İstanbul’da 1 Mayıs Maltepe’de iki koldan yapılan yürüyüşle gerçekleşti. Kartal kolunda DİSK, TMMOB, TDB arkasında, İdealtepe kolunda KESK ve TTB arkasında tüm katılımcılar sıralandı. Ses araçları, hangi şeritlerin yürüyüş kollarına açılacağı gibi belirsizlikler son güne kadar sürerken, sabah erken saatlerinde kortejler toplanmaya başladığında polisle yaşanan gerilimlere neden oldu. Köz’ün arkasında duran komünistler olarak Kartal kolunda Devrimci 1 Mayıs Korteji içerisinde 1 Mayıs’a katıldık. Devrimci 1 Mayıs Korteji içerisinde BDSP, Kaldıraç, DKDER, Köz, Odak, Partizan, Söz ve Eylem ve YDİ Çağrı “Kurtuluş Devrimde Sosyalizmde” pankartıyla yürüdü.

1 Mayıs Hazırlıklarımız

KöZ olarak yürüttüğümüz seçim kampanyasının sona ermesi ve seçim takviminin netleşmesiyle birlikte bir dizi sol akıma, İEB bileşenlerine 14 Mayıs seçimlerine ilişkin ortak açıklama yapmayı önerdik. Aynı zamanda 1 Mayıs’ın Millet İttifakı’na yedeklenen parlamentarist çizginin damgasını vurduğu bir seçim mitingi olarak gerçekleşmesine karşı ortak bir tutum almayı önerdik. “Sermayenin Yanında Saf Tutmayacağız, Kurtuluş Kendi Kollarımızda” şiarını ortak şiar yapmak ve 1 Mayıs’a bu ortak çizgi arkasında katılma önerimiz bu kesimler arasında kabul görmedi. Biz de Devrimci 1 Mayıs Korteji’nin 1 Mayıs’ta ortak yürümesini önemseyerek birlikte 1 Mayıs’a katıldık. Ancak Türkiye siyasetine damgasını vuran ve iki hafta sonra gerçekleşecek olan Cumhurbaşkanı seçimine ilişkin tutum almadan 1 Mayıs’a katılmak genel geçer bir içerikle ve siyasal bir müdahaleden yoksun olacağından tutumumuzu 1 Mayıs’ta en etkin biçimde yansıtmayı hedefledik. Komünist Militanlar Birliği ise bu konudaki tutumumuzda bizimle ortaklaştı. Düzen ittifaklarına seçimlerin iki turunda da oy vermeme tutumunda ortaklaştık ve 1 Mayıs’ta bu tutumu öne çıkarmak üzere ortak pankart arkasında katılma, ortak bir bildiriyi Enternasyonal Komünist İşçi Birliği ile birlikte kaleme alarak hem katıldığımız tüm 1 Mayıs mitinglerinde hem de seçim sürecinde kullanmayı planladık. Bildirilerimizi 1 Mayıs hazırlıklarımız kapsamında 1 Mayıs çağrımız boyunca kullandık.

1 Mayıs öncesi aynı zamanda “Sınıf İşbirliği Değil Sınıf Savaşı” ve “Düzen İttifaklarına İki Turda da Oy Yok” şiarlı afişlerimizi İstanbul’da bir dizi semtte astık. 1 Mayıs’ta katılmayı hedeflediğimiz politik içeriği 1 Mayıs öncesinde Esenyurt, Gazi, Okmeydanı, Hisarüstü, Reşitpaşa, Şişli, Tarlabaşı, 1 Mayıs Mahallesi, Kadıköy, Gülsuyu ve Maltepe’de duyurduk.

