Gezi Davası’nda verilen hapis cezaları pek çok kentte olduğu gibi İzmir’de de protesto edildi. İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri’nin çağrısıyla Alsancak Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde bir arayan gelen yüzlerce kişi “Hepimiz Gezi’deydik! Gezi’yi Savunuyoruz!” pankartı arkasında buluştu.
“Bu Daha Başlangıç, Mücadeleye Devam!”, “Kurtuluş Yok Tek Başına Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!”, “Gezi’de Düşene Dövüşene Bin Selam!” sloganlarının atıldığı eylem İzmir’de gerçekleştirilen pek çok protesto eyleminin aksine bir günlük bir çağrı yapılmış olmasına rağmen kayda değer bir kitleyle gerçekleştirildi. Pek çok akım döviz ve flamaları ile eyleme katılırken biz de sınırlı da olsa 1 Mayıs özel sayımızı alanda dağıttık.
Basın açıklamasını artık neredeyse bir rutine dönüşmüş biçimde DİSK Ege Bölge temsilcisi okudu. Açıklamada şu görüşler dikkat çekiciydi:
“Bugün uğrunda mücadele verdiğimiz her değerin AKP iktidarı tarafından yok edilmek istendiğini, bu kararın iktidarın kabusu haline gelen Gezi direnişine yönelik siyasi bir kinle ve talimatla alındığını biliyoruz. Ancak biliyoruz ki bu karar aynı zamanda demokrasi, eşitlik, özgürlük, laiklik, barış isteyen milyonlarca insana tam da seçim sathına girildiği bir dönemde verilen bir gözdağıdır aynı zamanda. Bir kez daha altını çiziyoruz; Gezi direnişi kimsenin talimatıyla olmadı; Gezi direnişi, emekten, eşitlikten, özgürlükten, laiklikten, barıştan, demokrasiden yana olanların bu tahayyülü deneyimlediği kendiliğinden bir halk hareketiydi.”
Açıklama metninde Gezi’nin ne olduğu da tarif edilmişti. Fakat söz konusu tarif hükümet karşıtı bir ayaklanmayı değil de, bir dizi hak mücadeleleri toplamını işaret ediyordu. Haziran Ayaklanması’nın en azından onun hasmı hükümet tarafından bir ayaklanma olarak görüldüğü düşünüldüğünde bu tariflerin eksikliği ortadadır. Hükümetin yargısının Gezi Davası’nda yargılanan ve mahkum edilen kimselere isnat ettiği suçların düzmece olduğu bir gerçek olsa da bu “suçları” işlemediğini göstermeye çalışmak, meşruiyetini burjuva hukuku ve siyaseti düzleminde “suçsuzluğuna” dayandırma gayreti pek o kadar masum bir tutum değildir. Bir hükümetin emekçiler eliyle ve bir halk seferberliği ile alaşağı edilmesini gayrı meşru bulanlar ancak böyle bir ispat arayışına girerler.
Nitekim bu eyleme, en azından okunan metne sirayet eden de böyle bir politik çizgiydi. Dolayısı ile Cumhur İttifakı’nın seçimlerle gönderilmesi stratejisinin ötesine geçemeyen bu açıklama Gezi’de açığa çıkan ruhu yansıtmaktan uzaktı. Buna rağmen Gezi’nin adı bile bu tür eylemlerde görmeye alışık olduğumuz kitlenin birkaç mislini alana çekmeyi başarmıştı.
Bu kesimlerin öfke ve umutlarının düzen içi bir muhalefet havuzuna itilmesini engellemek için Türkiye’de demokrasi sorununun bir devrim sorunu olduğunu örgütlü bir faaliyetle ifade etmeye devam edeceğiz.
Seçimle Değil Devrimle Gidecek!
İzmir’den Komünistler