Köz’ün arkasında duran komünistler olarak, yüzüncü yıldönümüne girdiğimiz Azadî Ayaklanması’nı eylem birlikleriyle anmak üzere harekete geçtik. Burjuvazinin ve onun etkisi altındaki sol akımların “Şeyh Said İsyanı” olarak isimlendirdiği, İngiliz emperyalizminin kışkırtmasıyla çiçeği burnunda Cumhuriyet’in yerine şeriat düzenini getirmek üzere tertip edildiğini öne sürdüğü ayaklanmayı, devrimcilerin özüne uygun biçimde ön plana çıkarması gerektiğinin bilinciyle sol akımlara ulaştık. TC’nin emperyalistlere karşı değil emperyalistlerin teşviki ile kurulduğunu, Azadî Ayaklanması’nın irticai değil ulusal bir ayaklanma olduğunu, Türkiye’deki devrimcilerin şovenizme karşı mücadelede buluşması ve Kürdistan’daki ulusal başkaldırıları da bu noktada sahiplenmesi gerektiğini propaganda ettik.

Bursa’da ulaştığımız sol akımlardan herhangi bir olumlu dönüş alamamamız üzerine, bir söyleşiyle de sınırlı olsa bu ödevlerimizi yerine getirmek üzere plan yaptık. 6 Nisan Pazar günü bir söyleşi düzenleyeceğimizden ilişkilerimizi haberdar ettik. Görüştüğümüz siyasi kurumlarla da söyleşi bilgisini paylaştık. Söyleşi için yerini açan DEM Parti Bursa örgütü, aynı zamanda konuşmacı olarak da etkinlikte yer aldı ve söyleşimiz bir gün kala panel hâlini aldı.

Panel, moderatör yoldaşın açılış konuşması ile başladı. Yoldaş, bu paneli örgütlemekteki gayemizi açıkladıktan sonra sözü Köz adına konuşacak yoldaşa bıraktı.

Yoldaş konuşmasının başında Köz siyasal kimliğinin neyi temsil ettiğini ve Köz’ün arkasında duran komünistlerin mücadelesini açıkladı. Ardından Azadî Ayaklanmasını var eden Azadî örgütünden bahseden yoldaş, ayaklanmanın başlangıcı anlattı. Planlandığı tarihten önce patlak veren ayaklanmanın irticai değil ulusal bir amaç taşıdığını açıklayan konuşmacı, Azadî örgütünün üyeleri arasında azımsanmayacak sayıda şeyh ve melle olmasının bu örgüte dinci karakter veremeyeceğini, dönüp bakılması gerekenin bu örgütün programına yazdığı “bağımsız Kürdistan” ülküsü olduğunu vurguladı. TC’nin ezilenlerin kanı üzerine, emperyalistlerin teşviki ile kurulduğunu belirten konuşmacı, Ekim Devrimi’ne set olma görevi verilen TC’nin, aynı zamanda Kürdistan’ın en büyük parçasını ilhak ettiğini de söyledi. Emperyalistlerin “böl-parçala-yönet” taktiğinin odağında burjuva cumhuriyetler değil ezilen uluslar olduğunu açıklayan yoldaş, Lozan’ın da Kürdistan’ı dörde bölüp her bir parçasını başka birer ezen ulus devletine teslim ettiğini ifade etti. Kürdistan’daki isyan dalgasının hiç bitirilemediğini söyleyen konuşmacı, bunun Kürt sorunu ve Kürdistan sorunu arasındaki fark göz ardı edilerek anlaşılamayacağını belirtti. Kürt sorununun bir demokratik haklar sorunu olduğunu ve teorik olarak bir burjuva cumhuriyet sınırları içinde de çözülebileceğini fakat Kürdistan sorununun bir iktidar yani devlet kurma sorunu olduğunu, dolayısıyla ancak ezen ulus devletlerinin parçalanmasıyla çözülebileceğini açıklayan konuşmacı, Azadî Ayaklanmasına ve Kürt isyanlarına bakışın şovenizme karşı bir turnusol işlevi gördüğünü ifade etti.

