12 Aralık Pazar günü Bornova Cumhuriyet Meydanı’nda aralarında KöZ’ün de olduğu sosyalist-devrimci iddialara sahip örgütlenmeler ağır yağışa rağmen bir işçi-emekçi buluşması gerçekleştirdiler.

İzmir’de 1 Mayıs’ın gasp edilmesine birlikte karşı duran ve yasaklara karşı 1 Mayıs’ta birlikte sokağa çıkan sosyalist akımlar iki ayı aşkın süredir İzmir’de geniş bir işçi emekçi eyleminin örgütlenmesi için çaba sarf ediyorlardı. HDK Emek Komisyonu’nun teklifi üzerine bir araya gelen kurumlar 1 Mayıs’tan önce ve sonra yürüttükleri miting tartışmasını tekrar önlerine koyarak ele aldılar. Yapılan toplantılarda İzmir’de eylemde birlik ajitasyonda serbestlik esasına dayanan, her örgütlenmenin eşit bir özne olarak örgütlenmesinde yer aldığı, güçlü bir çalışma ile harmanlanan bir sokak eyleminin, mümkünse bir mitingin olanakları tartışıldı. Bu tartışmalar sonucunda daha geniş katılımlı, İzmir’deki sınıf mücadelesine müdahil olma iddiası taşıyan tüm örgütlenmelerin katıldığı toplantılar yapılması ve tüm kurumlarla görüşülmesi hedeflendi.

Bu toplantılar ve görüşmeler sonucunda İzmir’deki mevcut tablodan rahatsızlık duymayan, siyasetsiz-eylemsiz bir tarza artık alışmış, izlenimci, siyasal örgütlenmelerin/akımların başını çektiği değil ancak meslek odalarının, büyük sendika konfederasyonlarının yaptıkları çağrıyla geniş ve “kapsayıcı” eylemlerin düzenlenebileceğini düşünen yapılar bu miting teklifine büyük oranda sırtını döndü. Bu akımların önemli bir kısmı sendikal bürokrasi ile ya da sola hakim ataletle bir sorunu olmayan, bilakis bunun nedeni ve parçası olan yapılardı. Getirilen ortak miting önerisine ürettikleri yanıtlar ve takındıkları tutumlar da bu gerçeği yeniden gözler önüne serdi. Herkesin bir arada ve birlikte eşit koşullarda örgütlediği, geniş kitlelerin katıldığı bir işçi emekçi mitingini birlikte örgütlememek adına ortaya konulan gerekçelerin çoğu son derece apolitik ve rekabetçiydi. İşin bir başka ilginç yönü bu öneri getirildiğinde İzmir’de kimsenin önünde bir miting örgütlenmesi planı, bu konuda dışa dönük bir çağrısı yoktu. İşçi emekçi buluşmasını öneren kurumların çağrısını önemsizleştirmeye çalışan pek çok sendika ve akım Kasım sonu ve Aralık ayı içerisinde peş peşe, dışa doğru son derece sınırlı bir çağrı ve çalışma ile, farklı tarihlerde asgari ücret ve pahalılık ile ilgili mitingler gerçekleştirdi. Herkesin ağzını açtığında birlikte mücadele, dayanışma vurgusu yaptığı, güya işçilerin birliği için mitingler organize ettiği bu süreçte bu mitinglerin örgütleniş tarzı bile işçileri birleştiren değil bölen bir işlev gördü. İşçi emekçileri birleşik, güçlü bir mitingde birleştirmek için mümkün olan en geniş bileşenle değil; kendi denetleyebileceği bir alanda ve sınırda bir araya getirmeye çalışanların rekabetçi, kendi dar çıkarlarını korumaya odaklı, burjuva siyasetin kuyruğundaki niteliği bu tutumlarla yine açığa çıktı. Sonuç aşağı yukarı aynı şeylerin söylendiği, burjuva muhalefetinin terkisindeki sendika bürokratların güdümündeki, katılanları örgütlendiren ve özneleştiren değil bilakis nesneleştiren bir eylem enflasyonu oldu. Bu eylemler politik olarak da farklı bir vurgu taşımadığı oranda Millet İttifakı’nın sınırlarını çizdiği muhalefet sınırlarına takıldı kaldı.

Tüm bu tablo bir işçi emekçi mitingini örgütlemek üzere buluşan örgütlenmelerin bir kısmının süreçten düşmesine, bir kısmının da miting iradesinin zayıflamasına yol açtı. Dolayısı ile bir miting yerine, yapılabilirse fiili bir mini mitinge dönüşecek, “işçi-emekçi buluşması” adı altında kitlesel bir basın açıklamasının örgütlenmesi kararı alındı. Görev savma kabilinden yapılan, “refleks eylem” adı altında gerçekleştirilen cılız protestoların aksine bu eylemin; tarihi önceden belirlenen, dışa dönük güçlü bir çağrısı ve çalışması yapılan, inisiyatifli bir eylem olması konusunda karar kılındı. Yine önemli bir nokta, örgütleyici ve katılımcı kurumların bu eylemde kendilerini kendi kimlikleri ile ifade etmesine bir kısıt getirilmemesi, yani siyaset yasağı anlamına gelecek bir tutumun benimsenmemesi oldu.

