desteğini arkasına alarak uluslararası hukuku hiçe sayıp Filistin halkını katletmeye, topraklarını gasp etmeye, sömürgeci politikalarını gütmeye devam etmiştir. Son bir yılda ise Gazze’de bütün dünyanın gözü önünde soykırım gerçekleştirmiş ve insanlık suçları işlemiştir.
(…)Filistin halkı soykırıma uğrarken onunla dayanışma içinde olduğunu iddia eden ve timsah gözyaşları ile ekranlarda şov yapan AKP iktidarı ve sermaye grupları süreç boyunca İsrail ile ticari ilişkilerini sürdürmüştür. İşgalci İsrail, Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı 10. ülke ve bu ihracat yaklaşık 7 milyar dolar. Demir çelik, çimento, otomotiv, plastik ürünler ve elektronik ekipman bunların başında gelmekte. Oyak, Limak, Sabancı, Kardemir, İçdaş, Tosyalı, Zorlu Holding ve daha sayabileceğimiz birçok şirket bu ticari ilişkileri sürdürerek bu suça ortak olmaktadır. (…)AKP iktidarı Filistin halkının uğradığı zulme ortak olmuş ABD ve İsrail ile ilişkilerini sürdürerek iki yüzlü tutum sergilemiştir.
(…)İktidar, bir yandan İsrail’i kınarken öte yandan benzer politikaları Rojava’da, Kuzey Irak’ta sürdürmektedir. Rojava’da Kürt halkına dönük işlediği insanlık suçlarını sınır ötesi operasyonlar, güvenlik tehdidi gibi söylemlerle meşrulaştırmaya çalışsa da ortada bir insanlık suçu vardır. Kürt halkı, bölgedeki gerici ve egemen güçlerle AKP iktidarının işbirliği ile katledilmekte, evleri bombalanmakta, evlerine el konulmakta ve kimyasal silahlarla öldürülmektedir. Savaşların en çok kadınlara, çocuklara yıkım getirdiğini biliyoruz. Hem Filistin’de hem Rojava’da işgalcilere dur demek insanlık vazifemizdir. Rojava’dan Gazze’ye direnen halklar kazanacak.
Siyonist İşgalci İsrail devleti ve onun büyük ortağı emperyalist ABD’ye karşı verilen mücadelenin parçası olmak hepimiz için görevdir. Bu görevi Filistin’de sokak sokak direnenlerden, savaşanlardan, Deniz’lerden, Mahir’lerden, Filistin halkının özgürlük mücadelesi için savaşan ve başından vurularak katledilen enternasyonalist kadın devrimci Ayşenur Ezgi Eygi’den ilham alarak dünyanın her yerinde yürüteceğiz.”
Açıklamanın ardından Gündoğdu Meydanı’na kadar sloganlarla yürünüldü ve Gazze’de yaşamını yitirenler için denize çiçekler atıldı.
Eylemde genel olarak Gazze’de yaşanan işgal saldırıları ile Rojava’daki operasyonların bağının kurulması bir olumluluktu. Bununla birlikte Rojava’nın Kürdistan’ın güneybatısı olduğu ve aslında Kürdistan’ın güneyi, doğusu ve en çok da kuzeyinin aynı işgal-ilhak operasyonlarının pençesinde olduğu gerçeğinin bu eylemde altını çizen olmadı. “Nehirden Denize Özgür Filistin!” sloganını gönül rahatlığıyla atan akımların çoğunluğunun militanlarının “bağımsız, birleşik ve özgür bir Kürdistan” talebini aynı gönül rahatlığıyla vurgulamadığı bilinen bir gerçek. Ancak PKK’nin Türkiye’nin metropollerinde gerçekleştirdiği silahlı eylemler sonrasında derhal devletle aynı safta kınama korosuna katılan kimi reformist akımların bu eylemde “Udrup Udrup Tel-Aviv! (Tel-Aviv’i Vur!)” pankartı ile yürümesi ise kof bir kuyrukçuluğun ötesine geçen bir ikiyüzlülüğü de barındırıyordu. Kendi devleti ve onun başkenti Ankara söz konusu olduğunda asla böyle çağrılarda bulunamayacak olan, bilakis terörizmi kınama korosuna geçmekte tereddüt etmeyenlerin ancak uzakta sayılabilecek ezilen ulusları ezen işgalci devletlerin ve onların başkentlerinin “yıkılması” konusunda tasarrufları olduğu bu eylemde de görüldü.
Köz’ün arkasında duran komünistler olarak bu eyleme katılım sağlamakla birlikte yukarıda bahsettiğimiz, ifade edilmesi pek tercih edilmeyen siyasal gerçekleri kendi araçlarımızla daha gür biçimde ifade edebilecek bir biçimde katılamayışımız bir eksiklikti. Oportünizmin ancak devrimcilerin bıraktığı boşluklarda boy attığı gerçeğinin bilinciyle bu eksiği kapatmak için çaba göstereceğiz.
İşgallere Son, Ezilen Uluslara Özgürlük!
Asıl Düşman Kendi Yurdunda!
İzmir’den Komünistler