Gülsuyu’nda Mayısta Yaşam Kooperatifi’nin düzenlediği “15-16 Haziran’dan Bugüne İşçi Hareketi ve Demokrasi Mücadelesi” forumu 13 Temmuz’da Dem Parti temsilciliğinde gerçekleşti. Etkinlik öncesinde Köz’ün arkasında duran komünistler olarak yürüttüğümüz çalışmalara dair bilgi vermiş, etkinliği şu sözlerle duyurmuştuk:
“Köz’ün arkasında duran komünistler olarak emekçilerin kendi sorunları etrafında örgütlendirilmesi, birbirinden ayrı kulvarlarda ilerleyen demokratik mücadelelerin ortaklaştırılması doğrultusundaki her girişimi önemsedik, önemsiyoruz. Bununla kalmayıp bilfiil emekçi örgütlerinde, kitle örgütlerinde yer alarak bu faaliyeti yürütmeyi komünist olmanın şartı sayıyoruz. İşçilerin örgütleriyle devrimcilerin örgütlerini birbirine karıştırmaksızın, bu yöndeki ayırımlarımızı da gösterecek şekilde emekçilerin örgütlenme/örgütlendirme faaliyetinde yer almayı kıymetli buluyoruz. Köz’ün arkasında duran komünistler olarak bulunduğumuz alandaki bu etkinliği bu bakımdan önemsiyoruz. Gülsuyu’nda etkinlik ilanlarını kahvehanelerde, pazar yerlerinde dağıtmanın yanı sıra birebir temaslar da kurarak etkinliğe çağrıda bulunuyoruz. Köz olarak HDK bileşeni olmamamıza karşın, etkinliğin çalışmasını yürütürken Dem Parti bileşenleri dâhil olmak üzere tüm kurumlara, içinde çalışma yürüttüğümüz Mayısta Yaşam adına, HDK’nin bir etkinliği olarak duyurularımızı sürdürüyoruz. Son zamanlarda kısır denebilecek sayıda eylem ve etkinlik gerçekleşen Gülsuyu’nda bir istisna olmasının dışında bu etkinliğin önümüzdeki dönemde emekçilerin örgütlenmesinin önünü açacak girişimlere bir kaldıraç olarak hizmet etmesini umuyoruz.”
Etkinlik, umduğumuz şekilde canlı bir içerikle şekillendi. Kayyumlara karşı 15-16 Haziran’ın yolundan eylemli mücadeleye şiarı ile başlayan etkinlikte açılış konuşması ve sinevizyon gösteriminin ardından Dem Parti İstanbul milletvekili Kezban Konukçu söz aldı. Konukçu konuşmasına başlarken Dem Parti vekili olmasının yanı sıra SODAP temsilcisi olduğunu da belirtip tespitlerini aktardı.
15-16 Haziran’ı yaratan siyasal ortamın 1960’ların başında serpilip güçlenen işçi hareketine dayandığını belirtti. Bunu ele almak için de 1908’den itibaren Türkiye’de demokratikleşmenin seyrini ele almak gerektiğini, 1920’deki TKP’den itibaren de devrimci hareketin seyrini değerlendirmek gerektiğini ifade etti.
15-16 Haziran’daki direnişin Kemal Türkler’in çağrısıyla sonlandığını, bu çağrıda da Türkler’in devrimci gençleri suçladığını belirtti. 15-16 Haziran sonrasında da işçi hareketinin düzen karşıtı bir içerikte şekillenmesinin önünü kesmek için 12 Mart darbesinin gerçekleştiğini tespit etti. Burjuvazinin 71 darbesinde başarılı olamadığını, devrimci mücadeleyle işçi hareketinin bağını koparamadığını, bunu başarmak için de 12 Eylül darbesini gerçekleştirmek zorunda kaldığını ifade etti.
Bugün de coğrafyamızda işçi hareketiyle devrimci hareketin bağını kurmak için işçi sınıfının yeni sorunlarına yanıt getirmek gerektiğini belirtti. Kürt sorununa dair bir çözüm geliştirmek gerektiğini, birbirinden ayrı olarak ele alınıp çözülemeyecek sorunların birbiriyle bağını kurmak gerektiğini vurgulayarak konuşmasını sonlandırdı.
Ardından Mayısta Yaşam Kooperatifi söz aldı. Eğitim için dayanışma diyen bir kooperatif olarak üniversitelerdeki kayyumlara karşı da belediyelere atanan kayyumlara karşı da ortak bir hat örmek gerektiğini vurguladıkları konuşmada eğitim sorununu nasıl ve hangi başlıklarda ele aldıklarını, emekçilerin ortak bir mücadele yürütebilmesi için emekçilerin arasındaki duvarlara karşı da bir dayanışma örmek gerektiğini anlattılar.
Ardından açık kürsüye geçildi. Konuşmaların genel içeriği emekçilerin güncel sorunlarına yönelik bir mücadelenin nasıl örülebileceğine ilişkindi. Bir dizi yoldaş da burada söz aldılar.
Söz alan bir yoldaş emekçilerin rekabetçi değil dayanışmacı bir doğası olduğu, kendi sorunlarına dair örgütlenme mücadelesi veren emekçilerin ayrı ayrı kulvarlarda yürüttükleri mücadeleleri ortaklaştırması gerektiğini ifade etti. Gülsuyu gibi geçmişten bugüne solun güçlü olduğu ve bir dizi emekçi örgütünün bulunduğu bir mahallede de dar grupçu rekabetçi kaygılardan uzak bir şekilde ortak mücadele yürütmenin imkânlarından bahsetti.
Bir yoldaş kayyumlara karşı yürütülen mücadeleden, sendikasız sigortasız işçilerin örgütlenmesine, eğitim için dayanışma örmek isteyenlerin örgütlenmesine değin tüm bu mücadelelerin 15-16 Haziran’ın yolundan hükümete karşı ortak ve eylemli bir hatta yürütülmesi gerektiğini vurguladı.
Söz alan bir yoldaş da 15-16 Haziran’ın ve Gezi gibi, Şehir Savaşları gibi örneklerin kendiliğinden niteliğinin ne manaya geldiğinin daha açık ortaya konması gerektiğini belirtti. Kendiliğindenlikten söz ederken, tıpkı Kezban Konukçu’nun da haklı olarak vurguladığı gibi devrimcilerden habersiz, Dev-Genç’ten ve 71 kopuşunun mimarlarından ayrı bir alanda cereyan eden bir kendiliğindenliğin söz konusu olmadığını belirtti. Kendiliğindenliğin, bu ayaklanmalarda devrimcilerin içinde yer almamasından ötürü değil, onu kendi politik hedefleri doğrultusunda yönlendirebilecek devrimci bir önderlik olmaması bağlamında ele almak gerektiğini, bugün de söz konusu olanın bu olduğunu vurguladı.
Konuşmaların tamamlanmasının ardından etkinlik sona erdi. Etkinliğe katılanlarla sohbet etmeye devam ettik.
Gülsuyu’ndan Komünistler