Köz’ün arkasında duran komünistler olarak 29 Mart Çarşamba günü saat 18.00’de Devrimci Gençlik Birliği’nin çağrısıyla “Gençlik Seçimini Tartışıyor” başlıklı panel-foruma katıldık. Etkinlikte bizim dışımızda konuşmacı olarak Devrimci Gençlik Birliği, Kaldıraç Üniversite, Emekçi Hareket Partisi Gençliği ve Yeni Demokrat Gençlik de vardı.
Etkinliğe katılırken planımız, Aralık ayından beri sürdürdüğümüz “Emekçilerin Seferberliği için Bağımsız Aday” kampanyasının çağrısının bugün ihtiva ettiği önemi ve kendisini devrimci addedenler için gördüğü turnusol kağıdı işlevini ortaya koymaktı. Etkinliği değerlendirdiğimizde de önümüzdeki 2023 Cumhurbaşkanı seçiminde bağımsız bir adayı desteklemenin neden bugün alınması gereken tutum olduğunu isabetli bir şekilde muhataplarımıza aktarabildiğimizi düşünüyoruz.
Etkinlikte dile getirilenlere bakıldığı zaman, aslında Türkiye solunda da birkaç istisna bir kenara bırakılırsa alışılageldiği üzere iki burjuva ittifakın da emekçilere bir şey vaat etmediğinin bilincinde olunduğu vurgusu her konuşmada yer almaktaydı. Her ne kadar bu kalkış noktası ortak bir zemini oluşturuyor olsa da burjuvazinin emekçi ve ezilenlere sunduğu çözümsüzlüğün, Erdoğan’ın akıbeti meselesinin burjuvaziye terk edilmesinin karşısında devrimcilerin alması gereken tutumun ne olduğu noktasında farklı görüşler öne sürüldü.
Etkinlikte ilk olarak Kaldıraç Üniversite söz aldı. Konuşmacı özetle, bugün Türkiye’de kitlelerde Erdoğan’a karşı yoğun bir nefret ve değişim isteği oluştuğundan bahsetti. “Saray Rejimi”nin de yalnız AKP ile özdeleştirilmemesi gerektiğini Millet İttifakı ile birlikte topyekûn olarak bu burjuva blokların Saray Rejimi’ni oluşturduğunu, ayrı olmadıklarını söyledi. Seçimlerin ise devrimciler açısından taktik bir hamle olabileceğinden ancak kendileri için aslolanın bir direniş hattı örgütlemek olduğundan bahsetti. Seçimlerden sonra CHP’nin kazansa da kaybetse de kitleleri satacağını, kitlelerin kendi iradesini sandıkta gördüğü koşullarda sandık güvenliğini örgütlemenin önemli olduğundan, “Atı alanın Üsküdar’ı geçtiği” bir tablonun önüne geçmenin sağlanması gerektiğinden bahsetti. Kitlelerin bağımsız taleplerinin dayatabilecek bir eylemlilik hattının örülmesi hangi yolla mümkünse (sandıktan geçiyorsa sandıkla, eylemden geçiyorsa eylemle) o yolun takip edilmesi gerektiğini vurguladı.
EHP Gençliği adına söz alan konuşmacı ise Kaldıraç Üniversite konuşmacısına sandık güvenliği hakkındaki vurguları çerçevesinde katıldıklarını, 21 yıldır Tek Adam Rejimi ile yönetildiğimizi, buna karşın halkın koyduğu iradeye sahip çıkmak gerektiğini belirtti.
