Bu sene 29 Mayıs’ta, 2010 senesinde kaybettiğimiz Hasan Coşkun yoldaşımız adına düzenlemekte olduğumuz panellerinin 12’ncisini gerçekleştirdik. Panele bizim dışımızda konuşmacı olarak Komün ve Alınteri katılım gösterdi.

Bu sene panelimizin başlığını tam olarak da en çok unutturulmak istendiği, liberal safsatalarla sümen altı edilen devrimci örgütün mahiyeti ve önemini hatırlatmak ve tartışmak adına “Nurhak’tan Vartinik’e Devrimci Örgütte Israr” olarak belirledik. Yaklaşık 50 kadar katılımcının olduğu panelde KöZ adına ilk tur konuşmasını gerçekleştiren yoldaş konuşmasında, 71-72 kopuşunun neye karşı gerçekleştirildiğinin ve kopulan siyasi çizginin ne olduğunun anlaşılmasının elzem olduğunu, bu kopuşu gerçekleştirenlerin Mehmet Ali Aybar’dan, Behice Boran’dan, Mihri Belli’den yani tam ifadesiyle düzenden, parlamentarizmden, sınıf işbirlkçiliğinden koptuklarının bugün tekrardan hatırlanılması gerektiğini vurguladı. Bu bağlamda da bugün kopuşu gerçekleştirenlerin henüz koptukları yerdeyken gerçekleştirdikleri eylemlerle anılırken, İBB başkanının Deniz Gezmiş anmasına katılıp kürsüden halka parmak sallıyorken bu kopuşa hakkıyla sahip çıkmak isteyenler için tıpkı onlar gibi parlamentarizmin her türlüsünden kopmanın asıl olduğundan, o gün devrimcilerin, burjuvazinin araçlarıyla değil, devrimci müdahale ile yol aldıkları, bugün de sınıf uzlaşmacı, parlamentarist çözümleri önümüze koyanlara karşı; onların yaptığını yapılması, devrimcilerin bayrağının açılmasının elzem olduğunun altını çizdi. Tam olarak kopuşun en ilerisi olan Kaypakkaya’ların tespit ettiği devrimci parti ihtiyacı bugün halen güncel iken, bizler de yüzümüzü Mustafa Suphi TKP’sine dönmeli, onların mücadelesini ileri taşımalı, devrimci bir önderliği, Komünist Parti’yi yaratmalıyız. Burjuvaziye ve onlara yedeklenen tüm akımlara karşı, ayrı bir kulvarda bir araya gelmeliyiz dedi.

KöZ’den söz alan Komün konuşmacısı, kopuşun ve kopuşu yaratanların hala güncel olduğunu, kopuştan öğrendiklerimizin bugün TİP ve diğer reformist siyasetlerin arkalarında bulduğu rüzgara karşı nasıl mücadele edileceği olduğunu ifade etti. Bugünkü krizlere cevap verebilecek devrimci bir odağı yaratamadığımızı dile getiren konuşmacısı, bu odağı yaratmanın sırrının birleşik mücadelede olduğunun altını çizdi. Parlamentarist ve reformist siyasetlerden bugün kopmak için taraf yaratmanın, birleşik devrim stratejisi ve savaş örgütünde ısrar etmenin gerekli olduğunu vurgulayan Komün konuşmacısı, kendi yöntem ve tarzlarımızı yeniden değerlendirmek, kopuştan aldığımız “uzlaşmazlık” dersini kapsayarak sorgulama yapmamız gerektiğini dile getirdi. Bugün solun eklemlendiği fakat sol olmayan bir ittifakın tartışıldığını belirten konuşmacı, uzlaşamayacağımız taraf varsa uzlaşmamak, 71’den aldığımız ders ile kopuşu gerçekleştirmek gerektiğini yineledi. Yöntem sorunundan bahseden Komün konuşmacısı, yapısal bir değişim yaşadıktan sonra devrimci bir yapı yaratmamız, bu kopuşun çizgisini takip ederek onu ileri taşımamız gerektiğini açıkladı.

