İlk oturumumuzda platformumuzun 2017 yılında hazırlamış olduğu 21 Koşul broşürü üzerinden tartışacağız.
Sunumu yapan yoldaş şunlara değindi:
“Bu broşürün içeriğinde, komünist parti yaratmada belli siyasal ilkeler etrafında ortaklaşmış örgütlerin birleşmesi tahayyül edilir. Bu partinin kuruluşunda 21 Koşul ve Mustafa Suphi TKP’si ele alınır. Referans metinleri olarak sunulan ilke ve esaslarımızdır. Bu referanslar siyasi çizgiden ödün verilmemesi gereken bir hatta yer almaktadır. Bu broşür bahsigeçen referansları neden ele alındığını açıklamaya çalışan bir broşürdür.
Başlangıç ’’Avrupa’da bir hayalet dolaşıyor’’ başlığıyla olacaktır. Manifesto’da, burjuvazi tarafından korkulacak bir pozisyona gelen hayalet benzetmesi yapıldığını söyleyerek başlayalım. Komünist Manifesto bugün dünyada en çok okunan kitaplar arasında yer alıyor. Marks ve Engels ise bu broşürü kaleme alan teorisyenler olarak görülür. Asıl olan onların Komünistler Birliği’nin görevlendirilmesiyle ortaya çıkmış yanlarıdır. O zamanki örgütlerin toplam gücüne baktığımızda ise bugünkünden az bir durumdadır. Gelişen toplumsal olaylar Manifesto’nun yazılma sürecine de tekabül eder. Sömürülenlerin isyanına bir çağrıda bulunulur.
Bir diğer yandan Ekim Devrimi’ni ele alan dünya sol hareketine bakalım. Ekim Devrimi’nin bugüne ışık tutacak olan özellikleri, bu yolun takipçisiyiz diyenlerin dahi ele almadıkları maddelerdir. Ekim Devrimi bir iç savaşın ürünüdür. Burjuva devlet aygıtını bütün kademeleriyle parçalayan bir devrimci dalganın ürünü olarak çıkar. Şöyle bir soruyu ele alalım, madem dünyanın dört bir yanında devrim havası esiyor, neden yalnızca Rusya topraklarında gerçekleşiyor devrim? Bu soru bugünün en çok atlanılan sorularındandır. Ekim Devrimi’ni doğuran partinin nasıl yaratıldığına dair kimsenin net ve detaylı bir izahatı yoktur. Bu platformun dışında hiçbir akım böylesine bir parti mücadelesini yükseltmemektedir. Ekim Devrimi bir devrimci dalganın ürünü deniyorsa, asıl olan böyle bir partinin varlığını sorgulayarak, bu parti yolunda atılacak adımlarda gizlidir.
Peki bu partiyi yaratma adımları nasıl olacaktır?
Bugün parti dendiğinde ilk akla gelen program olur. Program her zaman gerekli hiçbir zaman yeterli değildir. Broşürümüzde ele alınan da budur. Babeuflerin, Blanquilerin devrimci çizgisi parti programı olmadan yürütülmüştür. THKO’nun devrim programıyla, TKP’nin programı arasında esaslı bir fark yoktur fakat eylem muhtevası bakımından taban tabana zıtlık mevcuttur. “Devrimci bir örgütün niteliğini, o örgütün eyleminin muhtevası belirler.” Manifesto’nun arkasında duran her örgüte komünist denemez. Komünist olmanın ölçütü vardır. Bunun şekillenmesi var olmuş olanın aşılmasından geçer. Bu yaratılmadığı müddetçe arkasına düşen bir pozisyonda yer almış olunur.
Bugün Komünist Enternasyonal’in ilkelerini sahiplenen bir dizi akım ortaya çıkmaktadır. Peki bunlara da komünist denir mi? Tarif edilenin köşe taşları konulmalıdır. Asıl mesele oportünist merkezci akımların teşhis edilmesidir. Bugün bunları gizleyen de bir dizi akım mevcuttur. Eylemin muhtevası burada değerlendirme niteliğinde olacaktır. Bugün kendisini gizleyen merkezci oportünistler ancak ve ancak 21 Koşul’a uyup uymamaları dahası bunu politik anlamda yerine getirip getirmemeleri üzerinden teşhis edilebilir. Bugün 21 Koşul’u referanslarımızın arasına almamızın sebebi de bundan ötürüdür.”