1 Mayıs’a hazırlığımızın bir diğer ayağı “Burjuvaziye Karşı Proletarya” şiarıyla örgütlediğimiz 1 Mayıs pikniğimiz oldu. 1 Mayıs’tan bir gün önce düzenlediğimiz piknik İstanbul’da çalışma yürüttüğümüz alanlardaki emekçileri buluşturduğumuz, 1 Mayıs’a hangi hedeflerle ve hangi siyasi içerikle katılacağımızı anlattığımız, dünyada ve Türkiye’de 1 Mayısların siyasi dönemeçlerini, Kürdistan ve ezilen ulus sorununu, enternasyonal ihtiyacını ve devrimci parti eksikliğinin komünistlerin birliğiyle giderileceğini savunan Köz’ün komünist bir odak olduğunu tartıştığımız bir 1 Mayıs etkinliğimiz olarak gerçekleşti.

1 Mayıs İbrahim Kaypakkaya Bayraklarına Müdahale ile Başladı

1 Mayıs’ta sabah erken saatlerden itibaren alana pankartlarımızı, bildirilerimizi ve diğer miting malzemelerimizi taşıdık. Bir yandan Devrimci 1 Mayıs Korteji içerisinde pankartlarımızı açtık, bir yandan da 1 Mayıs ajitasyonlarımızla kortejimizi oluşturmaya başladık. Komünist Militanlar Birliği ile birlikte “Düzen İttifaklarına Hiçbir Turda Oy Yok” şiarlı ortak pankart arkasında “Sınıf İşbirliği Değil Sınıf Savaşı” ve “Kahrolsun Ezen Ulus Şovenizmi, Kürtlere Özgürlük Ortadoğu’ya Barış” şiarlı pankartlarımızı açtık.

Henüz kortejler yeni oluşurken Devrimci 1 Mayıs Korteji içerisinde birlikte yürüdüğümüz Partizan kortejine yönelik polis saldırısı gerçekleşti. İbrahim Kaypakkaya silüetli pankart ve flamaları gerekçe gösterilerek yapılan saldırıya Devrimci 1 Mayıs Korteji bileşenleri birlikte yanıt verdi. “Yaşasın Devrimci Dayanışma; Önderimiz İbrahim, İbrahim Kaypakkaya; Deniz, İbo, Çayan Savaşa Devam, Polis Dışarı; Mahir, İbo, Deniz Sürüyor Sürecek Mücadelemiz; Her Gün 1 Mayıs Her Gün Kavga; 1 Mayıs Kızıldır Kızıl Kalacak; Faşizme Karşı Omuz Omuza” sloganları atıldı ve gözaltına alınanların taşındığı gözaltı aracının alandan çıkarılması engellenmeye çalışıldı. 1 Mayıs Tertip Komitesi ise bu engelleme ve saldırıya yönelik bir müdahalede bulunmadı.

Geçtiğimiz yıla göre 1 Mayıs yürüyüşü daha erken bir saatte, saat 12.00 civarında başladı. Yürüyüşün daha geç başlayacağını öngörerek planladığımız 1 Mayıs programını alanda yapmaya karar verdik. Yürüyüş boyunca şu sloganları attık: “Sermayeyle Saf Tutma Kurtuluş Kendi Kollarımızda; Yaşasın 1 Mayıs Bijî Yek Gulan; Zindanlar Yıkılsın Tutsaklara Özgürlük; Özgürlük Savaşan İşçilerle Gelecek; Kahrolsun Ezen Ulus Sovenizmi; Kurdara Azadî Kürtlere Özgürlük; Bijî Serhildan Azadîya Kürdistan; Özgürlük İçin Tek Yol Devrim; Savaşa Karşı Sınıf Savaşı; Kürtlerin Esareti İşçilerin Esaretidir; Düzen İttifaklarına, İşgalcilere, NATOculara, Rojava’nın Düşmanlarına, Kürtlerin Düşmanlarına Oy Yok; Demokrasi İçin Tek Yol Devrim; Özgürlük için Tek Yol Devrim; Seçimle Değil Devrimle Gidecek; Komünist Bir Dünya Kuracağız; Bütün Ülkelerin Komünistleri Birleşin; Marks Engels Lenin Yolumuz Proleter Devrim; Devrim için Devrimci Parti Parti İçin Komünistlerin Birliği; Hasan Coşkun Kavgamızda Yaşıyor; Devrimciler Ölür Devrimler Sürer; Devrim İçin Düşenler Kavgamızda Yaşıyor”