Komün’den sonra söz alan Alınteri konuşmacısı, 71 kopuşunun kendiliğinden bir kopuş olmadığını, bunun Türkiye’de kuruluştan bu yana gelen hegemonyanın kırılmaya başladığı bir dönem olduğunu, hem dünyada hem Türkiye’de yayılan eylem dalgasının içerisinde bir arayışta olanların kopuşun zaruriyetini kavradıklarında o cüreti gösterebildikleri için bizlerin de önderleri olduğunu ifade etti. Bunun bugün de güncel olduğuna değinen konuşmacı, oportünistlere karşı kendi devrimci programlarını koyanların bugün de yapılması gerekeni yaptıklarından bahsetti. Denizler’in ilk kopuşu gerçekleştirdiklerini ve Kaypakkaya’nın bu kopuşu bir devrim programı ve parti ihtiyacı tespitiyle ileri taşıdığını söyleyen Alınteri konuşmacısı, sol olarak iktidar perspektifi ve buna uygun bir örgütsel yapı ile devrimci ödevleri yerine getirmekte yetkin olmadığımızın altını çizdi. Bugünün devrimci partisini yaratmak için sınıfla ilişki ve iktidar perspektifini bir araya getirmenin gerekliliğini vurgulayan konuşmacı, birisinin eksik olduğu takdirde hiçbir yere varılamayacağından söz etti. Alınteri konuşmacısı, bugünkü partinin her şeyden önce işçi sınıfı içinde kök salması gerektiğini, sınıftan kopuk devrimciliğin tıkanmaya mahkum olduğunu, devrimci bir parti olmadığı koşullarda sınıfın da devrim fikriyle buluşamayacağını söyledi.

İlk tur konuşmalarının ardından soru ve görüş bölümüne geçildi. Gelen soru ve görüşler şu şekildeydi: “Her 3 kurum da devrimci örgüt eksikliğinden bahsetti. Bugünkü liberal kuşatmaya teslim olmamak için bizlere düşen nedir?”, “Bugünkü reformist siyasetleri teşhir etmek için yapılması gereken nedir?”, “Kaypakkaya’nın sözünü ettiği parti kurulabilmiş değil. Bugün kurulacak bir komünist partinin ilkesel zeminleri ne olmalıdır?”, “KöZ konuşmacısının bahsettiği tasfiyecilik tam olarak nereye düşmektedir?”, “Bugün reformizme ve parlamentarizme karşı bayrak açmak isteyenler, seçimleri bir kaldıraç olarak kullanmak için ne yapabilirler?”, “Bugün devrimci demokrasi mücadelesinin hangi talepleri olmalıdır?”, “Bugün Türkiye’nin gündeminde bir Erdoğan krizi var. Millet İttifakı kendini bir alternatif olarak sunmak isterken devrimcilerin görevi ‘bu pisliği biz temizleriz’ demek değil midir ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bu nereye düşer?”, “Bugün Kürt sorunu değil, Kürdistan sorunu vardır. Bağımsız birleşik Kürdistan da uluslararası bir meseledir. Türkiye de Kuzey Kürdistan’da ilhakçı konumdadır. Kürdistan’da da bir devrimci önderlik eksikliği vardır, bu konudaki görüşleriniz neler?”, “Devrimci örgütte ısrar, devrimci örgütün yaratılması gibi konularda 71’den sonra çıkarmamız gereken dersler nelerdir?”, “Bugün bir kopuş mümkün mü? Bu kopuşu takiben devrimci partiyi birlikte yaratmak için nasıl bir hazırlık yapmak gerekir?”, “Kopuşu aşma iddiasında olanlar, 74’ten bu yana sınıfa gitme vurgusu yapıyorlar. THKO’nun sınıfla bağı yok muydu? Bugüne baktığımızda devrimcilerin sınıf ile bağı yok mu? İhtiyacımız olan daha fazla bağ mı, o bağın üstüne bir şeyler inşa edebilecek olan parti mi?”, “Bugün bir tane değil onlarca parti var, bu koşullarda devrimci parti nasıl yaratılır?”, “Kürdistan’da yaşayan halklar işgal altındayken, Kürdistan boyunduruk altındayken, Türkiyeli komünistlere düşen görev nedir?”, “71’deki çıkış ‘devlet silahlı mücadeleyle yıkılır’ denerek yapıldı. Bugün bunu söyleyen sayısız örgüt var zaten, bugün bir kopuş olursa nasıl olur?”

