Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası (DEV TEKSTİL) 4. Olağan Genel Kurulu 29 Ağustos Pazar günü Karşıyaka Çarşı Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. 2019-2021 yılları arasında yürütülen faaliyetlerin değerlendirildiği ve faaliyet raporunun okunduğu genel kurulda son iki yılda pandemi koşullarının genel olarak işçi sınıfı ve özel olarak tekstil işçileri üzerinde yarattığı basınç üzerine görüşler ifade edildi. Yapılan bir dizi tüzük değişikliği önerileri arasında yer alan sendikanın merkezinin İstanbul’dan İzmir’e taşınması konusundaki önerge kabul edildi.

III. dönem Yönetim Kurulu adına söz alan Fatma Alökmen genel kuruldaki konuşmasında şunları vurguladı:

“AKP iktidarı tarafından izlenen politikalarla toplum birbirine kutuplaştırıldı, halklara düşmanlık artırıldı, kadınların hakları daha da gasp edildi. Servet ve sefalet arasında, sermaye ve emek arasındaki uçurum derinleşti. İşçi sınıfı bu denli ağır bir yıkımı yaşıyorken, işçi hareketi oldukça geri bir seyir izlemeye devam ediyor. Parçalı ve dağınık yapı aşılamadığı için, tek tek ortaya çıkan mücadele dinamikleri ya yenilgiye uğruyor ya da kısmi kazanımlarla geri çekiliyor. İşçiler ölüm ile burun buruna çalışırken, sendika yönetimlerinin çoğunluğu burunlarını sırça köşklerinin dışına bile çıkarmadılar. İşçi sınıfının mücadelesinin önünün açılması için işbirlikçi-icazetçi sendikal anlayış mutlaka aşılmak, sınıf hareketinin içinden sökülüp atılmak zorundadır” dedi.

Genel kurula katılan farklı akım, örgütlenme, sendika ve sektörlerden işçi ve katılımcıların yanı sıra muhtelif işyeri direnişlerinden işçiler de genel kurulda kürsüyü kullandı. DİP, TÖP, BDSP temsilcilerinin ilk kısımda kürsüde söz alarak genel kurulu selamladıkları konuşmalarında bürokratik sendikal yapıların dışındaki işçi örgütlenme girişimlerinin kıymetli olduğu ve bu girişimlerle dayanışma içerisinde oldukları vurgulandı.

KöZ Gazetesi’ni temsilen bizler de söz alarak genel kurulda şunları ifade ettik:

“Türkiye’de işçi sınıfının mücadelesinin zayıfladığını, gerilediğini iddia edenler ilk bakışta doğru bir şeye temas ediyor gibi gözükseler de yanılıyorlar. Herkesin sınıf mücadelesinin temposunun zayıfladığını düşündüğü bir dönemde 2015 yılında pek çok kentte sendikal bürokrasiye karşı neredeyse bir kalkışma hüviyeti kazanan metal işçilerinin eylemi gerçekleşti. Hiç beklenmedik bir anda 3. Havalimanı işçileri çok basit insani taleplerle iş bıraktıklarında karşılarında tabur tabur jandarmayı buldular. Aralarında en az koordinasyon olduğu ve en örgütsüz olduğu düşünülen kundura işçileri parça başı fiyatları yükseltmek için pek çok kentte son derece koordine eylemler düzenlemeyi başardılar. Son dönemde maden işçilerinin eylemleri ve Türkiye’nin muhtelif kentlerindeki irili ufaklı işçi eylem ve direnişleri bize eksikliğini hissettiğimiz şeyin işçi sınıfında bir hareketlilik olmadığını gösterdi. En ufak sendikal hakkın, en ufak demokratik hakkın kullanılmasının önüne hükümetin, Cumhur İttifakı’nın, AKP-MHP iktidar blokunun dikildiği koşullarda asıl eksikliğini hissettiğimiz şey tüm bu sosyal veya sınıfsal hareketleri kendi sorunlarını çözmek için iktidarın karşısına dikecek devrimci siyasal bir önderlik idi. Daha iyi sendikalara, işçi örgütlerine, dayanışma kurumlarına ihtiyaç duyduğumuz muhakkak ama esas yakıcılaşan ihtiyaç rejim krizi yaşanılan koşullarda bu krizi emekçiler lehine bozacak devrimci siyasal bir önderlik.”

Serbest kürsünün ardından seçime geçilerek yeni dönem yönetim kurulu seçildi.

Tek Bir İşçi Sigortasız, Tek Bir İş Yeri Sendikasız Kalmasın!
Kahrolsun Ücretli Kölelik Düzeni!
Özgürlük Savaşan İşçilerle Gelecek!

İzmir’den Komünistler