Devrim ve parti mücadelesinde yorulmaz bir militanı, Hasan Yoldaşı, sinsice ve hızla ilerleyen akciğer kanseri 15 Mart 2010 tarihinde onu aramızdan almıştı. 15 Mart, yoldaşın çalışma yürüttüğü son alan olan 1 Mayıs Mahallesi’nin Gazi’nin rüzgârıyla ayağa kalktığı tarihti. Hasan Yoldaş da bizimle bu anlamlı tarihte vedalaşmıştı.

71 kopuşunun etkisiyle mücadeleye ilk çekilenlerdendi

Hasan Coşkun 1954 yılında Niğde’de emekçi bir köylü ailesinin yedinci çocuğu olarak dünyaya geldi. 71 devrimci kopuşunun etkisiyle devrimci mücadelenin içine ilk çekilen gençlerdendi. Daha on altısında buzu ilk kıranlardan olan THKO’lular ile tanıştı. Onlardan edindiği devrimci kopuş ruhuyla o günden beri nice kavgaya fütursuzca atılıp, türlü güçlüklere göğüs gerdi ve eziyetlere direndi. Daima ileri çıkış arayışı içinde oldu ve her aşamada bu cüretin sorumluluğunu üstlenmekte asla tereddüt etmedi. Hem devrimci hem de öncü oldu.

Nitekim 12 Mart karanlığının kalkmasını beklemeden THKO ile birlikte devrimci mücadeleye katılan Hasan Yoldaş, 12 Mart sonrası dönemde de THKO’nun mirasına sahip çıkarken onunla hesaplaşmaktan ürkmeyenler arasında idi.

12 Mart öncesi reformizmden kopan THKO ile devrimci mücadelesini başlatan Hasan Yoldaş, bu kopuşla yetinmeyip SSCB revizyonizmine karşı açıktan bir mücadele yürütme gereğini ilk kavrayanların da arasındaydı. Kemalistlerden koptukları gibi kemalizmden kopmak gerektiğinde ısrar edenlerin de arasındaydı. Halkın Kurtuluşu saflarında Niğde, Konya, Ereğli, Malatya, Maraş, İstanbul, Adana ve Kırşehir de devrimci mücadelesini kesintisiz bir biçimde sürdürdü.

Antifaşist Mücadelenin Gözüpek Neferi

Anti faşist mücadelenin devrimcilerle reformistleri kalın çizgilerle ayırdığı yıllarda anti-faşist mücadelenin gözü pek bir neferiydi. Aynı süreçte devrimci siyasi faaliyetini işçi hareketinin örgütlenmesi ve siyasal bir yönelim kazanması doğrultusunda yürütmeyi seçenlerin arasında olduğu gibi, en son saflarındaydı. Hasan Yoldaşa göre devrimci irade ve cüret kahramanlık destanları yazmak için değil proletaryanın sınıf mücadelesini siyasal hedefine vardırmak için gerekliydi.

Bu hedefe varmak için işçi köylü ittifakının yaşamsal önem taşıdığını hep savundu. Genç devrimcilere tecrübelerini aktarırken en sık anlattığı anekdot Niğde’de köylüler arasında örgütlediği “Pancar Patates çürüyor Faşist MC uyuyor” mitingi idi. Aynı köylülerle 6 Mayıslarda Denizler anmaları da düzenlemişti Hasan Coşkun. Halkın Kurtuluşu gazetesinin çıkarılması için gerekli parayı toplamak için düzenlenen kampanyada, parası olmayan köylülerden tereyağı bağışı toplayacak kadar yaratıcıydı. Kitle çizgisi temelinde çalışmayı önemsemeyenin devrimci olamayacağını döne döne vurguladı.

