Üniversitelerden Komünistler olarak 17 Ekim’de Kaldıraç Boğaziçi Komiteleri’nin düzenlediği “Kaldıraç Dergisi 255. Sayıyı Tartışıyoruz: Seçeceksek Direnişi Seçelim!” başlıklı etkinliğine katıldık. Etkinlikte tartışmak için, “Direnişi ve Örgütlülüğü Geliştirmek, Perspektif”, “Seçimler, Demokrasi ve İşçi Sınıfı” ile “Çürüme ve Korku” başlıklı üç yazı belirlenmişti. Etkinlik, Kaldıraç’tan arkadaşın sunumuyla başladı.

Bugün iktidarın demokratik hak ve taleplerde bulunanlara saldırdığından, burjuva muhalefetin ise kitlelere iktidardan kurtulmak için seçim yolunu gösterdiğinden bahseden konuşmacı, isabetli bir biçimde, sol siyasetlerin de bugünkü tutumunun burjuva muhalefetin peşine giderek bu yolla Erdoğan’ı yollamak olduğunu, bunun da Cumhur İttifakı karşısında Millet İttifakı’na eklemlenmek anlamına geldiğini dile getirdi. Yurt sorunu, zamlar, yemekhane ücretleri gibi ekonomik temelli gelişen kitlelerin direnişleri karşısında bu kitleleri seçimlere kanalize etmek üzerinden bir parlamentarizm eleştirisi yaptı. Kılıçdaroğlu’nun kısmi bir sermaye grubunun ihtiyaçlarına çözüm bulacağını, ezilenlerin sorunlarını çözmeye kadir olmadığını, yasakları ve siyasal krizi devam ettireceğini söyleyen konuşmacı arkadaş, ardından seçimlere dair Kaldıraç’ın görüşlerini anlatmaya başladı. Seçimlerin olup olmayacağının bile kesin olmadığını vurguladıktan sonra, Türkiye Cumhuriyeti’nin Amerika Birleşik Devletleri’nin bir sömürgesi olduğu, dolayısıyla seçimler olsa bile sonucun yine ABD’nin kararı olacağını açıkladı. Devrimciler açısından işaret edilmesi gereken yolun bu olmadığını vurgulayan konuşmacı, her gün kitlenin direnişlerinin geliştiğini, kitleleri seçime kanalize etmektense buralara odaklanmak ve buraları büyütmek gerektiğini ifade etti.

Sunumun ardından, KöZ adına söz alan yoldaş anlatılanlara genel bir çerçeve çizip, konuşmacı arkadaşın yaptığı “Millet İttifakı emekçi ve ezilenler için çözüm olamaz” tespitinin çok doğru olduğunu vurgulayarak konuşmasına başladı. Aynı burjuva diktatörlüğünün temsilcisi olan bir burjuva kanadın sınıfsal çıkarlar bakımından bir diğerinden farkının olmadığından, Kazakistan’da yaşanan gibi bir ayaklanma gerçekleştiğinde her iki ittifakın bileşenlerinin hızlıca ortaklaşıp “Kazakistan hükümetinin yanındayız” diyen aynı anlaşmaya imza attığından; dolayısıyla devrimcilerin tok ve net bir şekilde “bunlar aynı yoldur, biz diğer yoluz” demesi gerektiğinden bahsetti. Bugün, düzen ittifaklarını karşısına alıp “her iki turda da burjuva ittifaklara oy yok” diyen, ezilenlerin ve emekçilerin siyasetini yükselten bağımsız bir cumhurbaşkanı adayı çıkarılması gerektiğini vurguladı ve bu bağımsız siyasi hattı birlikte yükseltmek için bir çağrıda bulundu.

