Köz’ün arkasında duran komünistler olarak, 25 Nisan Salı günü Birlikte Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi’nin düzenlediği “Seçim Sürecinde Yükseltilen Irkçılık” başlıklı, Evren Balta ve Foti Benlisoy’un konuşmacı olduğu etkinliğe katıldık. 

Etkinlik Foti Benlisoy’un konuşması ile başladı. Foti Benlisoy, konuşmasına Tunus’ta devlet başkanının Tunus’un Arap ve İslam ülkesi olmaktan çıkartılarak Afrika ülkesi olmasından ve bunun yarattığı ulusal kimlik kaybı riskinden söz ettiğini hatırlatarak başladı. Bu tablonun Türkiye için de çok tanıdık olduğunu belirten Benlisoy, “büyük yerinden etme” gibi ırkçı hareketlerin her yerde olduğunu dile getirdi. Solda duran kesimlerin ırkçılığın Türkiye’nin meselesi değil, Kuzey’in meselesi olduğunu düşündüğünü söyleyen Benlisoy bunun böyle olmadığını iddia ederek, İYİP’in seçime dönük göç hakkında AKFLİX videosunu ve AKP eliyle Türk ulusal birliğinin ve demografik yapısının tehdit edildiğine yönelik argümanların çoğaltıldığını örnek göstererek “büyük yerinden etme”nin izinden gidildiğini ifade etti.  

Göçmen karşıtlığının küresel düzeyde ele alınması gereken bir olgu olduğunu dile getiren Benlisoy, siyasetlerin bugün ulusa, kitleye, seçmene veya halka kendi geleceğiyle ilgili vaatte bulunmasa bile ondan aşağı varsaydığı gruba dönük, ülkeden göçmenleri atmak, sosyal yardım uygulamalarına son vermek gibi olumsuz vaatlerin kitlelerde karşılık bulması ve bundan haz duyulmasını “sosyal sadizm” olarak tanımladı. AKP’nin İstanbul Sözleşmesi konusunda kadınlara karşı yaptığının da, “Suriyelileri ülkesine götüreceğiz.” diyen muhalefetin de, bu vaatlerin peşinden sürüklenen seçmenlere ezileni daha ezmeye ve bundan da bir zevk duyurmaya yönelik politikalar olduğunu dile getirdi.  

Irkçılığın sınıfı böldüğünü söyleyen Benlisoy, iktidar partisinin devlet aygıtına sahip olduğu için daha güçlü bir şekilde bunu yükselttiğini, ancak ana akım muhalefetin de seçim vaatlerinin bu yönde olduğunu ifade etti. Siyasi yelpazenin büyük bir kesiminin göçmenleri açıktan hedef aldığını dile getiren Benlisoy, göçmen karşıtlığının CHP ve İYİP tarafından yoğun olarak kullanıldığını ve bunun tabanlarında da yaygınlaştığını söyledi.  

İktisadi kriz ve Erdoğan’ın siyasi krizi ortadan kalktığında göçmen sorununun ortadan kalkmayacağını belirten Benlisoy, göçmenlerin kendi taleplerini ifade etmesi gerektiğinden söz etti. TİP’li konuşmacı, işçi sınıfının birliğini savunan herkesin Türkiye işçi sınıfının en ezilen kesimleri olan göçmenlerin isteği ve taleplerine bakmadan işçi sınıfı politikası yapamayacağını söyleyerek konuşmasını sonlandırdı. 

Ardından sözü akademisyen Evren Balta aldı. Evren Balta, partilerin seçim bildirgelerinde, söylemlerinde ve meclis konuşmalarında yer alan göç ve göçmen karşıtı ifadelerin yoğunluğunu karşılaştırdığı araştırmasının sonuçlarını aktardı. Muhalefet partilerinin tamamının göçmen meselesini Suriyeli meselesi olarak gördüğünü, iktidar partilerinin sadece Suriyelileri değil aynı zamanda Afrikalı ve Afganları da kapsadığını ifade eden akademisyen, AKP’nin daha çok göçmenlere ucuz iş gücü ve yatırım imkanları açısından görece olumlu yaklaştığını fakat MHP’nin Suriyelilerin kontrol altında tutulduğu için sorun teşkil etmese de Afrika ve Afganistan’dan gelen göçmenleri demografik bir tehlike olarak gördüğünü aktardı.  