Köz’ün ardından DEM Parti adına yapılacak konuşmaya geçildi. DEM Parti konuşmacısı, Azadî Ayaklanması’nın tarihsel arka planını anlattı. Azadî örgütünün, Kürt Teali Cemiyeti’ni takiben kurulduğunu söyleyen konuşmacı, Mustafa Kemal’in söz konusu dönemde Anadolu’da bir Kürt-Türk ittifakı kurmaya giriştiğini ve Azadî örgütünün de bunu desteklediğini, 1923’te imzalanan Lozan Anlaşması ile Mustafa Kemal’in esas niyetinin anlaşıldığını ifade etti. Azadî’nin bir ulusal hareket olduğunu, Şeyh Said’in ise bu hareketin ne öncüsü ne de teorisyeni olduğunu belirten konuşmacı, Şeyh Said’in yakalanışını ve Dağkapı Meydanı’nda gerçekleştirilen idamları anlatarak konuşmasını noktaladı.

Konuşmaların ardından soru-görüş bölümüne geçildi. Canlı geçen soru-görüş bölümünün ardından kısa bir ara verildi. Aranın ardından DEM Parti adına ikinci tur konuşması başladı.

Konuşmacı, gelen sorulara cevaben, Kürtlerin söz konusu dönemde İngilizler ile çalışmadığını, aksine Kerkük’ü vermemek için sonuna kadar çatıştığını açıkladı. Azadî Ayaklanması’nın başarısız olma sebebinin ise dünyanın halihazırda paylaşılmış olduğu bir dönemde gerçekleşmesi, yani “geç kalmış” olması olduğunu belirtti.

Son sözü Köz konuşmacısı aldı. Tarihimizin yenilgilerle dolu olduğunu, bunun sıradışı bir durum olmadığını belirten konuşmacı, hatalarımızı tespit edip düzeltmek ve yeniden denemek üzere hareket etmemiz gerektiğini söyledi. Azadî örgütünün hatasının, silahlı ayaklanma stratejisini benimsememesi olduğunu ifade eden konuşmacı, Ekim Devrimi’nin silahlı ayaklanma yolunu takip eden bir devrim stratejisinin sahiplenilmesi gerektiğini söyledi ve Rojava örneğinin de aslında gerilla stratejisinin değil tüm unsurlarıyla silahlanmış kitlelerin eseri olduğunu hatırlattı. Kürdistan mücadelesinin ancak Kürdistan topraklarında verilebileceğini, bu mücadeleye Türkiye topraklarından verilebilecek desteğin ise Kürdistan’ın düşmanı olan bu hükümeti ve devleti yıkmak üzere harekete geçmeyi gerektirdiğini vurguladı. Bir hareketin başarısının, programına yazdığı hedefler ışığında değerlendirilmesi gerektiğini ifade eden konuşmacı, bu hedeflerin eleştiri konusu olabileceğini fakat hareketin başarısının buna bağlı ele alınamayacağını belirtti. Kürdistan sorununun varlığının, teoride burjuva cumhuriyet sınırlarında çözülebilecek Kürt sorununun çözümünü de imkansız kıldığını ifade eden konuşmacı, sözlerini böylece noktalamış oldu.

Öncesinde ve sonrasında da verimli tartışmalara zemin olan etkinlik, benzer etkinliklerin çoğalması temennisiyle son buldu. Katılan arkadaşlarımıza Newroz özel sayımızı ilettiğimiz, Köz’ü tanımayan kesimler ile temas kurma imkanı bulduğumuz bu etkinlik, hem bunlara vesile olması hem de planlama aşamasında önümüze koyduğumuz siyasi hedeflere hizmet etmesi sebebiyle oldukça verimli geçti.

Bursa’dan Komünistler