KöZ’ün arkasında duran komünistler olarak Mayısta Yaşam Kooperatifi’nin “Meclisten Sokağa Demokrasi Mücadelesini Yükseltiyoruz” etkinliğinin ilanını Kartal ve Maltepe’deki bir dizi kuruma, kafeye ve emekçilere ulaştırdık.
Etkinlik ilanını dağıtırken böylesi halk buluşmalarını neden önemli gördüğümüzü anlatma imkanı doğdu. Özellikle YSP seçmeni olduğunu ifade eden bir emekçi ile olan sohbetimiz görüşmelerimizin özeti niteliğindedir. 2023 seçimleri geride kalmışken tüm “tarihin en gerici meclisi” retoriğini bir kenara bırakıp halihazırda mevcut olan imkanları sokağı hareketlendirecek şekilde kullanmanın önemi üzerine konuştuk. Kendisi Kürdistan’da zamanında süregiden eğitim dayanışması hakkındaki pratiklere ilişkin değerlendirmelerini, geçmişte Sebahat Tuncel gibi vekillerle yürütülen çalışmalara ilişkin fikirlerini paylaştı. Konu haliyle yerel seçimlerdeki atmosfere de sirayet edecek bir sokak hareketliliğine geldi. Biz de bugün adını ne koyarsak koyalım mevcut hükümete karşı yürütülecek bir mücadelenin ezilenler açısından olmazsa olmaz olduğunu, ezilen ve emekçilerin hak arama mücadelelerini mevcut hükümeti hedef tahtasına koyan bir demokrasi mücadelesine dönüştürmek gerektiğini anlattık. Böyle bir mücadelenin de ortak bir dava etrafında yürütüleceği için yerel seçimler dahil muhtelif gündemlerde rekabetçi ve dar grupçu kaygılardan uzak bir nitelik taşıyacağını ifade ettik. Emekçi ve ezilenlerin seferberliğini örme kaygısıyla hareket ettiğimizde burjuvazinin aday merkezli çalışmalarının karşısına ilke merkezli bir dayanışmanın çıkacağında ortaklaştık.
Bir kurum ziyaretimizde belirtilen soru ve görüşler üzerine de ekonomik temelli mücadelelere ilişkin görüşlerimizi anlatma imkanı bulduk. Aslında soru daha baştan alışık olduğumuz şekilde bir ekonomik kriz olduğu ön kabulünden hareketle değil de bir ekonomik kriz olmadığı, aslında görece ayrıcalıklı kesimlerin budandığına ilişkindi. Biz de bu yöndeki tespitlerimizi ifade ettik ancak kapitalizmin genel bir özelliği olarak elbette emekçilerin sefalet ve yoksulluk içinde olduğu, komünistlerin gündeminde her zaman bu temelde bir mücadelenin yer alması gerektiğini belirttik. Her gündelik talepte olduğu gibi komünistlerin bu konuda da emekçileri hükümete karşı mücadele uğruna harekete geçirecek şekilde yaklaşması gerektiği, sendikasız, sigortasız işçilerin ayrıcalıklı kesimlere göre daha çok gündem edilmesi gerektiğini, göçmen işçilerin sınıfın bir parçası olarak görülmesi gerektiğini açma imkanı bulduk. Bu anlamda işçilerin birliğini sağlamak içinse şu veya bu sarı sendikadan şikayet edip işçilere “militan sendikacılık” başlığıyla daha dar çözümler önermenin bizi sendikalist bir hatta mahkum edeceğini, bunun örneklerinin çok olduğunu tartıştık. 15-16 Haziran üzerinden gelişen sohbetimizde de bir sendikacıdan, devrimcilerin yapması gerekenleri beklememek gerektiği, işçiler arasında yürütülen bir faaliyetin gündelik taleplerin ötesinde gerçek anlamda devrimci bir nitelik taşıması için de işçilerden önce komünistlerin birliği gerektiği gibi sohbetimizi daha geniş bir pencereden sürdürdük.
Komünistler olarak emekçilerin hak arama mücadeleleri ve taleplerinin ancak hükümete karşı yürütülecek bir mücadele ile kazanılabileceğinin bilincindeyiz. Emekçilerin bu doğrultuda harekete geçirilmesi için bulunulan her girişime destek verdiğimiz gibi, bu maksadı taşımasa dahi böyle bir potansiyel taşıyan buluşma ve etkinlikleri önemsiyoruz. İçinde yer aldığımız kurum ve kitle örgütleri dahil olmak üzere bu doğrultuda adım atmaya devam edeceğiz.
Gülsuyu’ndan Komünistler