Bu eylemi birlikte örgütlediğimiz pek çok kurum açısından bu eylem asgari ücretin belirlenmesi tartışmaları ve hayat pahalılığının arttığı koşullarda temas halinde oldukları işçileri çağırdıkları, işçilerin kürsüyü kullandıkları bir işçi eylemi olacaktı. Dolayısıyla sendikal ve ekonomik taleplerle sınırlı bir içerik önerdiler. KöZ’ün arkasında duran komünistler olarak bizler bu eylemin örgütlenmesi aşamasında bu eylemi devrimci iddialara sahip akımların örgütlediğini, işçilerin yaşadığı gündelik mücadele eksenli talep ve çözüm önerilerinin meşru olduğunu, fakat bu taleplerin gerçekleştirilmesinin nasıl mümkün olacağına vurgu yapan, devrimci iddialarımıza uygun siyasal bir içerik katılması yönünde görüşler ifade ettik. Fakat genel olarak yukarıda ifade etmeye çalıştığımız ekonomik taleplerle sınırlı, sendikal bir bakış açısı kabul gördü. Bu durumu eylem birlikteliğinden çekilmemizi gerektirecek bir sorun olarak görmedik ve vurgularımızı eylemde dile getirecek şekilde eylemin hazırlık çalışmalarına gücümüz oranında katıldık.

Eylemin çağrısı için emekçi semtlerinden işçi havzalarına on bini aşkın bildiri dağıtıldı, bin beş yüz civarında afiş yapıldı. Yoğun, ilgi gören, hummalı, çalışmayı yürütenlerin arasındaki devrimci dayanışmayı kuvvetlendiren ortak bir faaliyet ile 12 Aralık’ta Bornova Cumhuriyet Meydanı’nda gerçekleştirilecek İşçi-Emekçi Buluşması İzmir’de en azından işçi sınıfının duyarlı kesimlerinin gündemine sokulmuş oldu.

12 Aralık Pazar günü Bornova’daki eylem ise çok güçlü bir sağanak yağış altında gerçekleştirildi. Büyükpark istikametinden meydana doğru ortak yürüyüşler gerçekleştirilmesinin yanı sıra meydana yakın bir noktada kortejler de oluşturuldu ve pankartlarla sloganlarla yürüyüş yapıldı. Sağanak yağış eyleme katılımı önemli ölçüde etkilese bile, eyleme yağışa rağmen katılanların kararlılığı görülmeye değerdi. Bu kararlılık İzmir’de yürüyüş gördü mü engellemeye çalışan kolluğun hiçbir müdahale girişiminde dahi bulunmamasını da beraberinde getirdi. 

Alanda bulunan yaklaşık yüz elli kişilik kitle İzmir’de sıklıkla karşılaştığımız kitlesel basın açıklaması denilen eylemlerden hem tüm ağır hava muhalefetine rağmen nicelik olarak üstündü hem de maneviyat olarak mukayese edilmemesi gereken bir motivasyonla alandaydı.

Eyleme Partizan “Bütün Fırtınalar Bir Damla İle Başlar, Damlaları Fırtınaya Çevirelim Emek Mücadelesini Büyütelim”; ESP “Krize, Açlığa, Yoksulluğa Artık Yeter! Tek Yol Devrim”; BDSP “Krizin faturasına, sömürüye, baskıya ve savaşa karşı; Sınıfa Karşı Sınıf!”; Dev Tekstil “Bu düzen dikiş tutmaz, sömürüsüz bir dünyayı; Biz Dokuyacağız!”; Ege İşçi Birliği “Sermayenin yıkım saldırılarına karşı; Genel Grev Genel Direniş!”; Ekmek ve Onur Derneği “Bıçak Kemikte, Çözüm Örgütlü Mücadele”; Kaldıraç “Bugün işçi sınıfı iktidarı mümkündür; Birleşik Emek Cephesini Örgütlemeye!”; Sosyalist Kadın Hareketi “Şiddete, yoksulluğa, sömürüye karşı; Direniş Saflarına!”, Birleşik İşçi Kurultayı “Yağma, rant, savaş ekonomisine karşı; Genel Grev Genel Direnişi Örgütlemeye!” pankartları ile katıldılar. Aynı zamanda meydanda oluşturulan kürsünün ardında “Sömürü, rant, talan, savaş düzenine karşı; İnsanca ve Onurlu Yaşam İçin Örgütlenmeye Mücadeleye” şiarının yazıldığı pankart asıldı.

Biz KöZ’ün arkasında duran komünistler olarak eyleme “İşçi Sınıfının Ekmeğe Değil, İktidara İhtiyacı Var!” pankartımızla katıldık. Ayrıca “Ne Cumhur, Ne Millet; Tek Yol Devrim!, Seçimle Değil Devrimle Gidecek!” dövizlerimizi taşıdık. Eylemde ortak atılan sloganlar dışında da “Özgürlük Savaşan İşçilerle Gelecek!”, “Ne Cumhur, Ne Millet; Tek Yol Devrim!”, “Seçimle Değil, Devrimle Gidecek!” sloganlarını attık.

