İşçi Emekçi Birliği olarak 26 Ağustos Cumartesi Günü saat 16:30’da DİSK Enerji-Sen’in çağrısıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi önünde toplanan İSKİ, İGDAŞ ve Enerji A.Ş. işçilerinin eylemine katıldık. Kendilerine reva görülen düşük ücretlere, ağır iş yüküne, güvencesiz ve kadrosuz çalışmaya, baskılara, işyerinde artan mobbinge, artan iş kazalarına karşı işçilerin pankartlarındaki talebi “İnsanca Yaşamak, Güvenceli Çalışmak İstiyoruz”du.
Eylemde İşçi Emekçi Birliği’nin ve diğer kurumların önlük giymesine veya döviz, bayrak tutmasına izin verilmedi. Yalnızca DİSK bünyesindeki sendikaların dövizleri, önlükleri ve pankartı bulunuyordu. “Eşit İşe Eşit Ücret” ve “Çalışırken Sakatlanmak İstemiyoruz” şiarlı dövizler işçiler tarafından tutuluyordu. İBB’ye bağlı taşeron firma İSPER bünyesinde çalışan işçiler adına yapılan konuşmada işçilere kadro sözü verilerek anlaşma imzalatıldığından, ancak hala güvencesiz ve taşeron şartlarında çalıştıklarından, firmanın emekçileri emek sömürüsüne mahkum ettiğinden, sürekli baskı ve mobbinge maruz bıraktığından, ağır iş yükünün altında iş kazalarına ve sakatlanmalara sebep olduğundan bahsedildi. Ayrıca sarı sendikanın işverenle yaptığı sözleşme nedeniyle sefalet ücreti almak zorunda kaldıkları, emeğin karşılığını, işçi sağlığı ve gerekli iş güvenliğini talep ettikleri vurgulandı.
Ardından DİSK Enerji-Sen adına söz alan Enerji-Sen Genel Başkanı Süleyman Keskin, insanca yaşam ve güvenceli çalışma talebini yükseltti. Bu sorunun yalnızca İBB’de olmadığını, ülkenin her tarafında olduğunu vurguladı. Sendikanın emekten yana mücadeleyi büyüteceğini, ekmek kavgasını sürdüreceğini ekledi.
Eylem öncesinde İşçi Emekçi Birliği adına söz almak istememize rağmen bize söz verilmeyerek eylem bitirildi. Eğer söz alabilseydik işçileri emekçileri bu sefalet ücretlerine, hayat pahalılığına, güvensiz çalışmaya ve işçilerin gayet iyi bildiği daha sayılabilecek yüzlerce soruna mahkum edenin bizzat bu sermaye düzeni olduğunu, bu düzenin koruyucusu ve devam ettiricisi olanların İBB koltuğunda oturanlardan saray eşrafına kadar bütün bu patron ve sermaye partileri olduğunu vurgulayacaktık. Emekçilerden yana bir düzeni kurmak ve bu sorunlardan kurtulmak için emekçileri sefalete mahkum edenleri, sefaletin sorumlusu hükümeti ve onun yürüttüğü düzeni korumaya ant içmiş patron partilerini, sermayenin payanda ve kolonlarını karşımıza almak gerektiğini, tüm bu grev ve direnişleri ortak bir hedefe karşı ortak bir mücadelede birleştirmek, emekçilerin seferberliğini örmek ve sermaye düzenini alt etmek gerektiğini belirtecektik.
Kurtuluş Kendi Kollarımızda!
Beşiktaş’tan Komünistler