DGB konuşmacısı, seçimlerin devrimciler tarafından öteden beri bir teşhir faaliyeti çerçevesinde kullanılageldiğinden ancak yürütmenin başı için yapılacak bir seçimde aday göstermenin bu düzeni meşru göstermek anlamına geleceğinden, dolayısıyla Cumhurbaşkanı seçimlerinde aday gösterilmesinin ilkesel olarak yanlış olacağından bahsetti. Emek ve Özgürlük İttifakı ve Sosyalist Güç Birliği’nden de bahseden DGB konuşmacısı, devrimciler için meselenin burjuvazinin krizine çözüm üretmek değil, bu krizi derinleşmek ve emekçi ve ezilenlere göstermek, işçi sınıfını örgütlemek olduğunu vurguladı. Örgütlü bir toplumun tüm saldırıları bertaraf edeceğini söyleyerek, ancak bunun siyasal iktidara birtakım konularda geri adımlar attırabiliceğini dile getirdi.
Köz adına konuşmasını gerçekleştiren yoldaş ise konuşmasına SGDF’li ve ESP’li tutsaklardan bahsederek başladı. Ardından Boğaziçi Üniversitesi’nde meydana gelen eylemlerin de kitlesel hâle gelmesinin eylemlerdeki sesi Boğaziçi sınırlarının dışına çıkmasıyla, doğrudan sorunların kaynağını hükümette görmesiyle, mümkün olabildiğini bu sayede geniş kesimleri birleştirebildiğini vurguladı. Önümüzdeki seçimler yaklaşırken de rejim krizinin derinleştiği Türkiye’de tüm sorunların Erdoğan sorununda bir araya geldiğinden ve bunun kitleler nezdinde de birleştirici bir etkisi olduğundan bahsetti.
Seçimlere giderken karşı devrimin iki kampının kavga etmesiyle rejimin dayanaklarının zayıfladığını söyleyen yoldaş, seçimde belirleyici olanın HDP’nin merkezinde olduğunu Türkiye solu olduğunu anlattı. Cumhurbaşkanı seçiminde alınacak kararın devrimcilik ve reformizm, sınıf savaşı ve sınıf işbirliği arasında bir turnusol kağıdı olacağını belirten yoldaş, Bolşeviklerin savunduğu anlamda bir boykotun mümkün olmadığı bugünkü koşullarda alınacak tek devrimci tutumun Cumhurbaşkanı seçiminde düzen güçlerinden bağımsız bir cumhurbaşkanı adayı çıkartarak, bunun emekçi ve ezilenlerin hükümete karşı kitlesel seferberliğini büyütebilecek bir kaldıraç olarak kullanılması olduğunu vurguladı. Köz’ün yaz ayında tüm sol siyasetlere emekçi ve ezilenleri hükümetin karşısına bağımsız bir kutup olarak dikmek amacıyla, “Tarafsız olmayalım, bağımsız olalım! Seçimleri beklemeyelim!” diyerek ortak aday çağrısında bulunduğunu dile getiren yoldaş, bunu ancak Köz ve Enternasyonal Komünist İşçi Birliği’nin yaptığını ifade etti. Böyle bir adayın çıkmadığı koşullarda da tutumumuzun değişmediğini belirterek “Düzen İttifaklarına Hiçbir Turda Oy Yok!” diyerek geçersiz oy kullanacağımızı açıkladı. Milletvekili seçimine “kızıl propaganda” lafızlarıyla odaklananların cumhurbaşkanı seçimindeki işbirlikçi tutumunu örtbas ettiklerini dile getirerek, tali olan milletvekili seçimlerini gündemimize almayacağımızı ve cumhurbaşkanı seçiminde Millet İttifakı’na açık veya örtük destek veren hiçbir partiyi, ittifakı ve adayı desteklemeyeceğimizi anlattı. Köz adına konuşan yoldaş, devrimciler açısından tarihte de seçimlerin proletaryanın siyasetinin yükseltilmesi için bir kaldıraç olarak kullanıldığından, bunun bizzat hem Bolşevikler, hem 1920’de Çekoslavakya Komünist Partisi hem de birçok farklı Komintern üyesi parti tarafından yapıldığından bahsetti. Bugün burjuva ittifakların her ikisini de karşısına alarak yapılacak bağımsız bir siyasetin devrimciler açısından yürütülmesinin zaruriyetini vurguladı.
