HDK, “Yüzüncü Yılında Lozan: İmkan ve Muhasebe” başlığıyla 30 Temmuz’da Şişli Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde bir sempozyum düzenledi. Biz de sempozyumun ilk oturumuna katıldık.

Sempozyum, HDK Eş Başkanı Esengül Demir’in konuşmasıyla açıldı. Demir; küresel egemen güçlerin Kürtleri ayırıp statüsüz bıraktığını söyledi. “Lozan, Kürtlerin inkarının mührüdür, bu mührü söküp atmalıyız.” diyen Demir, demokratik bir anayasa ihtiyacına vurgu yaptı.

“Lozan’ın Yüzyılı” başlıklı ilk oturumda, Demokratik Modernite yazarı Emran Emekçi “Lozan’ın Yüzüncü Yılında Kürtler” başlığında konuştu. 1921 Anayasası’nın demokratik karakteri üzerinde duran Emekçi, Lozan’la birlikte rejimin anti-demokratik bir karaktere büründüğünü söyledi. Emekçi, “Misak-ı Milli Türklerin ve Kürtlerin ortak vatanıydı. Suriye ve Irak Kürdistanı’nı da kapsıyordu. Demokratik bir cumhuriyeti hedefliyordu. 1921 Anayasası budur, aşılamamıştır.” dedi. “Lozan’da Kürtlerin adı bile geçmiyor, azınlık bile sayılmıyorlar.” diyen Emekçi, “Üçüncü yol” siyasetinin iktidara gelmesi ve dönüştürmesi gerektirdiğini söyleyerek konuşmasını noktaladı.

Agos yazarı Pakrat Estukyan, “Lozan’ın Yüzüncü Yılında Azınlıklar” başlığında konuştu. Lozan’la birlikte azınlıkların tanınmış hakları olduğunu belirten Estukyan, bir ulus yaratmak için gayrimüslim azınlıkların dışlandığını, çünkü ulusun parçası olamadıklarını dile getirdi. “Cumhuriyet için birlikte kan döktük” diyen Kürtleri eleştiren Estukyan, “Kimin kanını döktünüz?” diye sordu. Lozan’ın sınırlarını korumak için egemen devletlerin bugün de Kobane’ye saldırdığını söyleyen konuşmacı, “Lozan’ın geçerliliğini tartışmak, Türk devletinin varlığını tartışmaktır.” dedi.

Soru cevap bölümünde Köz adına söz aldık. Lozan’ın İslam temelinde Kürtleri de ulusun parçası kıldığını, dolayısıyla Lozan’dan bu yana Kürtlerin varlığının inkar edildiğini belirttik. Lozan’ı yırtıp atmak demenin, Türk devletinin varlığına son vermek demek olacağını açıkladık. Lozan’ın yüzüncü yılında, Lozan’la dört parçaya bölünen Kürdistan’ın düşmanlarının her zamankinden zayıf olduğunu belirttik ve örneklerle açıkladık. Dört parçadaki Kürtlerin de yüz yıl öncesine kıyasla çok daha güçlü olduğunun altını çizdik. Dünyada hakim olan devrimci durumun, en şiddetli biçimde Kürdistan coğrafyasında hissedildiğini, emperyalistler arası paylaşım kavgasının merkezinde Ortadoğu ve Kürdistan olduğunu belirttik. Kürdistan’da önü kesilemeyen devrimci dinamiklerin, bağımsız birleşik Kürdistan hedefiyle yola çıkmış bir devrimci önderlikle buluşması gerektiğini söyledik. Bu sorunun bu temelde çözülebileceğini kabul eden güçlerin, Lozan’ın yüzüncü yılına girmişken bir konferansta buluşması gerektiğini açıkladık, bunun halihazırda düzenlenen ve belli grupların kendi aralarında bir araya geldiği konferanslardan farkının altını çizdik. “Türkiye’den komünistler olarak, gerek uluslararası bir merkezi yaratma mücadelemizi sürdürerek, gerek ilhakçı Türk devletine karşı devrimci mücadeleyi büyüterek Kürdistan’ın bağımsızlığı ve birliği doğrultusunda sorumluluğumuz olduğunu biliyoruz. Bu sorumluluğun gereğini yerine getirmeye devam edeceğiz.” diyerek sözlerimizi noktaladık. Konuşmamız belli belirsiz bir alkış aldı.

İkinci kez söz alan Emran Emekçi, “Hepimiz bağımsız birleşik Kürdistan isteriz. Bunun öncüsü de Öcalan’dır. Lozan’ı imzalayan emperyalistlerin komplosuyla rehin alınmıştır, bundan ders çıkarmak gerekir. Bağımsız-birleşik Kürdistan; dünyayı karşına alman demektir, Don Kişotluktur. Sınırlar artık çizilmiştir, önemli değildir. Önemli olan zihniyeti değiştirmektir. Herkese hakkı verilse, BM kanunlarına uyulsa barış olur. Barzani’nin hapishanelerinde de işkence var, tek farkı işkenceyi Kürtçe yapmaları. Önemli olan zihniyet. Kürtlerin kurtuluşu demokratik Türkiye’den, demokratik İran’dan, demokratik Irak’tan, demokratik Suriye’den geçiyor.” dedi.

Erdoğan Aydın da bize verdiği yanıtta, Che’nin “Gerçekçi ol, imkansızı iste” sözünü hatırlattı. Ortak vatanda demokratik cumhuriyet çözümünü öne sürdü. Kötü ulus devlet deneyimlerini hatırlattı. Başka bir yoruma yanıt olarak da “Lozan’ın kısmi bir anti-emperyalist yanı var. İngilizlerin Sevr’deki planını bozdu. Bu hem gerçeği teslim etmek, hem de Türkleri ikna etmek için önemli.” dedi.

Panel sonrasında bir grup HDP’li konuşmamızı beğendiklerini söyledi ve sohbet etmeye başladık. Konuşmamızı daha detaylı biçimde tartıştık, nesnel koşullar ve devrimci önderlik boşluğu üzerinde durduk.

Kürtlere Özgürlük, Ortadoğu’ya Barış!

Dünya Komünist Partisi İçin İleri!

Beşiktaş’tan Komünistler