İşçi Emekçi Birliği İzmir bileşenleri 1 Eylül Dünya Barış Günü öncesinde çıkarttıkları ortak bildiriyi üç ayrı günde Halkapınar, Basmane ve Işıkkent’teki Ayakkabıcılar Sitesi’nde gerçekleştirilen faaliyet neticesinde emekçilerle buluşturdular. Halkapınar ve Basmane’de metro istasyonlarında gerçekleştirilen bildiri dağıtımlarında bildiri ilgi gördü ve hızla tükendi.
Türkçe, Kürtçe, Arapça ve Fransızca olmak üzere dört ayrı dilde basılan bildiri Işıkkent’te de yoğun ilgi gördü. Suriyeli Arap ve Türkmen kundura işçilerinin yoğun çalıştığı atölyelerde ajitasyonlarla gerçekleştirilen dağıtımlarda birlikte mücadele ve örgütlenme çağrıları yapıldı. İşçiler sıklıkla faaliyete ve kendilerine Arapça bir bildiri ile ulaşılmasına dair memnuniyetlerini ifade ettiler. Dağıtım sırasında sıklıkla farklı dilleri konuşuyor olsak bile sınıf mücadelesinin ve dayanışmanın ortak dilini konuşmamız gerektiği, işçilerin ancak bu şekilde güvencesiz, düşük ücretlerin kural olduğu, kölece çalışma koşullarına maruz kalmaktan kurtulabileceği vurgulandı. Sitenin meydanında iş bekleyen Afrikalı göçmen işçilere de bildirinin Fransızca baskısı ulaştırıldı. Onlarla İngilizce ve Türkçe yapılan sohbetlerde yaşadıkları ayrımcılığı ve baskıları aktardılar.
Dağıtım sırasında işçiler sıklıkla nasıl irtibat kurulacağını ve çağrımızın ne olduğunu sordular. Faaliyetin sürekli hale gelmesinin gereği ve önemi yapılan sohbetlerde açığa çıktı. Faaliyete katılan tüm bileşenlerin verimli bulduğu bu faaliyetin sürekli ve düzenli olabilmesi için daha yoğun sorumluluk alacağız.
İzmir’den Komünistler
Dağıtımlarda kullanılan bildiride şu görüşler yer almaktaydı:
“SAVAŞLARIN SORUMLUSU İŞÇİLER DEĞİL, AMA SAVAŞLARIN BEDELİNİ İŞÇİLER ÖDÜYOR
Emperyalistler arası paylaşım savaşları ve emperyalist devletlerin saldırganlığı dünyayı yangın yerine çeviriyor. İşgaller, ilhaklar, katliamlar insanlığın gündeminden çıkmıyor.
Ateşi tenlerinde ilk hissedenler ise işçiler, emekçiler, ezilenler. Savaş patlak verdiğinde doğdukları yerde yaşama imkanı kalmayan milyonlarca yoksul emekçi kendilerini göç yollarında buluyor. Savaştan kurtulsalar bile gittikleri yerde de korkunç bir sömürüden, ayrımcılıktan, ırkçılıktan, baskıdan kurtulamıyorlar.
Bu coğrafyada da milyonlarca göçmen emekçi yaşıyor. Onlar sömürüyü, ayrımcılığı, güvencesizliği, geleceksizliği yakından tanıyor.
PATRONLAR BÖLER, SINIF MÜCADELESİ BİRLEŞTİRİR
Patronlar için güvencesiz göçmen işçilerin varlığı bir fırsat. Onlar göçmen işçileri ücretli bir köleliğe mahkum ederken, geri kalan işçileri de işsizlikle tehdit edip azalan ücretlere razı etmeye çalışıyor. İşçiler arasında ayrımcılığı, düşmanlığı, rekabeti körüklüyorlar. Çünkü işçiler birbirlerinden nefretle ayrılırsa, ancak bu sayede bu sömürü çarkı aksamadan işler.
Bu sömürü çarkının kırılmasının tek yolu var. İşçilerin göçmen-yerli diye bölünmemesi, birleşmesi gerekiyor. Patronların ırkçılıkla, milliyetçilikle, göçmen düşmanlığı ile bölmeye çalıştıkları işçiler atölyelerde, fabrikalarda, iş yerlerinde birleştiklerinde, birlikte örgütlendiklerinde sömürü düzeni sarsılacak. İşçiler, kendi haklarını elde etmenin hangi milletten olursa olsun tüm işçilerin haklarını savunmaktan geçtiğini gördüğünde tüm işçiler kazanacak. Türk, Kürt, Arap, Afgan, Afrika halklarından, nereli olursa olsun, hangi dilde konuşursa konuşsun, neye inanırsa inansın, işçilerin çıkarı bir ve ortak. Bu ücretli kölelik düzeninden kurtulmanın yolu ise birlikte mücadele!
KAPİTALİZM YIKILMADAN DÜNYAYA BARIŞ GELMEYECEK!
1 Eylül Dünya Barış Günü yaklaşıyor. Savaşların kasıp kavurduğu, yeni savaş tehditlerinin kol gezdiği bir dünyada barışı istemek ve savunmak gerek. Ama barışın, barış temennileri ile sağlanacağını düşünmek bize barışı getirmez. Emperyalist devletlerin saldırganlığı ve aralarındaki rekabet sürdüğü müddetçe savaşlar bitmeyecek. Savaşların bittiğini, dünyada barışın hüküm sürdüğünü görmek isteyenler önce savaşların kaynağını kurutmalı. Kapitalizme, emperyalizme karşı mücadele etmeden, sınıf savaşını yükseltmeden dünyaya barış gelmeyecek. Esaret altındaki ezilen halklar özgürleşmeden kimse özgürleşmeyecek.
Savaşsız, sınırların kalktığı, sömürüsüz bir dünya ancak sınıf savaşı ile mümkün. Herkesin doğduğu yerde savaş tehditi altında olmaksızın yaşayabilmesi de dünyanın herhangi bir köşesinde ayrımcılığa maruz kalmadan özgürce yaşayabilmesi de işçilerin vereceği bu savaşımın sonucuna bağlı. Özgürlük de barış da ancak işçilerin vereceği bu savaşın zaferle sonuçlanmasının armağanı olabilir. Bu yüzden birleşelim, birlikte örgütlenelim, birlikte mücadele edelim!
Ücretli Kölelik Düzeninden, Zincirlerimizden Birlikte Kurtulalım!
Kurtuluş Kendi Kollarımızda!
Köle Değil İşçiyiz, Birleşince Güçlüyüz!
Özgürlük ve Barış Savaşan İşçilerle Gelecek!”