Hrank Dink’in öldürülmesinin ardından 2007 yılında çıkan KöZ bildirisidir:

Hrant Dink öldürüldü… Ensesine üç kurşun sıkılarak. Hrant Dink öldürüldü tam da katillerine yakışan bir lanetli bir pusuyla.

Hrant Dink bir aydındı. Türklerin, Kürtlerin, Ermenilerin kardeşleşmesi için Avrupa Birliği’nin şart koştuğu reformların yapılmasının gerekli olduğunu savunan Hrant Dink’in görüşleri bu düzeni tehdit eden cinsten değildi. Hatta bugün onun savunduğuna benzer görüşlerin burjuva gazetelerinde televizyonlarında sık sık tekrarlandığını görüyoruz.

Zaten Hrant Dink de tam da bu yüzden öldürüldü. Burjuvaların kendi aralarındaki bir tartışmada taraf olmuştu. Avrupacılarla-Amerikancılar, OYAKçılarla-TÜSİADçılar arasındaki tartışmada taraf oldu. Bu taraf olmanın sonunda da öldürüldü. Hrant Dink’i hangi tarafın öldürttüğünü bilmenin imkanı da gereği de yok.

Ama öldürülen kelli felli burjuvalar değil en çok ezilen azınlıklardan birine mensup Ermeni Hrant Dink oldu. Bu da şaşırtıcı değil. Zira burjuvalar kendi hesaplaşmalarında birbirlerini değil Hrant Dink gibilerini vururlar.

Hrant Dink’in öldürülmesinde tarafımız nettir:

Hrant Dink’in katilleri düşmanımızdır… Hrant Dink’in görüşlerini paylaştığımız için değil, Hrant Dink’in düşmanları işçilerin emekçilerin sınıf düşmanları olduğu için.

Hrant Dink’i öldürenler düşmanımızdır ama Hrant Dink’i dost ilan eden burjuvalar dostumuz değildir. Onlardan da hesap sormak gerekir.

Hrant Dink’i kim öldürdü kim öldürttü bilinmez ama bugün Hrant Dink’in cenazesi burjuvaların  Avrupa Birliği yanlısı kesimleri tarafından bir kampanyanı parçası olarak kullanılıyor. Burjuvaların bu kesimi Hrant Dink cinayeti vesilesiyle rakiplerini sıkıştırmaya çalışıyorlar.

Bu kampanyaya alet olmamak gerekir. Bugün Hrant Dink’in cenazesi arkasından gözyaşı döken burjuvalar da işçilerin ve emekçilerin düşmanıdır.

Zira onların defteri de kabarıktır. En az burjuvaların bugün faşist, şoven diye suçlanan kesimleri kadar kabarıktır. Hasan Ocak’ların, Serkan Eroğluların, Ferhat Tepelerin, Namık Tarancıların, Metin Göktepelerin katilleri arasında onlar da vardır.

Hrantı önce vatan haini ilan edip sonra arkasından timsah gözyaşları dökenler onların arasından çıkar.

Devrimci kanı dökmekten geri kalmazlar. 19 Aralık’ta devrimcilere yönelik katilamları planlayan katil sürüsü de, F-Tiplerini demokrasinin gereği olarak savunan düzen şak şakçıları da onların arasından çıkar.

Kekliği düz ovada avlamak için uzlaşma, barış, siyasal çözüm çağrıları yapan kıdemli katil Mehmet Ağar’ı olgun demokrat diye pazarlayanlar da onlardır. Bugün kontracı Veli Küçük’e düşman görünen ama geçmişte ona tam destek verenler de bu utanmazlardır.

Mahallemizdeki polis terörünün destekçisidirler. Akreplerin, panzerlerin fink atmasını, evlerimizin duvarlarının yıkılmasını, sokaklarımızın gaz bombalarına boğulmasına asayişin sağlanması için destekleyen onlardır.

Katildirler, iki yüzlüdürler…

Hrant Dink kendini tedirgin bir güvercin gibi hissediyordu. Son yazısında böyle yazmıştı. Aynı yazısında “bu memlekette güvercinlere dokunmazlar” diye de yazmıştı.

Yanılıyordu Hrant Dink. Bu memlekette güvercinlere dokunurlar. Bu memleketin devletin, burjuvazisi, burjuvazinin paralı uşakları güvercinlere dokunurlar. İşçilerin emekçilerin düşmanları güvercinlere bile tahammül edemez.

Hrant Dink’in katillerinin hakkından emekçiler gelecek. Hrant Dink gibi güvercin olarak değil savaşarak, bu düzeni burjuvaların başına yıkarak.

Katil Devlet Yıkacağız Elbet!

Özgürlük Savaşan İşçilerle Gelecek!

Yaşasın Komünistlerin Birliği!