Yürüyüş boyunca ajitasyonlarımızla ulusal sorun, şovenizm, göçmenler ve Kürdistan’da yaşanan depreme ilişkin tutumumuzu anlattık. Ancak yoğun olarak 14 Mayıs’ta gerçekleşecek seçimlerde Millet İttifakı’na yedeklenen parlamentarist tutumun karşısında devrimci bir çizgiyi işaret ettik. Cumhurbaşkanı seçiminin iki turunda da Cumhur İttifakı’ndan kurtulmak için Millet İttifakı’na destek vermemek gerektiğini vurgulayarak, düzenin hiçbir ittifakına oy yok dedik.

Kortejimiz yürüyüş kolundayken bir grup yoldaşımız Komünist Militanlar Birliği ile ortak şiarımız olan “Düzen İttifaklarına İki Turda da Oy Yok” yazılı olarak hazırladığımız ikinci pankartımızı alana soktu. Kortejimiz yürüyüş kolunda bu tutumu anlatırken alanda da aynı şiarımız miting başladığında alanda yerini aldı. Alana girişlerde devletin yasakçı tutumu Partizan ve Kaldıraç pankartlarına yönelik olarak da sürdü. Biz ise Newroz’da alana alınmayan “Kahrolsun Ezen Ulus Şovenizmi Kürtlere Özgürlük Ortadoğu’ya Barış” yazılı pankartımızı önceden yaptığımız hazırlıkla bu kez alana taşıdık. Alana girişlerde polisin keyfi yasak ve engellemeleri sürerken miting tertip komitesi etkin bir müdahalede bulunmadı. Tertip komitesi asıl müdahaleyi polise karşı direnenleri “provakasyona gelmemek”, “sakin kalmak”, “beklemek” ifadeleriyle gözaltına ve Kaypakka’ya bayraklarına el konmasına engel olmaya çalışan devrimcilere karşı sergiledi.

Kortejimiz alana girdiğinde ise kürsüden yapılan selamlama Köz imzalı herhangi bir pankartta ifade edilmeyen “Kurtuluş Devrimde Sosyalizmde” şiarını taşıdığı yönünde oldu. Elbette bu bir dil sürçmesi veyahut yanlış okuma değil, “bir oy Kılıçdaroğlu’na” diyenlerin sansürcü tutumunun ifadesiydi. Kürsüden bu hatayı düzeltmelerini talep etmemize rağmen talebimiz yanıtsız kaldı. Buna dair bir yanıt alamamamız bir yana, kürsünün hemen yakınında konumlanan aynı şiarlı -“Düzen İttifaklarına İki Turda da Oy Yok”- ikinci pankartımızı kürsünün miting katılımcıları tarafından daha rahat görülmesi gerekçesiyle indirmemiz için defalarca uyarıldık. Tertip Komitesi’ne bu sansürcü tutumu kabul etmediğimizi, pankartımızı indirmemizin söz konusu olamayacağını bildirdik. Miting sonuna kadar alanda pankartımızı taşıyarak “Düzen İttifaklarına İki Turda da Oy Yok” dedik.

Bağımsız 1 Mayıs Kürsümüzü Kurduk

1 Mayıs’ta geçtiğimiz yıl yaptığımız programı bu yıl yürüyüş kolunda gerçekleştirmeyi planladık. 1 Mayıs kürsüsünün emekçilerin mücadelesini büyüten değil, onları düzen ittifaklarına yedekleyen bir çizgiye hizmet ettiğinden kendi bağımsız kürsümüzü bu yıl da kurmayı hedefledik. Yürüyüşün öngördüğümüzden daha erken başlamasıyla programımızı alana taşıdık. Alanda görece kürsünün gürültüsüne en az maruz kalacağımız bir yerde konumlandık. Pankartlarımızı ve flamalarımızı uygun bir biçimde yerleştirerek programımıza başladık. Komünizm mücadelesinde düşenler için saygı duruşu ve Enternasyonal Marşı’nı okuduk. Ardından farklı konulara ilişkin yoldaşlarımız konuşmalar yaptılar.