Yoldaşın sunumu bu cümlelerin ardından sonlandı. Soru cevap kısmına geçildi. Yönlendirilen sorular ise şu şekildeydi:
1) HDP’nin içine girip oradaki militanları örgütleyemez miyiz?
2) 21 Koşul’dan sonra bu kadar net çizgiler olmasına rağmen hiç oportünist giremedi mi?
3) Manifesto’da parti eksiliği var bölümünü Marks ele almamakta, Lenin bunu neden ve nasıl ele alıyor?
4) Bolşevikler, Menşevik bir programla gerçekleştirdiler dedik? Biz de oportünistlerin programıyla bir devrim mücadelesi verebilir miyiz?
5) Enternasyonal içinde 21 Koşul oluşturulurken bu ezici çoğunlukla mı kabul edildi?
6) Enternasyonal’in kuruluşundan bahsederken 1914-1919 yılları arasından bahsettin, o zamanlar devrimciler oportünistleri fark edemedi mi? Bunun sebebi oportünistlerden çok geç ayrılmak olabilir mi?
7) Devrimci dalgalar sonucunda doğan bir Ekim Devrimi’nden bahsettik, Avrupa’nın diğer yerlerinde neden böylesi bir devrim gerçekleşmedi?
8) Program her zaman gerekli hiçbir zaman yeterli değildir dememizin sebebi nedir?
9) Ekim Devrimi’nden önce devrimler gerçekleşmedi mi?
10) Bir iç savaş olmadan devrim olmaz mı?
11) Parti ve devrim ilişkisi nedir?
Yoldaşın cevapları şu şekildeydi:
“HDP’nin içine girip oradaki militanları örgütleyemez miyiz?Birincisi bizim böyle bir taktiğimiz olmaz, bu hizipçiliğe denk düşer. İkincisi HDP merkeziyetçi bir partidir. Merkez yürütme kurulu olan, kararları alan ve bileşenlerine bu kararlarını aksettiren, uygulattıramıyorsa bile zıttı fiili bir eyleme izin vermeyen bir partidir. Kendi siyasal çizgimizi hakim kılabileceğimiz bir yer asla değildir. Bu bileşenlerden olmak, merkezi siyasetinin etkisi altında kalmak demektir. Halkların Demokratik Partisi’nin bir tüzüğü mevcuttur, merkez komiteleri ve kongreleri vardır ve buradan alınan kararlara uyulmak zorundadır. Tüzüğünü halk toplantılarıyla değiştiremeyeceğine göre; parlamenter rejimi inşa etmek, demokratik konfedaralizmi inşa etmek, yerel yönetimlere haklar vermek gibi toplumsalcı, ekolojik, cinsiyet ayrımı gözetmeyen, tüm canlılığı ortak ve bir gören bir yaşam anlayışına sahiptir. Bu da merkezi siyasi çizgisinden kaynaklıdır. Buna uyacağım diyerek; proleter devrim günceldir bunun için de silahlı ayaklanma şarttır diyebilir miyiz? Böyle bir ayaklanmayla var olan hükümete darbeyi bizim partimiz vuracaktır; bunun için de komünistlerin örgütlenmesi ve şu ilke ve esaslarda bir araya gelip devrimci partiyi yaratması şarttır denebilir mi? Cevabımızın evet olduğu an sindiriliriz. HDP’nin bir bileşeni olarak oradan böyle bir yöntemle birilerini ayıklamamamız zaten nesnel olarak yapacağımız bir şey ve siyasal olarak da bizim tercih edeceğimiz bir şey olamaz. Diğer siyasi akımlar sözde bu gerekçeleri kullanarak aslında kendi siyasi iradelerini HDP’ye teslim eden bir hatta yer almaktadırlar. Herhangi birinden HDP’nin siyasi çizgisi dışında hareket eden yok. Soru şu: O zaman bizim bunlara giden, devrimci kaygılar taşıyan militanlara ulaşma yöntemimiz nedir? Bunun yanıtı da bellidir dışarıdan, bağımsız bir siyasi çizgi yürütmek. Buralarda bulunan militanlarla ortak eylemlikler örgütleyip bağımsız bir siyasi çizginin takipçisi olmaktır ve aynı zamanda onların oportünistliklerini ortaya çıkaran bir siyasi çizgi yürütmektir. Bu sebeplerden kaynaklı bizim böyle bir yöntemimiz olamaz.”