Yeni Demokrat Gençlik adına sunumunu yapan konuşmacı, iki kanat arasında ezilenlerin bir seçime zorlandığını, bizim ise ancak bizden olmayan bu iki klik arasında hangisinin kaybedeceğini belirleyebileceğimizi söyledi. Önümüzdeki seçimlerde gençliğin kendi hareketliliğini ve örgütlülüklerini yaratabilmesi için Emek ve Özgürlük İttifakı’nın desteklenmesinin önemli olduğunu, bugün Yeşiller Sol Parti’nin bir mevziiyi ifade ettiğini ve bunun kaybedilmemesi gerektiğini vurguladı.
Sunumların tamamlanmasının ardından soru-cevap kısmına geçildi.
Soru cevap kısmında birçok soru ve görüş belirtildi. Bir yoldaş söz alarak, Kılıçdaroğlu’nu işaret edenlerin kitlelere çok güçsüz olduğunun anlatarak sandığa çağırdığını söyledi ve “Kitlelere güçsüz olduğunu, Kılıçdaroğlu’nun güçlü olduğunu anlatanlar, yarın Erdoğan’ın seçim sonuçlarını tanımadığı veyahut farklı bir durum olduğunda kitlelere “Şimdi güç biziz. Sokağa çıkalım” nasıl diyecekler? Kitlelere bunu nasıl inandıracaklar?” diye sordu. 14 Mayıs’tan sonra faşist olan bir diktatörün nasıl indirileceği, 14 Mayıs’ta seçimlerin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği gibi konular da sorulan soruların arasındaydı. Aynı zamanda forumda, bir yoldaş söz alarak Kızıldere’yi hatırlattı ve 71-72 Kopuşu’na bir tek Köz’ün sahip çıktığını, komünistlerin birliğini sağlayarak devrimci partiyi yaratma görevinin hala önümüzde durduğunu vurguladı. Bir yoldaş daha söz alarak üç ayı aşkın süre boyunca yürüttüğümüz Emekçilerin Seferberliği İçin Bağımsız Aday kampanyasının temel amacını ve siyasi sözünü anlattı ve “Seçimle Değil Devrimle Gidecek” dememizin ne ifade ettiğini sordu. Başka biri daha söz alarak Türkiye’deki tasfiyecilik sürecinden bahsetti ve bunun sebeplerini sordu.
DGB adına konuşan arkadaş bizzat söz alarak Köz’e sorusunu yöneltti. Burjuvazinin yürütmedeki en yüksek organına talip olmanın pragmatik oportünizm olduğunu belirtti. TKP’nin yaptığı 500 bin oy çağrısını örnek göstererek, “500 bin oyu toplarsak emekçiler eskisi gibi sömürülmeyecek” vaatlerini, benzer olarak TİP’in ve HDP’nin seçim tutumlarını ve Venezuela ve Brezilya örneklerini hatırlattı. Köz’ün de yürüttüğü Emekçilerin Seferberliği İçin Bağımsız Aday kampanyasında 100 bin imza toplandığı koşullarda yürütmenin başına talip olmak anlamına gelen cumhurbaşkanı seçiminde aday olmanın kitleler nezdinde mevcut düzenin meşruiyetini onaylamak anlamına geldiğini söyledi ve Köz’ün bunu hangi düzleme oturttuğunu sordu.
İkinci tur konuşmalarına geçildi.
