TİP’in tutsak milletvekili Can Atalay hakkında Anayasa Mahkemesi’nin ikinci kez hak ihlali kararı vermesinden sonra TİP Ankara il örgütünün 23 Aralık’ta düzenlediği eyleme katıldık. Madenci Anıtı’nda yürüyüşle başlayıp Yüksel Caddesi’nde basın açıklaması ile sonlanması planlanan eylem, polis müdahalesi üzerine sadece Yüksel’de bir basın açıklaması olarak gerçekleşti.

Köz’ün arkasında duran komünistler olarak eyleme “Demokrasi İçin Tek Yol Devrim; Cumhur İttifakına Karşı Kitlesel Eylemli Mücadeleye; Demokratik Anayasa için Bağımsız Egemen Kurucu Meclis” dövizlerimizle katıldık. Bizim dışımızda Kaldıraç ve SEP döviz ve flamalarıyla katıldılar. Basın açıklamasından önce ve sonra il yöneticisi ve milletvekili Sera Kadıgil konuşmalar gerçekleştirdi. Eylemde “Gezi onurdur, yargılanamaz; Canla başla direneceğiz; Bu daha başlangıç mücadeleye devam; Hatay halkı vekilini istiyor; Gezi’de düşene dövüşene bin selam” sloganları atıldı. Konuşmaların ardından Gezi’de düşenler anılarak basın açıklaması sonlandırıldı.

Konuşmalarda AYM’nin ihlal kararı verdiği ve mahkemelerin buna uymak zorunda olduğu tartışmasız bir husus olarak ortaya kondu. Hakimler, “ben anayasayı takmıyorum” diyorsa orada bir devlet ve ülkenin olmadığı vurgulanarak Anayasa madde 153’e uyma çağrısı yapıldı.

Eylemi değerlendirdiğimizde eylemin kendisi Can Atalay’ın tutsaklığı üzerineydi ve pek tabii bir partinin tutuklu milletvekiline dair eylem yapması makul olmakla beraber Anayasa Mahkemesi’nin bağlayıcılığına uymayan bir mahkemenin varlığı bu ülkede sürmekte olan rejim krizinin göstergesidir. Bu bağlamda esas üzerinde durulması gereken de budur. Yaşananların kendisi ve Türkiye’de siyasi tutsaklar sorunu Can Atalay’ın tutsaklığını aşan bir pozisyondadır. Erdoğan’ın Gezi’ye dair korkusu ve düşmanlığı apaçık olup karşıtı bir kesimle sınırlı değildir. Can Atalay’ın tutsaklığı ile diğer siyasi tutsakların ilişkisinin kurulması ve birleştirilmesi gereklidir. Demokrasi mücadelesi yürütme iddiasında olanların tutumu, hükümetin saldırıları karşısında “tüm siyasi tutsaklara özgürlük” şiarını yükseltmek olmalıdır. Bu mücadele hattının yolu ve yöntemi devleti göreve çağırmakta değil, emekçileri “Edirne’den İmralı’ya tüm siyasi tutsaklara özgürlük” talebi etrafında hükumete karşı eylemli mücadelenin parçası kılmaktadır.

Ankara’dan Komünistler