27 Kasım 2023’te Bodrum’daki HDP temsilciliğinde Ekim Devrimi, Seçimler ve Sol konulu bir söyleşi düzenledik. Söyleşinin başında “İlk Buhar Makinası” adlı Ekim Devrimi’ni konu alan kısa filmi izledik. Söyleşide sunum yapan yoldaş konuşmasına Türkiye’nin bir rejim krizinde olduğu tespitini yaparak başladı. Bu krizin 12 Eylül Darbesi’nin devamında oluştuğunu ifade eden yoldaş, ABD güdümünde yapılan askerî darbenin Kürtlere boyun eğdirmeyi başaramadığı için muzaffer olamadığını, bugün yaşadığımız rejim krizinin o günlerden köklendiğini dile getirdi. Mevcut krizin yamalı anayasalarla değil ancak kurucu bir meclis tarafından oluşturulacak yeni bir anayasa ile çözümlenebileceğini ifade eden yoldaş, bunun için de koşulların gayet uygun olduğunu ne var ki Türkiye’de çok güçlü bir konumda bulunan solun içindeki yaygın reformist unsurların Tayyip Erdoğan’ı devirmek ve emekçilerin seferberliği ile bir kurucu meclis oluşturmak yönünde irade göstermek bir yana, burjuvazinin payandalığına soyunduğunu belirtti.
HDP’nin mevcut durumda Türkiye’de siyasetin rotasını yönlendirip değiştirebilecek güçte bir parti olduğunu ifade eden yoldaş, bunun farkında olan burjuva muhalefetinin HDP’yi kendisine yamayarak HDP’nin sokak ve eylem potansiyelini dondurmaya çabaladığını, oysa yapılması gerekenin burjuva bloklardan herhangi birine tabi olmadan bağımsız hareket etmek olduğunu, seçimde de solun kendi bağımsız adayını çıkartması gerektiğini ifade etti. ABD güdümündeki Millet İttifakı’nın (ve onu destekleyen reformist solun) Erdoğan’ın seçimle gidebileceğini düşündüğünü, bunun ham bir hayal olduğunu ifade eden yoldaş, Erdoğan seçimi kaybetse bile mevcut kriz koşullarında ondan seçimle kurtulmanın mümkün olmadığını belirtti. Buna ek olarak Erdoğan karşıtı bloğun birbirine hiç benzemeyen bileşenlerden oluşması nedeniyle ortak bir siyasi çizgi ortaya koyamadığını, ne var ki blok bileşenlerinin Kürtlerin özgürlüğü, göçmenler ve serbest piyasa ekonomisi gibi konularda Erdoğan’dan farklı düşünmediklerini dile getirdi. Bu bağlamda kısaca bolşeviklerin 1907, 1908 ve 1912’deki seçim deneyimlerini anlatan yoldaş, her ne kadar Türkiye’de devrimci bir parti henüz yoksa da komünistlerin seçimlerde bağımsız, burjuvazi ile ilintili olmayan bir adayı desteklemesinin bağımsız bir emekçi seferberliği yürütebilmenin önkoşulu olduğunu vurguladı.
Yoldaşın sunumunun ardından dinleyiciler yorum ve sorularını belirttiler. Bir dinleyici HDP’nin de seçimlerde aday göstereceğini, bunun da HDP’nin başka bir bloğa bağlı olmayışının göstergesi olarak değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti. Bir başka dinleyici proletarya diktatörlüğü ya da başka bir diktatörlük ile emekçi ve ezilenlere özgürlük gelemeyeceğini savladı. Söz alan bir yoldaş AKP’nin ve CHP’nin Kürtlere ve göçmenlere yaşam hakkı tanımayan, onları yok sayan siyasetlerde ortaklaştıklarını, geçmişte her iki siyasi çizgininin de neler yaptığının görüldüğünü, gelecekte daha farklı bir yönelim sağlamalarının bu açıdan da mümkün olmadığını dile getirdi. Başka bir yoldaş boykot ile seçime katılma arasında izlenecek çizgiler açısından çok da fark olmayacağını belirtti. Sunum yapan yoldaş söz alarak HDP’nin aday çıkartacak olmasının iyi olduğunu, ne var ki bunun büyük olasılıkla ikinci turda Millet İttifakı adayını desteklemek için atılan bir perde adım olduğunu ifade etti. Her iki turda da burjuva bloklara oy vermemeyi taahhüt edecek soldan bir adayı Köz’ün mutlaka destekleyeceğini vurguladı. Söyleşi dostça bir ortamda süren sohbetin ardından sona erdi. Bodrum’da gerçekleştirdiğimiz Köz söyleşisi ileride benzer etkinliklerin kapısını aralaması olası, verimli bir etkinlikti.
İzmir’den Komünistler