Köz’ün arkasında duran komünistler olarak 28 Temmuz günü Özgür Boğaziçi’nin “Tutuklu arkadaşımız Beliz İnce’yi almak, barınma krizine ses çıkarmak için bir araya geleceğiz” çağrısıyla duyurduğu Boğaziçi nöbetine katıldık.
Nöbette, bir tarafta Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri her zaman olduğu gibi rektörlüğe sırtlarına dönerken yanlarında “Boğaziçi Akbelen’in Yanında” pankartı ile Akbelen’e çağrı yapan Doğanın Çocukları, onların yanında ise “Boğaziçi Öğrencisi Hapse Girmedikçe Barınamıyor, #Beliz’eÖzgürlük” pankartı ile Özgür Boğaziçi imzalı pankart yer alıyordu.
Biz de alana hem siyasi tutsaklar gündemini hem de gündemde olan Suruç Katliamına ilişkin sözümüzü taşımak için “Suruç’a Adalet Devrimle Gelecek!” ve “ESP’li, SGDF’li, HDP’li Tüm Siyasi Tutsaklara Özgürlük!” dövizlerimizle katıldık.
İçsavaş koşullarında kendi burjuva hukukunu dahi tutarlı bir şekilde uygulayamayan devlet, Suruç için bildiri dağıtan ve 20 Temmuz’da Suruç eylemine katılanları tutukladı. Hükümetin bu saldırılarından anlaşılması gereken ise ne kadar pervasız ve kudretli olduğu değil, aksine burjuvazinin temel olarak çizdiği sınırlarda bile kendisini güvende hissedemediği, saldırmaktan başka çaresi kalmamışken saldırılarını da tutarlı bir şekilde gerçekleştiremediğidir.
12 Eylül’den dahi daha fazla siyasi tutsağın olduğu bugünlerde devrimcilere düşen görev ise hücreleri parçalayacak olan emekçilerin bağımsız hattını örmektir. Edirne’den İmralı’ya tüm siyasi tutsakların özgürlüğü ne AB hukuk muktesebatı uyum süreçleriyle ne de düzen muhalefetine yaslanarak sağlanabilir. Suruç’a adaletin, tüm siyasi tutsaklara özgürlüğün, en küçük bir demokratik hak talebinin dahi bugün önkoşulu bir devrimden geçmektedir. Tüm bu sorunların birer devrim sorunu olduğunu göstermek ise devrimcilerin birincil görevidir.
Suruç’a Adalet Devrimle Gelecek!
Tüm Siyasi Tutsaklara Özgürlük!