İlk olarak işçilerin mücadeleleri hakkında söz alan yoldaşımız şunları aktardı:

Bugün 1 Mayıs! Ama bugün 1 Mayıs’ın anlamının unutulduğu bir sürecin içindeyiz.

1 Mayıs işçi sınıfının mücadele günüdür. İşçi sınıfının mücadelesi de sendikal bir mücadele olarak görülmemelidir. Siyasi bir mücadeledir.

Göçmenler, işsizler, güvencesizler, sendikalılar, sendikasızlar olarak onlarca farklı iş koluna dağılmış işçileri, yalnızca onların kısmi talep ve ihtiyaçları doğrultusunda ortak bir yerde örgütlemek de mümkün değildir.

Emekçiler ancak onları ortak bir hedefte, iktidar hedefinde bir araya getiren komünist partilerce somut bir davaya örgütlenebilirler.

Bugün Türkiye solunun unuttuğu gerçeklik de budur.

Komünistlerin görevi muhtelif haklar için mücadele eden işçilere alkış tutmak, onların peşinden gitmek değil, onlara kurtuluşlarının yegâne yolunu hatırlatmak ve devrimci dinamiklerini net bir hedefte harlamaktır.

İşçi sınıfının yegâne kurtuluşu da kendi iktidar organları tesis ettiği zaman mümkündür.

Fakat bugün işçilere emekçilere ezilenlere kurtuluşun Millet İttifakı’nda olduğu salık veriliyor.

İşçilerin emekçilerin akıllarında Erdoğan nasıl gidecek sorusuna biz değil onu ancak Milelt İttifakı gönderebilir diyenler hiçbir proletere güven veremezler.

Emekçileri seferber edebilmek için yalnız kalmak pahasına da olsa komünistler siyaset gerçekleri, devrimci çizgilerini eylemli bir şekilde ortaya koymak zorundadır.

Komünistler, proletarya sendikacıların gözlüğünden bakmazlar.

Elbette herşeyden önce bunu yapabilmek için, işçileri emekçileri devrim davasında örgütleyebilecek bir öncü partinin, devrimci partinin yaratılması gerekir.

Yaşasın Komünistlerin Birliği

İkinci olarak söz alan yoldaşımız ise ezilen ulus ve Kürdistan sorunu hakkında konuşma yaptı. Konuşmasında şunları ifade etti:

Birkaç ay önce tüm Ortadoğu Rojhilat isyanıyla sarsıldı. Mahsa Amini’nin öldürülmesiyle başlayan başkaldırı Rojhilat’ın her yerine taşındı. Rojhilat ezilen ulusun başkaldırısıydı.

Bugün Kürt ulusu zincirlerinden kurtulmadan laik ve demokratik bir Ortadoğu’dan bahsetmek mümkün değildir. Bugün yaşadığımız topraklarda da durum aynı. Hükûmet tezkerelerle operasyonlarla her gün Kürdistan’a saldırıyor. Kürt ulusu saldırılara karşı direniyor, ancak reformistler bugün Kürtlerin direnişine gözlerini kapatıyor. Hendekleri unutturmaya çalışıyorlar.

Sadece bu değil bugün seçimde Kürtlerin düşmanlarına oy verin diyorlar. Kürtleri bombalamayı şeref meselesi görenlere desteğe çağırıyorlar. Konu Kürtleri ezme olunca seceresi AKP kadar karanlık olanlarla yan yana duruyorlar.

Dün tezkerelere evet oyu veren, elleri en az hükûmet kadar kanlı olanlarla bugün el ele kol kola bir gelecek vadediyorlar. Bugün Kürdistan’ın ve Kürt ulusunun yanında olanlar önce Altılı Masa’ya destek vermeyi bırakmalı. Kürt ulusuna seçimlerle yalan vaatler vermeyi bırakmalı.