Evren Balta, yaptıkları araştırmada 2022’ye kadar İYİP’ten ve MHP’den çok, en fazla göçmen karşıtı söylemler üreten partinin CHP çıktığını, en az üretenin ise HDP ve TİP olduğunu, bu iki partinin göç konusunun daha insanlık çerçevesinde ele aldığını aktardı. 2022’ye kadar göçmen meselesinde hiçbir somut çözüm üretilmediğini söyleyen Evren Balta, 2022’den sonra CHP ve İYİP’in seçmenlerinin %75’inin çözüm olarak “Hemen geri gönderilsin” dediğini, bu oranın MHP seçmenlerinde %57, AKP’de %54, en düşük oranlara sahip HDP ve TİP’te ise %51’lerde olduğunu açıkladı.  

Ardından soru ve görüş bölümüne geçildi. 

Biz de Köz adına söz alarak görüşlerimizi dile getirdik. Konuşmacıların da belirttiği üzere, göçmen meselesinde Cumhur İttifakı’nın da Millet İttifakı’nın da kendi hesapları doğrultusunda hareket ettiğini söyledik. Türkiye solunun ise Cumhurbaşkanı seçimine giderken göçmenler konusunda net bir tutum alamamasının ardında emekçi ve ezilenlerin düşmanı Millet İttifakı’nın adayı Kılıçdaroğlu’na verilen desteğin yattığını ifade ettik. Bu gerçeğin son iki 1 Mayıs’ta da görüldüğünü dile getirerek, geçen seneki 1 Mayıs’ta göçmenlere vatandaşlık hakkını Köz hariç kimsenin gündem etmediğini ve seçimlere 13 gün kala gerçekleşecek 1 Mayıs’ta da bundan çok farklı bir tablo olmayacağını belirttik ve sözümüze şöyle devam ettik: 

“Foti arkadaşın dediği gibi, Türkiye’de işçi sınıfının en ezilen ve ayrıcalıksız kesimleri göçmenler. Tam da bu yüzden, göçmenlerin Türkiyeli işçilerle ortak sorunları ve ortak düşmanları var. Konuşmacılara sorum şu: Göçmen karşıtı söylemleri en fazla üreten Millet İttifakı’nı Cumhurbaşkanı seçiminde destekleyerek göçmenlerin sorunlarının çözümüne ilişkin bir mücadele verilebilir mi? Foti arkadaş, burjuva muhalefetin de en az AKP kadar sınıfı bölen göçmen karşıtı politikaları kitleye yaydığını dile getirmişti. Bu atmosfere emekten ve ezilenden yana olanların bağımsız ve devrimci bir müdahalede bulunması gerekmez miydi? Bu sorulara bizim Köz olarak cevabımız, “Suriyelileri ülkelerine göndereceğiz” diyen Millet İttifakı’nın asla bu sorunları çözemeyeceği ve bu sorunların ancak hükümete karşı bir emekçi seferberliğiyle çözülebileceği yönünde. Bu siyasi gerçekleri açıklamak için ise “Düzen İttifaklarına Hiçbir Turda Oy Yok!” diyen bağımsız cumhurbaşkanı adayı Çetin Eren’e üç ayı aşkın süre boyunca destek çalışması yürütmüştük. İl il mahalle mahalle gezerek emekçi ve ezilenleri NATOcu şovenlere değil göçmenlere vatandaşlık hakkını, Kürd ulusuna kendi kaderini tayin hakkını, işçilerin sınırsız sendika ve grev hakkını savunan bağımsız adayımıza destek istemiştik. Şu an imza engelini aşan bir desteğe sahip olmadığımız için böyle bir aday yok. Fakat biz “Burjuva İttifaklara Hiçbir Turda Oy Yok!” demeye, bunun propagandasını yapmaya devam edeceğiz. Sınıfın parçası göçmen işçileri sınıf işbirliğinin değil, sınıf savaşının bir parçası kılmak gerektiğini dün olduğu gibi bugün de 1 Mayıs’ta haykıracağız.” 

Cevaplamak için Foti Benlisoy söz alarak, Türkiye’de son 15 yıldır yaşanılan siyasal kutuplaşmaya bakıldığında Erdoğan nasıl işçi sınıfının bir bölümünü sermayenin bir bloğuna seferber etmeye çalışıyorsa, diğerlerinin de kendi siyasal projeleri doğrultusunda farklı bir sermaye bloğuna seferber etmeye çalıştığını dile getirdi. “Erdoğancılık veya Erdoğanizm Türkiye soluna sınıf muhtevası olmayan bir anti-Erdoğancılık hediye etti.” diyen TİP’li konuşmacı, söylenmesi gerekenin “OHAL rejimini kurumsallaştıran mevcut siyasal iktidarı göndermek için muhalefetin Cumhurbaşkanı adayına hiçbir yanılsamaya kapılmadan oy verilebilir. Sınırlara Afganların geldiğini söyleyerek orduyu göreve çağıran Millet İttifakı’na destek açıklarken bile bu politikaya külliyen karşı olduğunu söylemek gerekir.” diye ekledi. Bu sorunun seçimle çözülmeyeceğini ve seçim sonrasında katlanarak büyüyebileceğini de ifade eden Foti Benlisoy, “Belirleyici hale gelebilecek %3’ü seferber etmemiz gerekir. Seçimle tabii ki ilgili ancak ondan bağımsız olarak bir sürü görevimiz var.” dedi. 

