Cumhurbaşkanı seçiminin ikinci tura kalması ve Millet İttifakı’nın ikinci turda kazanma umuduyla baştan beri kullandığı göçmen düşmanı söylemleri son bir gayretle bir üst merhaleye taşıması 24 Mayıs’ta Alsancak’ta bir basın açıklaması ile protesto edildi.
İzmir Mülteci Dayanışma Platformu tarafından gerçekleştirilen basın açıklamasında şu görüşlere yer verildi:
“Mitinglerde, TV ekranlarında, sosyal medyada kullanılan bu zehirli dil toplumun en alt katmanında bulunan mülteciler için olduğu gibi aynı sebeple hak talep eden bütün taraflara zarar verecektir. Ülkemizin henüz doğru bir mülteci politikasının olmaması, Cenevre Sözleşmesi’ne konulan şerh orta dururken, kendilerinin hak ve adaletten yana olduğunu iddia eden tüm siyasi parti ve liderlerinin, mülteci haklarını tanımaları beklenirken, aksine her fırsatta ve yaşanan her olumsuzlukta mültecileri sorumlu tutmaları, onları ‘günah keçisi’ ilan etmeleri hem nefret söylemi hem de doğru değildir. Unutulmamalı ki siyasi parti liderlerinin söylediklerinin toplumda olumlu-olumsuz bir karşılığı ve aynı oranda bir sorumlulukları var. Ve ne yazık ki; ülkemizde nefret söylemi ile nefret suçu arasındaki mesafenin çok da uzak olmadığını yaşanan birçok örnekte gördük. Yükselen ırkçılık, oluşturulan nefret iklimi, ona hizmet eden şoven dil ve söylemler düşünüldüğünde zaten dezavantajlı olan mültecilerin, gelecek ve de yaşam hakkı ile ilgili kaygıları her geçen gün artarak devam etmektedir.
Yeryüzünün çizilmiş olan sınırlardan bağımsız olarak herkese ait olduğunu savunan kurumlar ve kişilerin bir araya geldiği bir platform olarak bizler hiçbir seçim sonucunun insan hak ve yaşamından önemli olamayacağını belirtmek istiyoruz. Dezavantajlı herhangi bir kesimi düşman ve öteki olarak gösteren hiçbir siyaset yüzde 99,9 oyla dahi seçilse meşru olmayacaktır. Bizler mülteci hak savunucuları olarak, hangi siyasi cephe/ittifaktan geldiğine bakmaksızın, linç kültürüne hizmet eden bu söylemlerin derhal terkedilip, mülteci hakları başta olmak üzere, gerçek sorunlara dair çözüm önerilerini dillendirmeye davet ediyoruz. Zira haklardan yararlanmak için vatandaş değil, insan olmanın yeterli olduğunu belirtiyor ve aksi halde yaşanan tüm olumsuzluklarda bu dil ve söylemin sahiplerinin sorumlu olduklarını hatırlatıyoruz.”
“Hepimiz mülteciyiz, ırkçılığa hayır!” yazılı pankartın açıldığı eylemde “Dayanışma Yaşatır”, “İltica Haktır”, “Ne mülteci ne fakir; bizi asıl soyan yerli ve zengin” yazılı dövizler taşındı. Açıklama sonrasında “Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber, Ya Hiçbirimiz!” sloganı atıldı.
Köz’ün arkasında duran komünistler olarak “Göçmen işçiler sınıfın parçasıdır!” şiarını taşıdığımız eylemde İzmir İşçi Emekçi Birliği bileşeni örgütlenmelerin taraftarları ve sınırlı sayıda HDP il yöneticisi de katıldı. Seçimin ikinci turundan birkaç gün önce gerçekleşen bu eyleme Millet İttifakı’nın adayının dolaysız destekçisi konumuna düşen sol akımlar ise rağbet etmedi. İzmir Mülteci Dayanışma Platformu bileşeni çok sayıda kurum ve dernek olmasına rağmen bu eyleme söz konusu kurumların katılımı da sembolik düzeydeydi. Göçmen düşmanı dilin nesnesi olan Suriyeli yahut farklı kimliklerden göçmenler de böylesi bir iklimde böyle bir eylemde bulunmaktan kaçınmışlardı. Nitekim eyleme katılanların ezici çoğunluğu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı kimliği taşıyanlar oldu. Bununla birlikte burjuva siyasetin düzenli bir malzemesi haline getirilmek göçmen düşmanlığına karşı seçim arifesinde sınırlı da olsa bir tepki konulması anlamlıydı.
Düşmanımız Sermaye, Göçmenler Değil!