Kürt sorunu diyerek üstü örtülmek istenen bir mesele var. Bugün Kürt sorunu denilen şey aslında bir devlet kurma sorunudur. Kürdistan sorunudur.

Kürdistan sorunu bir devrim sorunudur. Kürt ulusunun kurtuluşunun bağımsız birleşik Kürdistan’dan geçtiğini düşünenler bugünden reformistlerle bağını kesmeli, devrimci mücadeleyi yükseltmelidir.

Bijî Serhildan Azadîya Kurdistan

Kahrolsun Ezen Ulus Şovenizmi

Kürtlere Özgürlük Ortadoğu’ya Barış

Bu konuşmanın ardında söz alan yoldaşımız göçmenler konusunda bir konuşma yaptı ve şunları ifade etti:

Yoldaşlar! Dostlar! Hevalno!

Hoş geldiniz!

1 Mayıs karnaval günü, bayram günü değil, Amerika’da göçmen işçilerin ortaya çıkardığı bir mücadele günüdür. Bugün sınıfın en örgütsüz kesimi olan göçmen işcilerin günüdür. Bugün 1 Mayıs kürsüsünde adı geçirilmeyen göçmenlerin günüdür. Bugün Ümit Özdağ gibilere, seçimlerde göçmenleri gönderme sözü verenlere cevap verme günüdür, bugün sınıf işbirliğine karşı sınıf savaşı verenlerin günüdür. Bizler Amerika’da sekiz saatlik işgünü mücadelesini ateşleyenlerin mücadelesini destekleyenleriz. Bizler sınıf işbirlikçisi bu kürsüyü reddedenleriz.

Bijî Yek Gulan!

Bijî Yekîtîya Komunîstan!

Kürdistan’da yaşanan 6 Şubat depremleri konusunda söz alan bir yoldaşımız ise şunları ifade etti:

Kürdistan’da yaşanan deprem sonucu onbinlerce emekçi hayatını kaybetti. Emekçilerin oluşturduğu dayanışmaların bölgede yetersiz kaldığı noktalarda hükümete karşı isyanlarını dile getirdiler. “Nerde bu devlet?” dediler.

Nerde bu devlet?” çağrıları deprem bölgesine, deprem saba emekçilerle dayanışmayı örmeye giden solun, yüksek sesle öne çıkardığı bir söylemdi.

Devrimciler bilirler ki devlet burjuvazinin devletidir. Alacağı önlemler kendisi için olacaktır.

Devletin nerde olduğu çok açıktır devrimciler “Nerede bu devlet?” diye sormazlar devlet emekçiler enkaz altındayken Kürdistan’ı bombalamakla meşguldür. Devlet kalekolların tepesindedir. Devlet devrimcilerin yarattığı dayanışma ağlarına saldırmaktadır.

Devletin nerde olduğu konusunda kafası karışık olmayan devrimcilerin propagandası ancak işçilerin kendi iktidarı, proletarya diktatörlüğü olmalıdır. Eylemi ise hükümete karşı bağımsız bir eylem hattı olacaktır.

Bu propagandayı da eylemi de yapabilme kapasitesi ancak devrimci partide mevcuttur. Devrimci parti yaratma sorumluluğu devrimcilik iddiası olanların, bizim omuzlarımızdadır.

Yaşasın Komünistlerin Birliği

1 Mayıs kürsümüzde söz alan başka bir yoldaşımız antiemperyalizm konusunu ele alırken şu vurguları öne çıkardı:

Meclisteki NATO oylaması sola antiemperyalizmini hatırlattı. “NATO’ya karşı durmayanlarla yan yana gelmiyoruz” dediler mitingler düzenlediler. NATO emperyalist, peki ya Bay Kemal”in seçim çalışmasını yürütenler? CHP bugün Türkiye’de Amerika planının yürütücüsü değil midir? AKP ve MHP artıklarını CHP’yle aynı masaya oturtan ABD değil midir? Bugün NATO eleştirisi yapanların hepsi Amerikancı projenin seçimde bayraktarlığını yapmıyor mu?