Aradan sonra ikinci tur konuşmasını yapmak üzere sözü alan Alınteri konuşmacısı, işçi sınıfı ile temas etmeyen ve bu teması iktidar hedefiyle tamamlayamayan bir partinin sınıf hareketini devrim ile taçlandıramayacağını, tüm toplumsal dinamikleri partiye bağlama vizyonuyla hareket eden bir hareketin yaratılması gerektiğini ifade etti. Gezi, Arap Baharı gibi hareketlerin bir öncülükle buluşamadığına değinen konuşmacı, devrimcilerin bu hareketleri doğru okuyarak iktidar hedefiyle birleştirip komünistleştirmesi gerektiğini söyledi. Zora dayalı devrim modelinin kitlelerle buluşturularak kitleleri ileri taşımak gerektiğini yineleyen Alınteri konuşmacısı, bugünkü tartışmaların da bu model ve araçların nasıl kullanılacağı konusunda olması gerektiğini vurguladı. Konuşmacı, Türkiye ve Kürdistan devrimleri arasında ise eşitsiz bir gelişim olduğunu fakat nesnel olarak birbirinden ayrılamayacak iki devrimin söz konusu olduğunu olduğunu dile getirdi. Ciddi kırılmalar ve krizlerin olduğu böyle bir dönemde, enternasyonalist görev bilinciyle hareket ederek birleşik mücadele biçimlerini önemsediklerinin altını çizen Alınteri konuşmacısı, tüm demokratik sorunların emek-sermaye çelişkisini daha görünür hale getirmesiyle sosyalist mücadelenin altyapısını oluşturduğunu söyledi ve kitlelere güven verecek çeşitli iş birlikleri arayışında olduklarını ekleyerek ikinci tur konuşmasını tamamladı.

Alınteri’den sonra söz alan Komün konuşmacısı, gelen sorulara ilişkin doğrudan seçimlerin karşısında bir hat örmek gerektiğini, HDP’nin, TİP’in, reformist akımların katılacağı bir birliğin kopuşu engelleyeceğini ifade etti. Sınıfın çok somut sorunlarına bir çözüm sunmak ve bu çözümün yolunun da devrimden geçtiğini ortaya koymanın devrimci partinin görevi olduğunu belirten konuşmacı, devletin 15 Temmuz’da bir yıkılmazlık miti yarattığını, savaş örgütünün de görevinin bu miti yıkmak olduğunu dile getirdi. Aynı zamanda yoksullaşan orta sınıfın nefretinin göçmenlere aktığına değinen konuşmacı bunun istikametini değiştirmek gerektiğini ekledi. Konuşmacı, elimizdeki araçları meşruluk zemini kaygısıyla kullanamadığımızı, 1 Mayıs’ın bunun örneği olduğunu ve kopuşun bu noktada anlam kazandığını ifade etti. Eylemliliğin kendisini basın açıklamalara sıkıştıran ve kendi sol mahallesine konuşan bir sol olduğuna da değinen Komün konuşmacısı, devrimi yaratmak için devrimin koşullarını yaratmak gerektiğini, Birleşik Mücadele Güçleri’nin de tam da bu sebeple olduğunu vurgulayarak sözlerini noktaladı.