Oluşturulan kürsüde okunan ortak açıklamada gündemde olan pahalılık, yoksulluk ve asgari ücretin belirlenmesi sürecine dair çizilen tablonun ardından şu görüşlere yer verildi:

“2022 yılı için geçerli olacak asgari ücreti belirleyenler; krizin faturasını işçi ve emekçilere kesenler, KHK saldırısıyla kamu emekçilerini işsizlikle terbiye etmeye çalışanlar, mücadele eden emekçileri sürgünlerle yıldırmaya çalışanlar, eğitim ve barınma temel bir hak iken, öğrenci gençliğini  sorunlarıyla baş başa bırakanlar ve bu saldırıları sadece konuşmakla yetinenler olacak.

Bu nedenle, milyonlarca işçi ve emekçinin yaşamını ilgilendiren asgari ücreti, ne iktidarın ne de işçiden kopmuş sendika ağalarının kararına bırakmamak için, insanca ve onurlu bir yaşam talebini mücadele ile gerçek kılmak için yan yana geliyoruz.”

“İnsanca, yaşanabilir, vergiden muaf asgari ücret; dolaylı vergilerin kaldırıldığı ve artan oranlı vergi uygulamasına geçilmesi, sendikal örgütlenmenin önündeki engelin kaldırılması, Kod 29’un kaldırılması, herkesin iş ve gelir güvencesinin garanti altına alınmasını, sermayeye değil emeğe bütçe ayrılması, KHK’lı ihraçların geri alınmasını, parasız eğitim, parasız sağlık” taleplerinin sıralanmasının ardından şunlar ifade edildi.

“Elbette biliyoruz ki bu talepler kendiliğinden gerçekleşmeyecek. Ne patronlar ne de onların çıkarları uğruna işçi ve emekçileri siyasi zor ile terbiye etmeye çalışan iktidar, bize kendi rızası ile haklarımızı ve emeğimizin karşılığını vermeyecekler. İşte bu yüzden, işçi ve emekçiler olarak hakkımız olanı almak için mücadele etmeli, üretimden gelen gücümüzü kullanarak genel grev genel direnişe yönelmeli ve işçi ve emekçilerin parçalı mücadelesini birleşik bir mücadeleye dönüştürmemiz gerektiğini bugün bir kez daha buradan ifade ediyoruz.

Sermaye sınıfı ve iktidar, işçi sınıfına karşı tüm gücüyle savaş açmış durumdadır. Sosyal ve ekonomik yönlü bu savaşta işçilerin birliğini sağlamak yaşamsaldır. Fabrikalarımızda, işyerlerimizde, mahallelerimizde ve havzalarda daha fazla yan yana gelme çabasını artırmalıyız. Büyük küçük demeden tepkimizi büyütüp örgütlü bir güce dönüştürecek her türlü eylem ve etkinliğin bugünkü anlamı her zamankinden daha önemlidir. İşçi ve emekçiler olarak fabrikalarımızda, işyerlerimizde, mahallelerimizde ve havzalarda daha fazla yan yana gelme çabasını artırmamız, üretimden gelen gücümüzü kullanarak genel grev genel direniş şiarını yükseltmemiz ve işçi ve emekçilerin parçalı mücadelesini birleşik bir mücadeleye dönüştürmemiz gerektiğini bugün bir kez daha buradan ifade ediyoruz.

Yaşasın Sınıf Dayanışması!

İnsanca ve Onurlu Bir Yaşam İçin Mücadeleye!”

Açıklamanın ardından farklı sektörlerden işçiler söz alarak yaşadıklarını aktardılar ve mücadele çağrılarını yinelediler. Motokurye, market işçisi, kundura işçisi olan ve farklı sektörlerde çalışan emekçiler söz alarak görüşlerini dile getirdiler.

Bir saate aşkın bir süre devam eden eylem, yağışa rağmen planlanan akışa uygun bir biçimde gerçekleştirildi. Her ne kadar sendikal bir ufkun ötesine geçilemese de ve gündelik mücadeleye dair taleplerle sınırlı bir içerikle kalınsa da bu eylem örgütlenişi ve hazırlığı itibari ile sendika bürokratlarının, reformist-parlamenterist akımların ön ayak olduğu görev savma kabilinden eylemlerden farklı bir eylem oldu. Örgütlenme biçimi öncesi ile sonrası ile katılanları örgütlendiren, maneviyatını yükselten bir etki yarattı. Eyleme katılanlar temel olarak devrimci kaygılar taşıyan kesimler olmasına rağmen, iktidara ve düzene dair daha net politik vurguların, işçi sınıfının gerek ekonomik gerek siyasal sorunlarına ortak politik yanıtların gerek metinlerde gerekse eylemin bütününe taşınamaması başlı başına bir eksiklikti. Fakat bu eylem bu eylemi örgütleyen öznelerin bağımsız eylem yapma kapasitesini de birlikte mücadele deneyimini de artırdı. 

Yaşasın Devrimci Dayanışma! 

İzmir’den Komünistler