Tek-Gıda-İş sendikasında örgütlendikleri için işten atılmalarının ardından sendikalı olarak işe geri alınmaları talebiyle direnişe geçen, 150 güne yakındır direnişte olan Polonez fabrikası işçileri direnişlerini açlık grevine dönüştürürken farklı kentlerde de eşgüdümlü bir biçimde bu direnişle dayanışma eylemleri gerçekleştirildi.
Bu eylemlerden biri de Karşıyaka Çarşı girişinde yapıldı. “İşçilere değil patronlara barikat! Direnen Polonez işçileri kazanacak! Polonez işçisi Ankara yolunda!” sloganlarının yer aldığı bir pankartın açıldığı eylemin başlangıcında yapılan ajitasyon konuşmasındada Polonez işçilerinin direnişlerinin Türkiye’deki “istibdata karşı hürriyet mücadelesi”nin parçası olduğu ifade edildi. Okunan ortak açıklamada ise şu görüşlere yer verildi:
“(…)Polonez işçileri geçtiğimiz Cuma günü anayasal hak yürüyüşüne başlayarak direniş alanlarından Ankara’ya doğru yola çıktılar. Ancak Polonez işçilerinin önü ilk durakları olan Çatalca Adliyesi önünde polis tarafından kesildi. Ürdün sermayeli Polonez’in korumalığını yapan polis üç gündür Tek-Gıda-İş önderliğindeki işçilerin Ankara’ya yürüyüşüne engel oluyor.
İnsanca yaşayabilecek ücret ve daha iyi iş koşulları için Tek-Gıda-İş sendikasına üye olan 146 Polonez işçisi geçtiğimiz Temmuz ayında ‘hırsızlık ve yüz kızartıcı suç’ maddesi olan kod 46 ile işten çıkarıldılar. İlk önce, 13 işçinin işten çıkarılmasının ardından işçiler arkadaşlarının işe geri alınması için Polonez fabrikasında iş durdurma eylemi gerçekleştirdi. İş durdurma eylemini kırmak için her türlü yolu deneyen Polonez yönetimi 133 işçiyi daha işten çıkardı.”
Aylardır süren direnişe işverenin talepleri doğrultusunda polisin, kaymakamlığın düzenli saldırılarının altının çizildiği açıklamada ayrıca şunlar ifade edildi:
“Aylardır ilk günkü inanç ve kararlılıkla mücadele eden Polonez işçileri en son yapılan görüşmelerden işçileri tatmin edecek bir sonuç çıkmayınca anayasa tarafından koruma altına alınmış sendikal haklarını devlete ve Polonez patronuna uygulatmak için Ankara’ya yürümeye karar verdiler. Yani Polonez işçileri ortadan kaldırılan anayasayı uygulatmak için mücadele ediyorlar.”
Açıklamada aynı zamanda Polonez işçilerinin direnişinin asgari ücret konusunda ve Mehmet Şimşek’in Orta Vadeli Programına karşı mücadele konusunda Türkiye işçi sınıfına yol gösterdiği ifade edilerek şu vurgu yapıldı:
“(…)İşçi düşmanı Orta Vadeli Programa karşı mücadele için işçi sınıfının yolu: İşgal, grev, direniştir.”
Açıklamada son olarak Polonez direnişini boğmaya çalışan güçlere ve bunun yanı sıra İzmir’in emekçi halkına da çağrı yapıldı:
“Bizler İzmir’in emekçi halkı olarak buradan bir kere daha sesleniyoruz: Bir an önce Polonez işçilerinin önünü açın! Polonez’e sendika girmesinin önündeki bütün fiziki engelleri kaldırın ve işten çıkarılan işçilerin işe geri dönmesini sağlayın! Devlet, anayasa tarafından güvence altına alınan sendikal hakların kullanılmasının önünde engel olmaktan vazgeçsin! Sefalet ücretine karşı mücadele eden Polonez işçilerinin sendikal haklarına saygı duyun! İzmir’in emekçi halkını Polonez işçilerinin direnişine destek vererek Polonez ürünlerini tüketmemeye davet ediyoruz.”
Eylem boyunca “İşçilere değil, patronlara barikat”, “Polonez işçisi yalnız değildir!”, “Her yer Polonez her yer direniş!”, “Direne direne, direnişle zafere!”, “Zafer direnen emekçinin olacak!”, “İşçiyiz, haklıyız, kazanacağız!”, “Yağmur çamur yağsa da, kış kıyamet kopsa da direneceğiz!”, “İşgal, grev, direniş!”, “İşçiler açken patronlara huzur yok!”, “Yaşasın sınıf dayanışması!” sloganları atıldı.
Polonez işçilerinin sendikal mücadelesinin sınıf mücadelesinin geneli ile bağını kurmaya çalışan ve ağırlıklı olarak devletin direnişe karşı tutumunu işleyen bu eylem özü itibari ile sendikal değil siyasal bir soruna işaret etse de; sorunun çözümü olarak tüm imkanları ile bu direnişi boğmaya çalışan aynı burjuva devleti yürürlükteki ‘82 Anayasası’na uyması ve bu anayasayı hakkıyla uygulamaya davet etmesi ile geri bir siyasal çözüm tarif etmekle yetindi.
Özgürlük Savaşan İşçilerle Gelecek!
İzmir’den Komünistler