Antiemperyalist olmak isteyenler önce yerli işbirlikçileriyle mesafe koymalı. Amerikancı projeleri seçimlerde destekleyenler, 14 Mayıs cumhurbaşkanı seçiminde NATOcu, IMFci, Amerikancı Millet İttifakı’ndan bağımsız bir çizgide yürümeyenler antiemperyalist olamazlar. Antiemperyalist olmanın ilk koşulu seçimlerde düzen ittifaklarından kopmaktır.

Yaklaşan seçimlere ilişkin söz alan bir yoldaşımız konuşmasında şunlara değindi:

Her seçime bu seçim önemli diyorlar. Evet, bu seçim önemli bir seçim aynı zamanda. Seçimin önemli olması sınıf işbirlikçiliği için mazeret olarak sunuluyor. 1 Mayıs alanındayız. 1 Mayıs işçi sınıfının uluslararası mücadele günü ama siyasi atmosfer işçi sınıfı ile burjuvaziyi uzlaştırır hâlde. İşçi sınıfı burjuvazi karşısında tarafsız değil, bağımsız olmalı. İşçi sınıfı sesini kendisi için yükseltmeli. Yoldaşlar konuşmalarında değindiler, bugün emekçiler göçmen emekçilerin düşmanlarına, NATOculara yedeklendiriliyor. NATOculara oy verilebilir mi? Hayır. IMF programını uygulayacağım diyene oy verilebilir mi? Hayır. Biz 1 Mayıs’ın özüne uygun olarak buradayız. Diyoruz ki seçimlerde iki turda da düzen ittifaklarına oy yok. Sınıf işbirliği değil sınıf savaşını büyütelim diyoruz. Bugün bir oy Kemal’e bir oy da gönlünden geçene diyenler, cumhurbaşkanlığında sınıf işbirliği yapıp parlamento seçimlerinde devrimci lafızlarla devrimcilik yapılabilir diye düşünüyor. Kesinlikle hayır!

Bir oy Kemal’e diyenler Kemal’e kefildirler. Kemal’e kefil olanlar NATO’ya IMF’ye emekçi düşmanlığına da kefildirler. Yarın eleştiri hakları da yoktur. Parlamentoda muhalefet çoğunluğu aldığı zaman Millet İttifakı’na destek vermek zorundadırlar ya da onlara bağımlıdırlar. AKP’ye karşı mücadeleyi büyütme adına bu bağımlılık ilişkisinden kurtulamayacaklardır. Biz burjuvazinin adaylarına hiçbir koşulda destek verilmez diyoruz. Onun için de iki turda da düzen ittifaklarına oy yok, diyoruz. Bunu layıkıyla yapabilmek için de devrimci parti şart diyoruz. Devrimci parti ve komünistlerin birliği üzerine sözü yoldaşa bırakıyorum.

Son olarak söz alan yoldaşımız ise parti mücadelesi veren Komünistlerin Birliği’nin çağrısı hakkında yaptığı konuşmada şu vurgulara değindi:

Bu 1 Mayıs alanında iki kürsü kuruldu, birisi şu an ezilenleri emekçileri 1 Mayıs alanından 14 Mayıs’ta düzen ittifaklarına sermaye partilerine destek vermeye çağırıyor. Komünistlerin kurduğu bu kürsüden ise düzen ittifaklarına oy yok, sermaye partilerinden kop çağrısı yükseltiliyor. Emekçilerin kurtuluşunun kendi kollarında olduğunu, özgürlüğün sermaye uşakları olan partilerle değil savaşan işçilerle geleceği şiarını yükseltiyor bizim kürsümüz.

Komünistlerin Birliği Platformu bu çizgiyi siyaset sahnesine çıktığından beri sürdürüyor, bunu da referanslarına bağlı olarak yapıyor.