Etkinliğe katılanlar arasından bu tutumun gerçekçi olmadığı, içinde bulunduğumuz durumda bağımsız bir adayın çıkıp kazanmasının mümkün olmadığı eleştirisi geldi. Söz alan Kaldıraç’tan sunucu, burada amacın kazanmak olmadığından, burjuva düzenin bir alanını ezilenlerin siyaseti açısından kullanmaya çalıştığımızdan bahsederek kendi eleştirilerini bize yöneltti. Bugün kitlelerin gündeminde seçimlerin olmadığını, kitlenin zaten kendi taleplerini oluşturduğunu, kitlenin gündemine sokmak istenilen şeyin de siyasi bir hattının olması gerektiğini söyledi. “Bağımsız aday da çıkabilir, ancak tüm kitleleri seçimlere kanalize ettikten sonra seçimlerin ardından kitlelere ne diyeceğiz?” sorusunu sorarak, bu tutumun günün sonunda seçimler haricinde kitlelere bir şeyi işaret etmediğini ekledi. Bunun yerine, örgütleme ve direnişleri büyütme ihtiyacının altını çizdi.

KöZ adına söz alan yoldaş, her parlamenter eylemin parlamentarist olmak zorunda olmadığından, orayı devrimci bir ajitasyon için kullanabiliyor/istismar edebiliyor olmak gerektiğinden bahsetti. Bugün Kaldıraç’ın da sunumunda ifade ettiği gibi sol akımların bile o ya da bu şekilde Amerikancı muhalefete eklemlendiği ve kitlelere de bir diğer burjuva ittifakı işaret ettiği bu siyasi atmosferde, devrimcilerin kitlenin taleplerini ve sorunlarını yükselten bağımsız bir adayla devrimci siyaseti emekçi ve ezilenlere taşıması gerektiğini vurguladı. Kaldıraç’ın kitlelerin gündeminin seçim olmadığına dair iddiasının tam aksine, seçimlere katılım oranının en yüksek olduğu yerlerden birinin Türkiye olduğunu, üstelik gündemlerinde seçim olan kitlelerin de Millet İttifakı’na tamamen ikna olmaktan ziyade ehvenişer diyerek oy vermeye razı kaldıklarını, bu noktada seçimler hakkında sol siyasetlerin bir tutum takınması gerektiğini dile getirdi. Bunun yapılamayacak bir şey olmadığından bahseden yoldaş, örneğin daha önce Güldes Önkoyun’un ve Yalçın Yanık’ın İstanbul ve İzmir Belediye Başkanlığı seçimlerinde bağımsız adaylar olarak çıkarak, Kürtlerin, emekçilerin, ezilenlerin sesini yükselttiklerini söyledi. Bu durumda bağımsız bir aday çıkarmanın Kaldıraç’ın bahsettiği örgütlenmenin, direnişleri büyütmenin ve eylemlerin önünde bir engel olmadığını, aksine birlikte bu direnişlerin içerisinden çıkarılabilecek işçi bir adayla bunların daha etkili bir biçimde yapılabileceğini vurguladı.

Bunun yanı sıra, bugün işaret ettiğimiz şeyin bir devrim olduğunu, her kesimin gündeminde olan Erdoğan sorununun çözümünü de burjuvazinin bir diğer kanadına havale etmek değil, bu sorunu ancak emekçi ve ezilenlerin kitlesel sefereberliğiyle kökten bir şekilde çözebileceğimizi vurguladık. Günün sonunda Erdoğan’ın zaten seçimle gitmeyeceğini, 7 Haziran 2015’te aldığı seçim yenilgisinden sonra daha da saldırgan bir pozisyona geçerek Hendek Savaşları’nda, Suruç ve 10 Ekim katliamlarında gördüğümüz gibi bir iç savaş yürütmekte olduğunu ekledik. Devrimci durumun olduğu ama devrimci bir partinin olmadığı bu koşullarda, bu devrimi gerçekleştirmek için önümüzde acil ve yakıcı bir görev olarak duran bu partinin yaratılması gerektiğini dile getirdik.

Ana hatlarıyla özetlediğimiz uzun tartışmadan sonra Kaldıraç’tan arkadaşlara etkinliklerine bizi davet ettikleri için teşekkürümüzü ve üniversitelere merkezi siyasetin gündemlerinin taşınıyor ve tartışılıyor olmasını sevinçle karşıladığımızı bu sefer de gazetemizin sayfalarından iletiyor olalım.

Üniversitelerden Komünistler