Aynı bilinçle grev ve direnişlerden sendika muhalefetine, bağımsız sendikalar kurup yönetmeye kadar her alanda sorumluluk aldı. Asya Makine Sanayi, Adel Kalem, Malazlar işçilerini örgütledi. Yeni Haber- İş sendikasının kurucusu, Devrimci Demir- İş sendikasının başkanı oldu. Sınıf mücadelesinin sendikalizmin dar çerçevesinde kalmayacağının bilincinde olarak ve anti faşist mücadeleyle işçi hareketi arasında köprü kurma gayreti içinde iken “Kahrolsun Faşist Diktatörlük!” şiarıyla hem anti faşist mücadelenin faşistlerle mücadele çerçevesinde kalmaması gereğini hem de işçi hareketinin siyasal iktidar hedefine yönelmesi zaruretini en gür haykıranlardandı.

Hasan Yoldaş bir yandan işçilerin ve köylülerin en geniş kesimlerini örgütleme mücadelesinde ısrar ederken, diğer yandan da konspiratif faaliyetin öneminin altını çizdi. Altını çizmekle kalmadı bizzat ve bilfiil bu tür eylemler örgütleyecek cüreti, ataklığı ve profesyonelliği gösterdi. Adana Ceyhan soygununda oynadığı role karşın polisin ve savcının 12 Eylül döneminde dahi bu konuyu kanıtlayamaması, 12 Eylül’de karakol kurulmuş bir eve girip partinin altınlarını çıkarması, yine aynı dönemde partinin emaneti olan otuz kilo altını polisin bulamayacağı şekilde saklaması, 1989’da hapisten çıktıktan sonra da tekrar partiye teslim etmesi onun bu niteliklerinin sadece birkaç örneğidir.

Komünistlerin Birliği için Mücadeleye 12 Eylül Öncesinde Atıldı

Aynı dönemde komünist kimliğini bir siyasi kimlik olarak kuşanma gereğini ilk fark edenlerin arasında Hasan Yoldaş da vardı. Bu süreç aynı zamanda maoizmden kopuş ve komünistlerin parti birliğini sağlama yönündeki arayışların öne çıktığı evreydi. Hasan Coşkun komünistlerin birliği için mücadeleye 12 Eylül karanlığı çökmeden atılanlardandı.

Hasan Yoldaşın da sorumluluğunu üstlendiği bu kavga hedefine ulaşmadan yolundan saptı. 12 Eylül dönemecine gelirken Hasan Coşkun -parti adıyla Vedat- THKO kokenli komünistlerin bir kısmının parti birliğini temsil eden TDKP durağında kaldı.

İlk Yenilgide En Ağır Darbeyi 12 Eylül Vurmadı

Bu deneyimin derslerini çıkarmaya fırsat kalmadan da 12 Eylül darbesiyle bir dönemin perdesi kapanıyordu. Bu darbeye öngelen ve hala sürmekte olan geri çekilme dönemi aynı zamanda komünistlerin birliği yolundaki mücadelenin de duraksadığı bir dönemdi. Hasan Coşkun ilk yenilgisini o zaman aldı.

Komünistlerin birliği yolunda bir kalkış noktası olma iddiası ile tüm komünistlerin birliği sağlanmadan kurulan ve ilk aşamada darbeye rağmen atılımını sürdüren partisi 12 Eylül de en ağır darbeyi alanlardandı. Ama TDKP asıl darbeyi cuntadan değil kendi içinden yemişti. Yoldaşlarının hatta onun devrimciliğe gözünü açmasına ve sınıf mücadelesinde önünün aydınlanmasına yardımcı olan yoldaşlarının çoğu bu sınavdan geçemedi. Buna rağmen Hasan Yoldaş direnişini sürdürdü; sorguda ve zindanda örnek bir tutum aldı. Partisinin bu sınavdan örselenerek çıkmasından yılmaksızın umudunu ve inancını korudu. Malatya İkinci Ordu Sıkıyonetim Mahkemesinde siyasi savunma yapan tek TDKP tutsağı oydu.

