Atılım gazetesinin 30. yıl etkinlikleri kapsamında Bursa’da, DEM Parti Yıldırım ilçe binasında düzenlenen panele katıldık. Sosyalist Kadın Meclisleri ve Ezilenlerin Sosyalist Partisi’nden birer konuşmacının olduğu panelde “Kadın Cinayetleri ve Toplumsal Duyarlılık” ve “30. Yılında Atılım” başlıklarında konuşmalar yapıldı. Panel, ilk olarak, devrim mücadelesinde ölümsüzleşenlerin anısına saygı duruşuyla başladı. Ardından Atılım’ın 30 yıllık mücadelesinin anlatıldığı bir sinevizyon gösterimi yapıldı.
Moderatörlüğünü Metin Kılıç’ın yaptığı panelde ilk sözü Sosyalist Kadın Meclisleri MYK üyesi Leyla Can aldı.
Devlet şiddetinin toplumun her kesiminde görüldüğünü ancak kadınların oldukları her yerde bunu en yoğun şekilde yaşadığını anlatan konuşmacı, işyerlerinde eşit işe eşit ücret alamayan kadınların eve geldiklerinde de iktidar tarafından makbul toplumu yaratmak için pompalanan kutsal aile temelinde öldürüldüklerini söyledi. Yenidoğan çetesi gibi güncel gelişmelerin toplumda muazzam bir çürümeyi gösterdiğini belirterek, bu şiddet biçimlerinin toplum tarafından normal karşılanmasının sebebinin AKP-MHP faşist iktidarının şiddeti normalleştirmesi ve yayması olduğunu ifade etti. On yıl içinde hem Kürdistan hem Türkiye’de kadın cinayetlerinin arttığını söyleyen SKM konuşmacısı, kadınlarla erkek egemen arasındaki bu savaşta AKP-MHP iktidarının kadınların özgürleşmesini kendilerine tehlike olarak görüp erkek egemenliği büyüttüklerini vurguladı. Kadın cinayetlerinin önlenemez olmadığının altını çizen konuşmacı, bunu önlememelerinin sebebinin erkek egemen sistemi güçlendirmek olduğunu anlattı. SKM olarak toplumsal duyarlılık konusunda erkeklere yaptıkları “erkekliğinizle yüzleşin” çağrısının anlamını anlatan konuşmacı, toplumun en duyarlı ve mücadele eden kesimleri olarak önce kendi yaşamımız içinde cinsiyetçi küfür etmemek, evde temizlik yükünü kadınlara yüklememek, şiddet gören bir kadın gördüğümüzde karşı çıkmak gibi pratiklerde hayata geçirmemiz olduğunu vurguladı. Kadınlara “ya itaat ya ölüm” diye sunulan iki seçeneğin yanında başka bir seçeneğin de olduğunu, bunun da örgütlenmek ve mücadele etmek olduğunu vurguladı. Şule Çet örneğinde görüldüğü gibi kadınların yürüttüğü mücadelelerin birçok kazanım da elde ettiğini anlatan konuşmacı sözlerini sonlandırdı.
İkinci sözü Ezilenlerin Sosyalist Partisi Eş Genel Başkanı Murat Çepni aldı. Sözlerine ilk olarak erkeklikle yüzleşme tartışmalarının çok kıymetli olduğunu söyleyerek başlayan Çepni, şiddetin faillerine karşı mücadele edip devletle bunun bağını kurmak gerektiğini ancak kendi hayatlarımızda da herhangi bir egemen tarzın bir anlamda bu şiddetin ilk basamağını oluşturduğunu söyledi.
AKP’nin ilk önce burjuva basını kontrolüne almakla işe başladığını anlatan konuşmacı, o zaman bunu sadece “servet transferi ve rant” olarak değerlendirirlerken bugün böyle olmadığını, AKP’nin siyaseti ele geçirdiği basının yarattığı kara propagandayla yürüttüğünü söyledi. Atılım’ın ise otuz yıl boyunca kesintisiz yayın hayatında işçilerin ve ezilenlerin faşizme karşı mücadelelerinin sözcülüğünü yaptığını vurguladı. “Son yıllarda maalesef demokratlar, devrimciler, sosyalistler olarak Halk TV’yi seyrediyoruz. Halk TV’nin hayatımızda önemli bir yeri var. Bir düzen, burjuva basını, AKP muhalifçiliği üzerinden yayın yapan bir basının üzerimizde etki yapamayacağını söyleyemeyiz.” diyen ESP konuşmacısının, kendi basınımızı okumanın, okutmanın, izlemenin ve izletmenin devrimci mücadele açısından kritik olduğunun altını çizdi.
Ortadoğu’daki gelişmelere de değinen Çepni, kapitalist emperyalist sistemin büyük bir kriz içinde olduğunu, Ortadoğu’daki gelişmelerin arka planında Çin ve Rusya’ya karşı ABD-AB ekseninin ticaret savaşları ve rekabetinin yattığını anlattı. Emperyalist bloklarının karşısında ezilenlerin bloğunun, bu bloğun içinde ise en kritik olanın Rojava Devrimi olduğunu söyledi. Rojava Devrimi’nin kendinden menkul bir devrim değil, tüm dünya ezilen halklarına umut ve demokratik, cins özgürlükçü, çevreci ve halkçı bir model olan devrim olduğunu, tüm emperyalist dünyayı da rahatsız ettiğini söyledi. Ya ABD ya da Rusya, Çin tarafında olmayı dayatanlara karşı Rojava’nın yanında olduklarını söyleyerek bugün emperyalistlerin saldırılarının karşısında Ortadoğu Halklar Federasyonu’nun mümkün olduğunu vurguladı. Bu emperyalist bloğa karşı ezilenlerin devrimci demokratik bloğunu koymak gerektiğini, bölge devriminin imkanlarının güçlü olduğunu ve güncel olduğunun altını çizerek konuşmasını sonlandırdı.
Daha sonra soru-görüş bölümüne geçildi. Köz adına söz alıp, devrimci örgütün sulandırıldığı, liberalizmin ve tasfiyeciliğin yükseltildiği, örgüt düşmanlığının yaygınlaştığı böyle bir dönemde Atılım’ın otuz yıldır bu mücadeleyi yükseltmesinin önemini vurgulayarak etkinliklerini selamladık. Rojava Devrimi konusunda denilen birçok şeyin tartışılabileceğini ancak bugün Rojava’nın en büyük düşmanının Türkiye topraklarında Cumhur İttifakı olduğunun açık olduğunu söyledik. Türkiye’de mücadele eden devrimcilerin Rojava’ya vereceği en büyük desteğin bu hükümete karşı savaşmak olduğunu, Ortadoğu’da gericiliğin bekçisi bu devleti ve hükümetini 6-8 Ekim Kobane serhıldanlarının yolundan süpürmek gerektiğini vurguladık.
DEM Parti Bursa İl Başkanı da söz alarak, kadın mücadelesinin kadının özne olarak mücadele yürüttüğü bir alan olduğunu ancak erkek cinsi olarak da bizlere de bu mücadeleye destek sunma görevinin düştüğünü ekledi. Murat Çepni’nin değerlendirmelerine katıldığını belirterek, ezilenlerin modelinin DEM’in üçüncü yol modeli olduğunu, kapitalist moderniteye karşı demokratik modernitenin Rojava’da da yaşam bulduğunu vurguladı. Katılımcılardan gelen diğer soru ve görüşlerin konuşmacılar tarafından cevaplanmasıyla etkinlik sona erdi.
Bursa’dan Komünistler