Komünist olmanın kriteri de bizim referans aldığımız Komünist Enternasyonal’in ilk dört kongresinin ilke ve esaslarına, Komintern’e katılmanın 21 Koşulu’na ve Mustafa Suphilerin TKP’sinin programına bağlı siyasal ve politik mücadele yürütmektir. Bu esaslara göre politik faaliyetinin rotasını belirlemeyeler elbette bırakalım komünizm davası yürütmeyi demokrasi mücadelesi dahi yürütemezler.

Platformumuz bu esaslara bağlı kalarak bu toprakların komünist partisini yaratma mücadelesi vermektedir. Bu mücadele masa başında verilemeyeceği için devrimci örgüt disipliniyle politik arenada yükseltilerek verilebilir. Çağrımız da bu esasları politik mücadele de savunacak militanlaradır. Komünistlerin birliği diyenler parti kuruluş kongresine kadar mücadele alanlarında bu çağrıyı yükseltmeye devam edecektir. And olsun ki bu toprakların komünist partisi kurulacak ve dünya bir kez de bu topraklardan sarsılacaktır.

Yoldaşlarımızın yaptığı bu konuşmaların ardından 1 Mayıs programımızı tamamladık.

Sınıf İşbirliğine Karşı Devrimci Tutum

Programımızın tamamlanmasıyla yaygın olarak “Sınıf İşbirliği Değil Sınıf Savaşı” ve “Düzen İttifaklarına Her İki Turda da Oy Yok” şiarını yükselttiğimiz Enternasyonal Komünist İşçi Birliği, Komünist Militanlar Birliği ve Köz imzalı bildirilerimizi yaygın olarak dağıttık. Kısa bir süre sonra ise 1 Mayıs kürsüsünün programı bitti.

Köz olarak planladığımız programı bir dizi teknik aksaklık, sansür ve kısıtlılığa rağmen gerçekleştirdik. Yürüttüğümüz 1 Mayıs çalışmamız ve 1 Mayıs’ta aldığımız tutumun düzene yedeklenen parlamentarist akımların karşısında olduğu apaçık görülmektedir. Ama aynı zamanda aldığımız tutum doktriner ve genel geçer bir devrim söyleminin ötesine geçemeyenlerin de apolitik çizgisini teşhir eder niteliktedir. Bugün cumhurbaşkanı seçimine ilişkin tutum almayanlar, ne kadar iddialı söylemleri sahiplenirse sahiplesin apolitik bir çizgiye düşmektedir. Köz’ün arkasında duran komünistler ise bağımsız cumhurbaşkanı çalışmasıyla somutladıkları politik tutumunu 1 Mayıs’a yansıtmıştır. Cumhurbaşkanı seçiminin hiçbir turunda düzenin hiçbir ittifakına ve adayına oy yok demiştir.

Üstelik 1 Mayıs’ta alınabilecek tek politik tutum olan bu tutumu sadece Köz almadı. Bu tutumu alan Komünist Militanlar Birliği ve Enternasyonal Komünist İşçi Birliği ile Köz olarak eylem birliği yaptık, bu tutumu hem ortak bir bildiriyle hem de 1 Mayıs alanlarında eylemli bir biçimde birlikte savunduk. 1 Mayıs alanlarında yükseltilen bu çağrı daha güçlü biçimde yükseltildi. 1 Mayıs’ın hâkim çizgisine aykırı, sınıf işbirlikçiliğine karşı devrimci bir tutum bu eylem birlikleriyle güçlenmiştir. Aldığımız bu politik tutumun yarattığı huzursuzluk sansürcü ve yasakçı bir biçimde karşımıza çıksa da 1 Mayıs meydanında 14 Mayıs seçimlerinde düzen ittifaklarına destek vermeme ve sınıf işbirliğine karşı sınıf savaşını büyütme çağrımız yükseltilmiştir.

İstanbul’dan Komünistler