Hasan Coşkun’un 12 Eylül ertesindeki tavrı sadece sorgudaki tutumu nedeniyle değil tutuklanmadan önceki pratiğiyle de örnek alınması gereken bir tutumdu. Hasan Yoldaş Nisan 1981 operasyonunda partisinin üst kademe yöneticileri arasında en son yakalanandı. Yakalanmasına yol açan hata yine kendi hatası değildi. Hasan Coşkun’un bu becerisinin nedeni devrimci çalışmanın güvenliğini polisten saklanarak yahut yurtdışına çıkarak sağlama hayallerine kapılmak yerine 12 Eylül döneminde de kitle çalışmasında, sendikal faaliyette ısrar etmesinden kaynaklanıyordu.

7 yılını zindanda ve aylar boyu açlık grevlerinde geçirdi. Metris’te, Kayseri Zincidere’de, Malatya Yeşilyurt’ta ve Elazığ Cezaevi’nde bulundu. Gittiği her yerde, özellikle Elazığ Cezaevi’nde dik duruşu, devrimci iyimserliği ve kararlılığıyla toparlayıcı bir rol üstlendi.

Ancak tüm bunlara karşın Hasan Yoldaş, zindandan çıkışında 12 Eylül darbesinden daha ağır ve o darbenin beceremediğini yapacak bir darbeyle yüz yüzeydi. 12 Eylül darbesi partinin üst kademelerine ağır bir yara açmış olsa da, parti teşkilatını tümden dağıtıp yıkamamıştı. Askeri rejimin perdesi aralanırken partinin darbe döneminin fiziki tasfiye saldırılarına direnen örgutleri bu kez legalist tasfiyeciliğin saldırılarına hedef olmaktaydı. Dünya çapında olduğu gibi Türkiye’de de yükselen tasfiyecilik dalgası partisini de içine almıştı.

Hasan Coşkun daha zindandan çıkıp sınıf düşmanına karşı doğrudan kavgaya soyunamadan legalist tasfiyeciliğe karşı mücadele sorumluluğu ile yüz yüzeydi. Ama o da onun gibi direnen yoldaşları da bu kavgadan da yenik çıktılar. Hasan Yoldaş legalist tasfiyecilik karşısındaki ilk kavgasını kaybetti ama teslim olmadı. Nisan 81’deki bozgunun özeleştirisi bir parti kongresiyle verilmediği sürece partinin adım adım tasfiyeye sürükleneceğini tavizsiz bir şekilde savundu. Hasan Coşkun tasfiyecilerin arasına karışmadı onların suçunu paylaşmadı.

Yine de Hasan Yoldaşın uzun devrimci hayatının en durgun evresi, 1989’da Darphane işçilerinin örgütlenmesi, okuma gruplarının oluşturulması gibi faaliyetlerde bulunmasına karşın, bu yenilgiyle başladı. Aslında bu dönem onun açısından daha derin bir hesaplaşma ve kopuşun hazırlık evresi idi. Nitekim gerek TDKP’deki tasfiye sürecine karşı çıkan eski yoldaşlarının bir kısmıyla gerekse de KöZ’ün arkasında duran komünistlerle buluşması da bu döneme rastlar.