“Diğer siyasetlerle konuştuğumuz da Komintern’e biz de sahip çıkıyoruz, bizim için de mirastır demektedirler. Herkes için bir miras Komünist Enternasyonal’in ilk 4 kongresi. Markizmin ve Leninizmin temel ilkelerini savunuyoruz diyen hangi siyasi ekip Komintern’in ilk 4 kongresini reddetmekteyiz diyebilir ki. Aynı düzlemde 21 Koşul’u ele alacak olursak durağanlaşma görürüz. Çünkü 21 Koşul çok net ayrım çizgileri koymaktadır; aşamalı devrim savunulamaz, doğrudan doğruya proleterya diktatörlüğünün propagandasını yapıp bunun mücadelesini yürütmek şarttır demektedir. Bu yüzden 21 Koşul merkez-melez oportünist akımları teşhis etmek için konulmuş bir ayrım çizgisi oluşturucusudur. Bugün sol akımlar bu yüzden bunu savunamamaktadır. Oportünist merkez akımları teşhir etme meselesi de bu yüzden önemlidir.”
“Bolşevik – Menşevik ayrımı için kısaca şuna değinelim: Menşevizm iktidarı fethetmek değil iktidara muhalefet edip, reformlar yoluyla kitlelerin refahını arttırmayı amaçlayan bir siyasi çizgiye sahiptir. Bolşevizm ise reformlarla değil, devlet burjuvazinin silahlı gücüdür bu yüzden de devletin yerle yeksan edilip yerine proletarya diktatörlüğü denilen yönetim organı olan Sovyetlerin tüm iktidarı elinde toplayabileceği bir devrim modelini savunur. Tüm iktidar Sovyetlere diyenler Bolşevikler; ikili iktidar da olabilir Sovyetler de olabilir, muhalefet cenahından koalisyonlar da kurulabilir diyenler ise Menşeviklerdir. Bu iki akımın temel ayrımı budur.”
“Oportünistleri ayıklamak için 21 koşul koyuluyor. Bu koşullardan sonra Komünist Enternasyonal’e hiç oportünist girmedi mi? Gelen 3 soru ile ortak cevap vereceğim. Bu broşürde vurgulanarak şu anlatılmaktadır. 1919’da Komünist Enternasyonal kuruluyor. Kurulmuş olan bu Enternasyonal devrimin üzerine kurulmuş bir enternasyonaldir. Dünyanın her yerinde devrim dalgası var ve başarılı tek devrim Sovyet Rusya’sında gerçekleşiyor. Bir devrim olmuş haliyle devrime yüzünü dönmüş herkesin yöneldiği bir durum mevcut. Bütün siyasi özneler böyle revaçta olan ve devrime öncülük ve önderlik etmiş olan ve bu devrimi başka ülkelere de yaymayı amaçlayarak kurulmuş olan Dünya Komünist Partisi’ne üye olmak için yola koyuluyorlar. Peki bunlar nasıl ayrıştırılacak? Önceki zamanlarda aslında 2. Enternasyonal’le hesaplaşmamış herhangi bir devletle çarpışıp bir örnek de süzülmemiş ve buraya dahil olmak istiyorum diyenler nasıl teşhis edilecek? Buraya hiç oportünist giremedi mi? Girdiyse de 21 Koşul’a uymadığı için parçalandı, ayıklanma başladı diyebiliriz birden temizlenmesini bekleyemeyiz. Sonraki süreçte alınan tutumlar ve koşullarla süzülmüştür. 21 Koşul’un amacı oportünistleri ayırmaktı, bu ayıklama tamamına erememiştir, enternasyonal bu yüzden yenilgiye uğramıştır. Oportünist ve reformistlere bu sıfatlar addedilmediği müddetçe yenilgiye uğrayacaktır. 21 Koşul bu yüzden muvaffak olamamıştır. Oportünizm kendi hain kimliğini gizlemektir. Proletarya diktatörlüğünün propagandasını yapmayacağım diyemez. İtiraz edildiği koşulda atılması gerekir, bu açıdan kendisini ele vermemesi gerekir. Ekim Devrimi olmadan önce kendi içinde bu enternasyonali kurmuş olsalardı muhtemelen tasfiye olmazdı. Oportünistlerle ayrışma mevzusunda geç davranılmamış olsaydı aynı çizgi 1919’a kadar sürdürülmezdi.
