Düzenleyicileri arasında yer aldığımız 22. 2 Eylül Festivali kapsamında, 31 Ağustos Cumartesi günü “Güncel Siyasi Durum” paneli gerçekleştirildi. Panele SMF, DEM, Köz ve TJA adına konuşmacılar katıldı.
Panelde ilk sözü SMF temsilcisi aldı: “Emperyalist savaşlar bölgesel sınırları aşıyor. Özellikle Ukrayna-Rusya savaşında bunu gördük. Üçüncü Dünya Savaşı’nın zemini döşeniyor. Ezilenler de bu krizle karşı karşıya. Emperyalist savaş onu geriletecek bir mücadele dinamiği olmadığı için emekçileri de kendi sürecine yedeklemek istiyor. Ya da krizi çözmek için faşizm ön plana çıkıyor. Bugün Avrupa’da sağın yükselişi krizin egemenler tarafından gericiliği besleyerek çözülmeye çalışıldığını gösterir. Emperyalizmin zayıf halkası ise Ortadoğu. 2026’daki NATO zirvesinin Türkiye’de olması bu anlamda tesadüf değildir, ABD’nin bu bölgedeki yayılmacı çıkarları ile ilişkilidir. ABD dışında Rus ve Çin emperyalizmleri de pozisyon almaktalar. Biz hiçbirinden taraf değiliz, işçi sınıfının tarafındayız. Dar grupçuluk işçi sınıfının ortak mücadelesinin önüne geçer. AKP-MHP savaş ve sömürü rejimine karşı işçi ve emekçilerin topyekün direniş cephesini örmeliyiz.”
Söze Lenin’in proleter devrimler çağı tespitinin güncelliğini hatırlatarak başlayan DEM milletvekili Çiçek Otlu şunları söyledi: “Tüm emperyalistler kendi hegemonyasını korumak için pozisyon alıyor. Rusya-Ukrayna savaşı sürüyor, İsrail Filistin’i yok etmeye çalışıyor. ABD, Rusya, Çin, Hindistan savunma yatırımlarını arttırıyor. İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya dahil olması Üçüncü Dünya Savaşı’nın hazırlığıdır. AKP-MHP ittifakı da Üçüncü Dünya Savaşı’nda güç kazanmak için Ortadoğu’da dış ilişkilerini şekillendiriyor. Bakur’da Rojhilat’ta gerçekleşebilecek bir devrimin önünde durmak için faşist rejimini koruyor. Savaş bütçesini Ortadoğu’da devrimleri boğmak için kullanacaktır. NATO ise Avrupa’da yükselen faşist liderler gibi Erdoğan’ın da yerinde kalmasını istiyor. 7 Hazirandan bu yana gösterilen toplumsal mücadele ve bileşenleri; kadınlar, Kürtler, Aleviler Erdoğan’a yenilgiyi tattırdı. Bugün de direnmeye devam ediyorlar.”
Köz adına konuşan yoldaş şunları ifade etti: “ABD emperyalizmi gerilemeye devam ediyor, emperyalistler arası paylaşım kavgası Üçüncü Paylaşım Savaşı’nın zeminini de hazırlayarak kızışıyor. Bugün bu savaşı başlatmaya kimse cesaret edemiyor ama bu barışın mümkün olduğu anlamına da gelmez. Diğer iki panelistin yükselen sağ tespitlerine katılmıyorum. Bu tespitler genellikle seçim sonuçlarına bakılarak yapılıyor, ancak bu tespitleri yükselen kitlesel eylemler üzerinden yapmak gerekir. Avrupa’da yükselen sağ tabloyu oluşturan asıl etmen işçi sınıfının belli bir kesiminin ayrıcalıklarını sürdürebilecek kırıntıların kalmamasıdır. Bu nedenle sonuçlanmayacak bir sosyal devlet arayışı sürmektedir.
1 Eylül yaklaşırken Türkiye’de herkes herkesle barışmak istiyor. Erdoğan yeniden cumhurbaşkanı olabilmek için CHP ile barışıp anayasayı değiştirmek istiyor, ABD ile barışmak istiyor, Özgür Özel İmamoğlu çizgisine karşı Erdoğan’la barışmak istiyor, Numan Kurtulmuş meclisin tamamı barışsın istiyor. Tüm barış girişimlerinin bir ortak noktası var: Hiçbirinde Kürt adı yok. 1 Eylül Kürdistan’da haklı başkaldırının haklı barış talebi ile kutlanırdı. Bugünkü normalleşme girişimlerinin bu haklı barış talebiyle ilgisi yoktur, Kürtsüz, işçisiz, kadınsız, Alevisiz bir barış demektir. Üzerimize düşen kendi hükümetimize karşı mücadeleyi haklı barışın taraflarının da taleplerini yükselterek sürdürmektir.”
TJA adına söz alan Sebahat Tuncel festivali selamlayarak söze başladı ve konuşmasında şu noktaları öne çıkardı: “1 Eylül gelirken hükümet barış ihtimalini bile düşünmek istemiyor. Demokratik hak ihlalleri, tecrit, açlık, anayasanın askıya alınması AKP-MHP-Ergenekon faşist iktidarının parçasıdır. Bu gidişattan kimse memnun değil. Çıkışın yolu ise örgütlenmemizdir. Ortadoğu’yu da konuşalım ama asıl bu faşist karanlıktan nasıl çıkacağımızı konuşalım. Arkadaşlarım Üçüncü Dünya Savaşı yaklaşıyor dedi ama savaş Öcalan rehin alındığında başlamıştı, Arap Baharı ile devam etti. AKP Ortadoğu’daki planlarını devamlı değiştiriyor, dün Esad’a düşmanken bugün barışmaya çalışıyor. Değişmeyen tek şey Kürt düşmanlığı. Bugün herkesin gözü korkmuş halde, fikir özgürlüğü yok. Sağ güçlenirken sol sosyalist güçlerin de bir arada mücadelesi gerekir. Kadın, gençlik, Kürt hareketi olarak kazanımlarımıza saldırıya karşı mücadele etmeliyiz.”
Panel kısa süren bir soru cevap bölümünün ardından sona erdi.
Anadolu Yakası’ndan Komünistler