Tasfiyeciliğe Karşı Mücadele

Bu süreçte kendi hesaplaşmasının esas köşe taşlarını yerli yerine oturttuktan sonra, hayatını örgütlü bir komünist olarak geçirmiş olan Hasan Coşkun için hedef belli idi: Tasfiyeciliğe karşı mücadele tasfiyecilerle dalaşarak değil, komünistlerin birliği kavgasını sonucuna vardırmakla olacaktı. Bu kavganın da örgütlü olarak ve örgütle, siyasetten ve işçi sınıfının en dinamik kesimlerinden kopmadan yürütülmesi gerekiyordu. O maksatla evvela TDKP’yi yeniden inşa hedefini önüne koymuş olan eski yoldaşlarından başlayarak, bu mücadeleyi örgütlü bir biçimde sürdürmenin yollarını aradı. Hasan Yoldaş komünistlerin birliği sorunun sadece eski TDKPlilerin sorunu olmadığını çoktan fark etmişti. O nedenle başka geleneklerden gelerek aynı doğrultuda buluşan komünistlerin birliğinin sağlanması gerekiyordu. Bu ödevin bolşevizmin mirasına sahip çıkması gereken tüm devrimcilerin de sorumluluğu oldugunu akıldan çıkarmıyordu. Bu maksatla 70’li yıllarda ayrı ayrı kulvarlarda mücadele etmiş ve varolan akımlarda kendilerine bir yer bulamayan devrimcilerin bir araya gelmesi için bir zemin yaratma gayretlerine katıldı ve 78’liler ADA-DER’in kurulmasına öncülük edenlerin arasında yer aldı.

Varoşlarda işçilerin ve ezilenlerin kendi sorunları etrafında örgütlenmesi için mücadele verdi. En sevdiği sloganlardan biri “Pirinç girmeyen eve bilinç girmez”di. Sağlığı boyunca Mayısta Yaşam Kooperatifi’nin neredeyse tek bir yürütme toplantısını bile kaçırmadı. Anadoluda Yaşam Tüketim Kooperatifi’nin Ümraniye 1 Mayıs Mahallesi’nde şube açma çalışmasına aktif bir şekilde katıldı. Bu sırada kitle örgütlerinin birbiriyle koordine olması için vargücüyle çalıştı.

Bütün bu faaliyetleri şahsi bir kavga olarak yürütmek yerine örgütlü bir yürüyüşün temellerini atmaya özen göstererek yürüdü. KöZ’ün arkasında duran komünistlerle Hasan Coşkun’un eski ve yeni yoldaşlarının yollarının kesişmesi de bu arayışlar sayesinde oldu.

Hasan Yoldaşı Onun Denizleri Andığı Gibi Anacağız

Denizlerin kurdugu THKO’nun genç bir kadrosu olarak devrimciliğe adımını atan Hasan Yoldaşın en kızdığı şey bugün THKO adına söz söylemeye kendini yetkili sayanların Denizlerin yaşamını siyasal mücadelenin bir parçası olmaktan çıkarıp bir tarih konusuna çevirmeleriydi. “Her gün 6 Mayıs; Denizler Her Yerde” şiarlarıyla mücadele eden THKO’nun o militan ruhunun, Denizlerin mezarının ağlama duvarına çevrilmesiyle birlikte, adım adım küllendirildiğini söylüyordu. “Denizlerin Mirasına Kimler Sahip çıkabilir” panelinde ”onları mezarı başında ananlar değil, onların kopuşlarını ve mücadelelerini sınıf mücadelesi içinde yaşatanlar” diye yanıtlıyordu. İşte biz de Hasan Yoldaşımızı tam da bu şekilde anacağız. Onun komünistlerin parti birliği yolundaki ilkeli, esnek ve ölümüne azimli tutumu parti mücadelemizde yaşayacak. Devrimci partinin kuruluş kongresiyle taçlandıracağız.

Komintern’in ilk dört kongresini ve Mustafa Suphi TKP’sinin ilke ve esaslarını kılavuz edindi

Hasan Yoldaş nihayet 70’li yılların sonlarından itibaren kendini adadığı komünistlerin birliği mücadelesinde örgütlü bir yürüyüşün yoluna girmiş ve büyük adımlarla yol almaya başlamıştı. Komünist Enternasyonalin ilk dört kongresini ve bunun bir ifadesi olan Mustafa Suphi TKP’sinin ilke ve esaslarını kılavuz edinerek komünistlerin birliğine giden yolu katetmeye koyuldu.

Bu yolda kimi eski yoldaşlarıyla yollarını ayırmakta tereddüt etmeden tavizsiz bir tutumu benimserken, aynı amaç ve ilkelerle aynı hedefe doğru yürüyen komünistlerle yollarını buluşturmak için olanca esnekliği elden bırakmadı.