“Ne Yapmalı’da Lenin sürekli olarak partinin gerekliliğini vurgulamaktaydı. Yaptığı değerlendirmede de eski örgütlerin neden başaramadığı üzerine değerlendirmelerde bulunarak bu yargılara ulaşmaktaydı. Proleter ayaklanmalar silsilesine bakıldığında parti eksikliği net bir şekilde görülmektedir. Lenin sıfırdan bir şey yaratmamıştır, bugüne kadar hiçbir örgüt bunu başaramadı, profesyonel devrimciler örgütü bu yüzden tasvir edilmiştir. Toplumsal bir ayağa kalkışla birlikte bir partiye ihtiyaç vardır dahası profesyonel bir devrimciler örgütü gereklidir diyor, Ne Yapmalı’da da bunu anlatıyor.”
“Bolşevikler, Menşevik bir programla gerçekleştirdiler dedik? Biz de oportünistlerin programıyla bir devrim mücadelesi verebilir miyiz? Neden böyle bir yöntem tercih etmiyoruz? sorusu:
Bugün HDP’nin programına sahip çıkarak devrimci tutum yaratılamaz. Bugün o zamanki adımları aşacak bir şey yapmayı hedeflemediğimiz zaman devrim mücadelesi vermiş olmayız.”
“Devrimci dalgalar sonucunda doğan bir Ekim Devriminden bahsettik, Avrupa’nın diğer yerlerinde neden böylesi bir devrim gerçeklemedi? sorusu:
Neden Almanya’da Fransa’da ya da Polonya’da olmuyor da Rusya’da oluyor. Profesyonel devrimciler örgütü yoktur bu ülkelerde. Bu ülkelerde oportünistlerle aralarına mesafe koyamadıkları için Leninist anlamda profesyonel devrimciler örgütü kurulamamıştır. Oportünizme karşı mücadele edilmeden emperyalizme, kapitalizme karşı mücadele edilemez.”
“Program her zaman gerekli hiçbir zaman yeterli değildir dememizin sebebi nedir? sorusu:
Bugün Komünist Enternasyonal’in ilk 4 kongresini reddetmeyen ve komünist parti yaratmak istediklerini söyleyen bir akım tasavvur edelim. Bunlarla farkımız program sorunudur. Söylenmesi gereken böyle bir program olmadan olmayacağı ve böyle bir programa uygun eylem muhtevası olmadan programın bir işe yaramayacağıdır.”
“Ekim Devrimi’nden önce devrimler gerçekleşmedi mi? sorusu:
Ekim Devrimi’nden önce devrimler oldu. 1848 yılında bir devrim gerçekleşti, Paris Komünü’ne de devrim demekteyiz. Peki nasıl bir devrim olgusundan bahsetmekteyiz? Amacımız komünizm ve proleter bir devrim olmadan da bu gerçekleşemez, komünizme giden yolu açan tek kapı proleter devrimdir. Silahların kimin elinde olduğu meselesi elzemdir. Dolayısıyla da Ekim Devrimi öncesi ve sonrası böyle devrimler olmadı.”
“Bir iç savaş olmadan devrim olmaz mı? sorusu:
Devrimin ön şartı iç savaş tespitimiz yok fakat iç savaş devrimin koşullarını oluşturur ve fırsat verir bize. İç savaş demek devlet erkinin kendi vatandaşlarını yönetememesi demektir, kuralla kanunla halkını yönetemediği koşullardır. İç savaş varsa devlet güçsüz demektir, devrim olanağının en yüksek olduğu dönemidir. İç savaşı durduralım diyen herkesle aynı kavgayı vermek gerekir.”
“Parti ve devrim ilişkisi nedir? sorusu:
Aslında değindiğimiz bir soru. Devrim devrimcilerin işidir. Devrimcilerin de bir partisi olmalıdır. Parti olmadan devrim olamaz.”
Cevaplarının ardından ilk oturumumuz sonlandırıldı.
1 Mayıs Mahallesi’nden Komünistler