KöZ adına söz alan yoldaş, kopuşun sahiplendiğimiz yanının en elverişsiz koşullarda dahi o cüreti göstermiş olmaları olduğuna değinerek, THKO, THKP-C ve TKP-ML önderlerinin maceracılıkla suçlandıklarını ancak 74’ten sonra kitlelerin reformist örgütlerde değil, onlardan kopanların ardılı örgütlerde bir araya geldiğini söyledi. Bu örgütlerin ilk devrimci eyleminin “Bunlarla olmaz!” diyerek TİP’ten kopmaları olduğunu ifade eden yoldaş, 71’i yapanları kıymetli kılan şeyin azınlık kalma pahasına siyasal gerçekleri söyleme cüretleri olduğunu, ama bu örgütlerin ardıllarının en baştaki siyasal kopuştan daha geriye düştüklerini belirtti. Konuşmacı yoldaş, bugün Türkiye’deki devrimcilerin devrim yapılabileceğine dair inancının olmamasının sebebinin 71’e dair yanlış muhasabelerin bir sonucu olduğunu ancak bu durumun muzaffer Ekim Devrimi’ne bakılarak aşılabileceğini dile getirdi. Soru ve görüş bölümünde gelen “Bugün 10 tane TİP var” tespitinin doğru olduğunu dile getiren yoldaş, bugünün TİP’lerinin CHP’nin önünü açmak için hareket ettiğinin, 1. TİP’in bile CHP ile daha mesafeli olduğunun altını çizdi. Olan bir sürü ayaklanmanın başarıya ulaşmamasının nedenini onlara önderlik edecek bir devrimci odağın eksikliği olarak tanımlayan yoldaş, kitlelerden gerçekleri gizleyip “ayaklanmayın” diyenlerin de bunun önüne geçtiğini ifade etti. Türkiye’de çok fazla devrimci olduğunu söyleyen yoldaş, tıpkı 71’dekiler gibi ayaklarımızdaki prangalardan kurtulmamız, nerede geri düşüldüğünü göstermemiz ve reformist planlara fırsat vermeyerek onları mahkum etmemiz gerektiğini vurguladı. Ayrışmamız gerektiğinin altını çizen yoldaş, göçmen sorununun TC Anayasası çerçevesinde çözülemeyeceğini, sınıfın parçası göçmenler için “Göçmenlere Vatandaşlık Hakkı!”, kadınlar için “Kadınların Katili Devlet Yıkılmalı!”, siyasi tutsaklar için “Zindanları Yıkalım!” dememiz gerektiğini açıkladı. Menşeviklerin yaptığı gibi, Erdoğan’ı gönderme görevini Millet İttifakı’na devredenlerden kopmak gerektiğini yineleyen yoldaş, bunun da masa başında değil, eylemli bir biçimde yapılması gerektiğini söyledi. “Bunlara 2 turda da oy yok!” dememiz gerektiğini, 1 Mayıs’a gidenlerin bir müteahhite oy verdiklerini söyleyen yoldaş, bu coğrafyanın devrimlere gebe olduğunu, eksikliğini hissettiğimiz şeyin ise sınıfla temas olmadığını çünkü solun çok güçlü ve solun oyunun belirleyici olduğunu dile getirdi. Devrimcilerin eksikliğinin devrimci örgüt ihtiyacını anlatmamak olduğunu söyleyen yoldaş, siyasal gerçekleri söylemenin en güçlü araç olduğunu, 71’de TİP’ten kopanların da bizim de bunu yaptığımızı ifade etti. Burada işgal ve ilhak sorunu varken dışarı bakmamıza gerek olmadığını, devrimci parti burada kurulamazsa, başka bir yerde de kurulamayacağını belirtti. 15-16 Haziran’ı DİSK’in değil, THKO’yu, THKP-C’yi, TKP-ML’yi kuranların, DEV-GENÇ’in yaptığını açıklayan yoldaş, sanılanın aksine kitleden kopuk değil, kitlenin içinde olduklarını vurguladı. KöZ adına söz alan yoldaş tasfiyeciliğin sadece örgüt fikrinin bırakılarak değil, 71 kopuşunun mirasının da terk edilerek olduğunun altını çizdikten sonra sözlerini noktaladı ve etkinliğimiz böylece sonlandırıldı.

Deniz İbo Çayan Savaşa Devam!
Örgütlü Devrimcilerdi, Devrim İçin Öldüler!
Devrim İçin Devrimci Parti, Parti İçin Komünistlerin Birliği!