Ardından sunucu ve Evren Balta da Foti Benlisoy’a katılarak bu sorunu seçim tutumuna sıkıştırmamak ve CHP ve İYİP’in daha meşrulaştıracağı bu karşıtlığa karşı bir mücadele örmek gerektiğini söyledi. Akademisyen Evren Balta, iktidara gelecek siyasi partilerin bu kadar ırkçılık ve göçmen karşıtlığına düşeceğini düşünmediğini, Kılıçdaroğlu’nu destekleyen ve ciddi bir aktör olan HDP’nin ya da Foti Benlisoy’un belirttiği gibi %3’ün varlığının bu noktada önemli olduğunu dile getirdi. Irkçılığın asıl olarak tabanda olduğunu ve bunu değiştirmenin daha zor olduğunu ekledi. Başka bir siyasal yapıyla pazarlık oranın daha yüksek olması sebebiyle bu durumun toplumsal diyalog açısından daha avantajlı olduğunu da ifade etti. 

Başka biri söz alarak deprem bölgesindeki deneyimlerini aktardı ve ırkçılığın, göçmen karşıtlığının, Kürt ve Alevi düşmanlığının sistemde var olduğunu dile getirdi. Bunun karşısında siyasi olarak “Biz aynı sınıfın parçalarıyız.” demek ve dedirtmek gerektiğini söyledi.  

Foti Benlisoy, deprem felaketinde ırkçılığın seferber edildiğini ve buna karşı oradaki sol-sosyalist-demokrat kurumların çabalarının da olduğunu ancak bu soruna seçimlere yaklaşmanın da etkisiyle yeteri kadar önem verilmediğini ve cesur olmak gerektiğini ifade ederek cevap verdi. 

Diğer bir dinleyici, CHP de iktidara gelse bu konuda AKP’den nasıl farklı olacağını sordu. Bir farklılık olacağı konusunda emin olmadığını, en son yaşanan akbil meselesinde de bunun görüldüğünü, sadece AKP’nin değil Kılıçdaroğlu’nun da milliyetçi olduğunu ve Suriyelileri geri göndermeyi vaat ettiğini dile getirdi.  

Cevap veren Evren Balta, Kılıçdaroğlu’na oy verince göçmen karşıtlığının daha da artabileceğini ancak aktörlerin siyasal hayatı değiştirmesi gerektiğini, %3’ü örgütlemenin bunun belki bir yolu olacağını işaret etti. Göç meselesinde bir şeffaflığın olmadığını, insanların bu konuyu bilmediğini, kendini bir muhalif olarak değil ama akademisyen olarak sorumlu hissettiğini de dile getirdi.  

Başka bir dinleyici ise, “Millet İttifakı’nın adayı Kılıçdaroğlu’nun olası bir Cumhurbaşkanı olduğu bir senaryoda ucuz iş gücü gerekecek. 70-80’lerde Almanya’da ‘Türk gibi çalışmak’ diye bir deyim vardı. Önümüzdeki 5 yıl içerisinde de Türkiye’de lugatımıza ‘Suriyeli/Afgan gibi çalışmak’ deyimi girebilir. Sermaye ile işbirliği içerisinde olan Akşener’in ülkenin kalkınması için böyle bir şey demesi gerçeklikten çok uzak değil.” dedi.  

Etkinlik bittikten sonra, Enternasyonal Komünist İşçi Birliği, Komünist Militanlar Birliği ve Köz imzalarıyla yayınlanan “Sınıf İşbirliği Değil Sınıf Savaşı!” başlıklı 1 Mayıs ve 14 Mayıs’a ilişkin ortak bildirimizi ve aynı zamanda Mart ayında sonlanan Emekçilerin Seferberliği İçin Bağımsız Aday kampanyasının üçüncü bültenlerini de katılımcılara ve konuşmacılara dağıttık.  

 Sınıf İşbirliği Değil Sınıf Savaşı!

Cumhurbaşkanı Seçiminde Düzen İttifaklarına Hiçbir Turda Oy Yok!

Tüm Göçmenlere Vatandaşlık Hakkı!

Beşiktaş’tan Komünistler