Köz adına söz alan yoldaş öncelikle DGB’li arkadaşa bu soru veya görüşlerin kamuoyu önünde yazılı olarak yapılmasının daha doğru olacağını dile getirdi. Konuşmasında sorulan sorulara cevap veren yoldaş, öncelikle Köz’ün “Seçimle Değil Devrimle Gidecek!” vurgusunu açtı. Asıl olarak Amerikancı bir proje olan Millet İttifakı’nı ele aldığımızda Amerika’nın şu anda bulunduğu durumun anlaşılmasının gerektiğini, bugün gerek Ukrayna-Rusya savaşında aldığı savunmacı pozisyondan, gerek Afganistan’dan çekilmek zorunda kalırken alanı Çin’e bırakmasından anlaşılacağı üzere ABD emperyalizminin bugün dünyada gerileyen bir pozisyonda olduğunu vurguladı. Bu bağlamda da Türkiye’deki Amerikancı projenin de tutmasını bekleyenlerin aslında ABD’ye haddinden fazla bir paye biçtiğini, gerileyen ABD’nin Türkiye’deki seçim hesaplarının da tutmaktan çok uzak olduğunun daha bugünden belli olduğunu da belirtti. Bir yanda da Türkiye’de derinleşen rejim krizi nedeniyle devletin kendisinin artık bir koalisyon hâline geldiğini belirtti. Bürokrasinin tamamen dağınık bir yapıda olduğu, herhangi bir şeyin yapılması için ancak telefonla talimat alındığı, 2015’te başlayan içsavaşla birlikte burjuva hukukun dahi işlemez hâle geldiği koşullarda seçimlerin sonuçlarından bağımsız olarak Erdoğan’ın iktidarı devretmeyeceğinin altını çizdi. Erdoğan’ın iktidarı devretmediği koşullarda da emekçi ve ezilenleri hükümete karşı seferber etmenin ancak daha bugünden burjuva ittifaklardan bağımsız bir hat izlemek olduğunu belirtti. Bunun aynı zamanda istenilir, bir tercih olduğunu da dile getiren yoldaş, bugünkü nesnel koşulların devrimcilerin lehine olduğunu anlattı.
Yoldaş, bağımsız bir cumhurbaşkanı adayı çıkartmanın komünistlerin tarihinde yeni bir şey olmadığını, hem bizim referans olarak kabul ettiğimiz hem de bunu soran akımların referans olarak kabul ettiği tarihte bunun somut örneklerini verdi. Cumhurbaşkanı seçiminde yürüttüğümüz bağımsız aday çalışmasının çağrısının “Düzen İttifaklarına Hiçbir Turda Oy Yok!” olduğunu, kitlelere “Cumhurbaşkanı olursak şunları yapacağız” gibi hiçbir vaat sunulmadığını, tam aksine Erdoğan’ın ancak bir emekçi seferberliği ile gönderilebileceği vurgusu ile kitlelere kabul ettirilmeye çalışılan parlamentarist göz bağının tam karşısında, tarafsız değil bağımsız tek devrimci tutum olduğunu belirtti. Son olarak katılımcı kurumları 1 Mayıs’ta “Düzen İttifaklarına Hiçbir Turda Oy Yok!” şiarını birlikte daha güçlü bir şekilde yükseltmeye çağıran yoldaş konuşmasını sonlandırdı.
Etkinlik ikinci tur konuşmalarının tamamlanmasının ardından sona erdi. Etkinlik sonunda hem etkinliğe katılan dinleyicilerden hem de çevreden söylediklerimize dair bir ilgi gördük. Yeni tanıştığımız arkadaşlara tutumumuzu daha net bir şekilde açıklama fırsatı bulduk, gazetemizin son sayısını ve aynı zamanda sona ermiş kampanyamızın bültenlerini dağıttık.
Sözümüzü ayrım çizgilerimizi net bir şekilde ortaya koyarak söylediğimiz ve bunun kitleler nezdinde de açıkça görülmesi sebebiyle olumlu bir etkinlik olduğunu düşünüyoruz. Devrimci Gençlik Birliği’nden arkadaşların çağrısıyla düzenlenen bu gibi etkinlikleri önemli buluyoruz. Bu gibi etkinliklerin daha fazla eylem birliğinin kapısını açacağını umuyoruz.