Bu sene İstanbul Newroz’unda polis tarafından alana alınmayarak asıl düşmanın kendi yurdumuzda olduğunu yeniden gözler önüne seren “Savaşlara Devrim Son Verecek! Asıl Düşman Kendi Yurdunda!” içerikli ozalitimizi İstanbul’un muhtelif yerlerine olduğu gibi Hisarüstü Mahallesi’ne de taşıdık.
Ozalit çalışmamızdan sonra aynı gün içerisinde ozalitlerin söküldüğü gördük. Ozalit çalışmamızın süresini gözeterek ozalitlerimizin sökülmesinden sonra çalışmamızı yineledik.
Reformizmin galebe çaldığı bu dönemde, Türkiye’deki sol akımların Ukrayna-Rusya Savaşı’na dair tutumları herhangi bir gerici burjuva diktatörlüğüne veya emperyalist bir devlete yedeklenmekten öteye geçmezken, mücadele ettiğimiz ezen ulus devletin, yani Türkiye Cumhuriyeti denilen burjuva diktatörlüğünün, Kürdistan’ın en büyük parçasını ilhak edişine gelince ise bir susuş kumkuması hakim. Hatta öyle ki, kimi reformist akımlar halihazırda bir burjuva diktatörlüğünün olduğu Ukrayna halkını, Zelensky hükümetine “politik destek vermeden askeri destek” vererek ve devletsiz bir ulusun bir devlet kurma hakkından başka bir şey olmayan ulusların kendi kaderini tayin hakkını öne sürerek devleti olmayan Kürt halkıyla bir tutuyor. Bugün Rusya’nın işgaline karşı “Ukrayna halkının direnişine” alkış tutup destek toplayanlar, dün Nusaybin ve Sur’da hendekler ve barikatlar kurulurken ne yapıyorlardı, burada bir ulusal kurtuluş mücadelesi yok muydu, diye sormak gerekir. Diğer taraftan, “Putin’e hiçbir politik destek vermeden, NATO’nun yenilgisi” için Rusya’yı destekleyenler emperyalist bir devletin borazanlığını üstleniyorlar. Ukrayna’da NATO karşıtlığı yapanlara, NATO’nun ikinci büyük ordusunun Kürdistan’da ne işi olduğunu sorduğumuzda fısıldayarak konuşmaktan ileri gidemiyorlar. Ukrayna-Rusya Savaşı’nda da gördüğümüz üzere, bugün devrimcilik iddiasında bulunan akımlardan, konu kendi ezen ulus devletine geldiğinde, işgalcinin adını koyup Diyarbakır’dan defolmasını yüksek sesle dile getiren yok.
Esasında tüm bunlar KöZ’ün arkasında duran komünistler açısından şaşırtıcı gelişmeler değil. Biz biliyoruz ki, konu seçimlere geldiğinde, Erdoğan’ı süpürme görevini Kürt düşmanı, NATO’cu Millet İttifakı’na havale edenler, çeşitli bahaneler öne sürerek “her iki turda da düzen ittifaklarına oy yok” diyemeyenler de aynı kuyrukçu tutumun bir diğer veçhesidir.
Bu nedenle bugün muzaffer bir proleter devrim olan Ekim Devrimi’nin dersleriyle kuşanmış siyasi çizginin propagandasını yapmak ve bu bağımsız ve devrimci hattı istikrarlı bir şekilde çizecek ve izleyecek öncü, komünist bir partiyi yaratmak için sorumluluk almak her zamankinden daha acil bir görev olarak karşımızda duruyor! KöZ’ün arkasında duran komünistler de bu görevin sorumluluğu ve bilinciyle bütün kuyrukçu akımlardan ayrılırken ayrım çizgileri kalınca çiziyor.
Asıl Düşman Kendi Yurdunda!
Yaşasın 1 Mayıs! Bijî Yek Gûlan!
Üniversitelerden Komünistler