Mahallemizin Ümraniye kısmında kalan alanda faaliyet yürüten HDP’lilerle gerçekleştirdiğimiz görüşmede; HDP’nin son kongresine, bu topraklardaki rejim krizine ve devrimci parti ihtiyacı konularına dair tartışmalar yürüttük. Önceden belirlediğimiz buluşmaya bizle birlikte 20’ye yakın kişi katıldı.
HDP’li arkadaşlar genel olarak baskı rejiminin artmasından ve bundan kaynaklı örgütlenme adımlarının da zorlaşmasından ve kitlelerinden, siyasetten ve mücadeleden geri durmalarından bahsettiler. Erdoğan rejiminin OHAL ve KHK’larla baskı ve diktatörlüğünü artırdığını tek adam rejimini iyiden iyiye yerleştirmeye başladığını ifade ettiler. Biz de bu konuşmaların ardından aslında tam tersi tespitlerimizin olduğundan bahsettik. Erdoğan’ın baskı rejimini artırması, güçlenmesinden kaynaklı değil tam da zayıflamasından ötürü olduğunu, kitleleri kontrol altında tutamayacağını bildiğinden artırdığını ifade ettik. Tek adam diktatörlüğünü bırakalım kurmayı, devletin tüm mekanizmalarını işlemez hale getirerek rejim krizini daha da artırdığını, tek vücut bir devlet yapılanmasının daha da zayıfladığını, zayıf devlet kurumları üzerinden güçlü bir başkanın olamayacağını söyledik. Ayrıca diktatörlük ve faşizm gibi bir rejimin de ancak bir darbe yoluyla inşa edilebileceğini, Erdoğan’ın da böyle bir darbe yapmaya mecalinin olmadığını vurguladık. Zaten böylesi bir sıkışmışlığın neticesinde Efrin’e saldırdığını, buradaki çıkmazlarından kurtulabilmek için böyle bir müdahaleye giriştiğini ifade ettik. Kitlelerin geri çekildiği, korktuğu, sokaklara, etkinliklere gelmediklerine dair tespitlerin ise kısa zaman önce gerçekleşen HDP kongresiyle yerle bir edildiğini söyledik. Her türlü engellemelere ve tehditlere rağmen on binlerce insanın kongreye katılması, sol içerisindeki genel tespit olan kitlelerin yılgınlığı tespitini yerle bir ettiğini, asıl yılgınlığın solda olduğunu gösterdiğini vurguladık. Türkiye solunun ise bizim bu tespitimizin tersine tespitlerde bulunmasının asıl sebebinin de parlamentarizmle alakalı olduğunu belirtik. İster parlamenter yöntemleri kullanarak, ister soldan bir kitle hareketi yaratıp, muhalefet hareketi örerek hareket edilsin her ikisi de parlamentarizme denk düşer, dedik. Hedefine ezilenlerin, emekçilerin dolaysız bir şekilde iktidarı aldıkları Sovyet iktidarını koymayanlar proleter bir devrimi gerçekleştiremezler, böylesi bir devrimi hedeflemeyenler de doğası gereği parlamentarizm girdabına sürüklenirler, dedik. Bugün de hedefinde böylesi bir devrim olan komünist bir parti olmadığını, bu eksiklikten kaynaklı var olan rejim krizini devrimci bir duruma dönüştürecek bir hamlenin gerçekleşemediğini ifade ettik. KöZ’ün böyle bir partinin kuruluş çağrısını yaptığını, arkasında duran militanların da bunun mücadelesini yürüttüklerini, söyledik. Elbette bir dizi sol akımdan olduğu gibi HDP’nin içerisinden de böyle bir partiye ihtiyaç duyanların çıkacağını ve buralardan ayrışıp bu platforma dâhil olacaklarını vurguladık.
Sohbet bitince bu tarz buluşmaları ilerleyen zamanlarda tekrar yapmak üzere oradan ayrıldık.
Bolşevizm Kazanacak, Komünist Parti Kurulacak!
1 Mayıs Mahallesi’nden Komünistler