Komünistler olarak Kadıköy’de ozalit çalışması gerçekleştirdik. Ozalitlerimizde “KÜRTLER, KADINLAR; DÜŞMANLARI AYNI. ASIL ŞİDDET EZİLEN BİR ULUSUN TOPRAKLARININ POSTALLARLA ÇİĞNENMESİDİR” ve “KÜRTLERİN ZİNCİRİNE SES ÇIKARMAYANLAR İNSANCA YAŞAMDAN SÖZ ETMESİN” şiarları yer aldı.
Türkiye’de solun ekseri bir kısmı kadına şiddetin her türlüsüne karşı çıkma iddiasıyla tutum almaktan geri durmamaktadır. Yine HDP’lilere saldırılar mevzubahis olunca Türkiye solu bunu ırkçı saldırılar olarak değerlendirmektedir, bu ‘ırkçı saldırılara’ karşı takınılan tutum ise naif bir şiddet karşıtlığından öteye gitmemiştir. TC’nin işgal ettiği topraklarda askeri üniforma ve postallarıyla olan varlığının şiddetin asıl kaynağı olduğu ve bu anlamda devletin şiddetine karşı siyasi bir pozisyon takınmak isteyenlerin ilk önce işgalcilerin Kürdistan’dan defolmasını savunması gerektiği dillendirilmemektedir. Mevzubahis kadına şiddet olduğunda bu şiddetin devlet nezdinde bir numaralı muhatabı Kürt kadınlar, kadın gerillalar olagelmiştir. Kürdistan’ın ilhakının selameti için komşu devletlerle olan dış politikasını “yurtta sulh cihanda sulh” olarak ilan eden TC’nin kuruluş ilkeleri dahi göstermektedir ki devlet şiddetinin, “zorun” örgütlenmesi olan ordunun mevcudiyetinin esas kaynağı Kürdistan sorunudur.
Asgari ücret gündem olduğunda sol “insanca yaşam” talebini yükseltmektedir. İlhak edilen Kürdistan’ın da insanca bir yaşamı hak edip etmediği solun yanıtlaması gereken bir sorudur. İşçilere kendi insanlığının ve özgürlüğünün ezilen bir ulusun özgürlüğünü savunmaktan geçtiğini söylemeyi vazife edinen komünistlerin asgari ücret mevzubahis olduğunda da “işçilerin ekmeğe değil iktidara ihtiyacı var” düsturuna uygun olarak hareket etmesi icap eder.
Kürtlere, kadınlara, işçilere; “Dicle’nin kenarında kurdun kaptığı koyundan bile mesul olan” Erdoğan ve Cumhur ittifakından kitlesel bir seferberlikle kurtulmak dışında götürülen siyaset kendiliğindencilik ve yerelcilikten başka bir şey olmayacaktır. İçi doldurulmayan özsavunma çağrıları ezilenlerin kitlesel seferberliğine önderlik edecek devrimci bir partinin gerekliliğini hasıraltı etmekten öteye gitmeyecektir. Bugün dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de ve Kürdistan’da da yükseltilmesi gereken böyle bir partiyi yaratma mücadelesidir.
Kadıköy’den Komünistler