Proletaryanın Kurtuluşu bu ayrışma ve buluşmalarla şekillendi ve Komünistlerin Parti Birliğini sağlamak için mücadeleye yeni bir müfreze olarak katıldı. Eylemlerde ve platformlarda bu iradeyi dile getirdi Birlik bu sürecin sonunda yayınlandı ve bu yeni müfrezenin varlığını bir kez daha duyurdu. Hasan Yoldaş son yıllarda adım adım ileri çıkan bu müfrezinin başını çekenlerdendi.

Mustafa Suphilerin katledilişinin 89uncu yıldönümü vesilesiyle KöZ ve Proletaryanın Kurtuluşu’nun birlikte düzenledigi panelde komünistlerin ortak referansları arasında Mustafa Suphilerin TKPsinin ilke ve esasları bulunduğunu bir kez daha dile getiren yoldaşlarına dinleyiciler arasından destek veriyordu Hasan Yoldaş. Dimdik ayakta geniş bir dinleyici toplulugu karşısında yaptığı son konuşmaydı bu.

Proletaryanın kurtuluşu yolunda komünistlerin birliği için mücadele eden komünistlerin KöZ’ün arkasında duran komünistlerle yollarını birleştirdiğini önce o duyurmak isterdi. Son yıllarında uğruna mücadele verdiği hedefin eşiğinde son konuşmasını yaparken bu hedefe işaret etti.

Son Kavgası Kansere Karşı Değil, Parti Birliği Yolunda Bir Evreyi Geride Bırakmak İçindi

Doğrusu Hasan Yoldaşın bedenini saran kanser illeti ile son anına kadar sürdürdüğü kavgayı görenler onun son kavgasının bu kavga olduğu sanısına varabilirlerdi. Gerçekten de Hasan Yoldaş son günlerinde takatini zorlayan illete karşı zorlu bir direniş sürdürdü. Bu direnişi hastalığı yenmek ve o illetle mücadeleden galip çıkmak için değildi.

Bilinci açık oldugu müddetçe komünistlerin birliği mücadelesinin önündeki adımların nasıl atılacağı üzerinde durdu. Hatta güya bir hasta evi olan son mekanı adeta komünistlerin birliği mücadelesinin bir mevzisine dönüşmüştü. Son anına kadar çevresinde bir siyasi sohbet ve tartışma ortamı yaratmayı sürdürdü. Birlik’in KöZ’e katıldığını ilan ettiği sayısının hazırlanması bu ortamda gerçekleşti. Aramızdan ayrılmasına birkaç saat kala bile propaganda yapıyor, ”öyle bir parti kuracağız ki” diye söze başlıyordu.

Hasan Coşkun komünist parti için mücadele eden güçlerdendi. “Bu ülkede burjuvazi var işçi sınıfı var, devrimci dinamikler var, burjuvazinin krizi var ama bir tek devrimci parti yok” diyenlerdendi.

Kanserle son kavgasını bolşevizmin mirasına sahip çıkan komünistlerin birliğine son bir katkı sunmak için verdi. Bu son direnişiyle son yıllarında yürüttüğü mücadelenin önemli bir kerteyi aşmasına son bir katkı sunup bu kertenin açıldığını görmeyi başardı. Onu bu kazandığı son kavgasıyla anacağız.

Şart olsun onun uğruna mücadele ettiği davayı sürdüreceğiz ve yıllarca altında mücadele ettiği kızıl bayrağı onun gösterdiği yoldan yürüyerek hedefine ulaştıracağız; Hasan Coşkun’u komünistlerin parti birliği mücadelemizde yaşatacağız; şart olsun!

Devrimciler Ölür Devrimler Sürer!

Devrim için Devrimci Parti!

Yaşasın Komünistlerin Birliği!