Köz’ün arkasında duran komünistler olarak, 23 Kasım günü Boğaziçi Üniversitesi Tarih İncelemeleri Kulübü tarafından gerçekleştirilen “Cumhuriyet ve Laiklik Krizi” başlıklı söyleşiye katıldık. Söyleşide yaklaşık 35-40 arkadaşımız vardı.
Etkinlik, konuşmacı Can Soyer’in sunumuyla başladı. Konuşmada ana vurgular, cumhuriyet kavramının da bugün içinin boşaldığı, cumhuriyetin vaad ettiği eşitlik, demokrasi ve halkın yönetimi gibi konularda bugünden baktığımızda bunların hiçbirinin işler halde olmadığı, aksine Fransız Devrimi ile birlikte esas olarak gündeme gelen cumhuriyet fikrinin bugün sermaye tarafından emekçileri ezmek için kullanıldığıydı. Laiklik konusunda ise yine buna paralel olarak özellikle de Türkiye’de AKP hükümetinin idaresiyle birlikte laikliğin tümden askıya alınmaya çalışıldığından ancak buna karşı laikliği esaslı bir şekilde savunan herhangi bir düzen unsurundan da bahsedilemeyeceği vurgulandı. Çözümün ise “kimin cumhuriyeti” sorusunda yattığını belirten konuşmacı emekçilerin yöneteceği bir ülkenin ancak cumhuriyet ve laiklik konusunda adım atabileceğini belirtti.
Konuşmacının sunumunun ardından soru cevap bölümüne geçildi, soru cevap bölümünde konuşmacının ilk turdaki vurgusunu açması için, Türkiye Cumhuriyeti’nin karşı devrimci yapısından, daha bundan 100 yıl öncesinde dahi Mustafa Suphi’lerin, Kürtlerin, emekçilerin kanları üzerinde kurulmasından bahisle “Cumhuriyet ileri bir karakol olarak savunulabilir mi? Yıkıcı olmadan, mevcut cumhuriyeti yok etmeden, emekçilerin cumhuriyeti kurulabilir mi?” sorusunu yönelttik. Konuşmacı ise cevaben, özellikle Türkiye solunda bir gurur vesilesi olarak solun yıkıcı, devrimci olmaya dünyadaki diğer ülkelere kıyasla çok daha meyyal olduğunu ve Türkiye’de neredeyse istisnasız her akımın böyle bir şey için bir devrimin gerektiğini savunduğunu belirtti. Bu devrim için araçlar, yöntemler, stratejiler ve taktikler konusunda ayrılıklar olsa da bunlara ilişkin görüşleri bilahare tartışmanın daha faydalı olacağını zira hem konunun kapsamını aşacağını hem de her ne kadar kendisi TİP mensubu olsa da buraya kendi ismiyle geldiğini ve etkinlikteki rolünü salt TİP propagandası yapmak üzerine kurgulamadığını belirtti. Cumhuriyeti sosyalistlerin savunup savunmayacağına ilişkin bir soru üzerine ise, cumhuriyet her ne kadar pörsümüş bir kavram olsa da bunun savunulmasını da sosyalistlerin sağcılara bırakmaması gerektiğini belirtti.
Etkinliğin çıkışında arkadaşlarımız ile sohbet ettiğimizde ise, cumhuriyet kavramını sahiplenmek ile onun yerine getiremediği taleplerin ancak proletaryanın iktidar organlarının egemen olduğu bir ülkede mümkün olduğunun propagandasını yapmak arasındaki farkı konuşma imkanı elde ettik. Türkiye Cumhuriyet’i yıkılmadan emekçi ve ezilenleri açısından en ufak bir sahici kazanım elde edilemeyeceği, bu cumhuriyetin de başından beri karşı devrimci bir temel üzerine inşa edildiği konularında uzlaştık. Bu konuda ihtiyacımız olan devrimci partiden ve bu partinin hangi temeller üzerine ve nasıl bir stratejiyle inşa edilmesi konusunda sohbet etmiş olsak da bu hususta daha fazla tartışma ihtiyacı hissettik.
Köz’ün arkasında duran komünistler olarak bu yıl Kasım ayı boyunca “Ekim Devrimi ve İki Cumhuriyet” konusunu gündem eden etkinlikler düzenledik. Ekim Devrimi’nin üzerinden 106, Ekim Devrimi’ne karşı emperyalistlerin ön açmasıyla kurulmuş ileri bir karakol olan Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun üzerinden de 100 yılı devirdiğimiz 2023 yılında, bu konulardaki görüşlerimizi propaganda etmek amacıyla bu tür etkinliklere katılmayı önemli buluyoruz. Boğaziçi Üniversitesi’nde de benzer konularda etkinliklerin düzenlenmesini, bu konuların tartışmaya açılmasını olumlu olarak değerlendiriyoruz. Etkinlik öncesinde de Ekim Devrimi, Lozan, burjuva cumhuriyet konularında etkinlikler düzenlemeyi planlıyorduk, bu doğrultuda BUTİK’e de bu etkinlik serisinin bir devamı olarak Lozan konulu bir etkinlik yapmayı önerdik.
Üniversitelerden Komünistler