* Şubat 2025 tarihli Köz özel sayısından alınmıştır.
Esad Hükümeti Erdoğan’ın gayret ve inisiyatifi ile düşmedi. On yıldır bir ayağı çukurda olan Esad’ı, Amerikan, İngiliz ve Rus emperyalistlerinin paylaşım kavgası devirdi. Dahası Esad tam da Erdoğan yanlış ata oynamışken, o Baas Rejimi ile anlaşmak için görüşmeler yaparken devrildi. Erdoğan gafil avlandı.
Esad gittikten sonra Erdoğan Suriye’de daha da sıkıştı. Esad Türk ordusunun Suriye sınırları içindeki varlığını işgal olarak adlandırıyordu. Türk hükümetine karşı pek nazik konuşsa da, emperyalistlerin Suriye’ye atadığı Colani’nin de aksi yönde bir değerlendirmesi yoktur. Esad Türkiye’nin Suriye Milli Ordusu (SMO) adını taktığı kesimlerle savaşıyordu. “Suriye’de tek ordu olacak” diyen Colani de SMO’yu silahsızlandırma yönünde kıskacı daraltmaktadır.
Etkisizliği ve sıkışmışlığı Erdoğan Hükümeti’nin barışçıl bir çizgide ilerleyeceği anlamına gelmez. Bilakis bir emperyalist gücün kaynak, donanım ve siyasi vizyonuna sahip olmadığı için emperyalistlerin son başvurduğu çözüm olan savaş, Türkiye’nin repertuarının ilk parçasıdır. Sadece kendi sorunlarını savaşla çözmeye yeltenmeyecek, aksine başkalarının paralı askeri olmaya daha meyilli olacaktır. Bu bakımdan Türkiye’nin zayıflaması, bölgedeki belirleyiciliğini yitirmesi, onu bölgede daha saldırgan bir güce dönüştürmektedir. Halihazırda Efrin’deki varlığı bu saldırganlığın en iyi kanıtıdır. Aynı hükümet uzun bir süredir SMO’yu Rojava’nın üzerine sürmekte, Rojava’yı bombalamakta, Rojava’daki işgalini genişletmek için sürekli diş göstermektedir.
Çırpındıkça batan hükümetin hedefinde Rojava’daki kanton iktidarı vardır. Emekçi ve ezilenlerin ise Rojava’yı ve kantonları savunması gereklidir.
Çünkü Rojava’daki kantonların varlığı emperyalistlerin Ortadoğu’daki planlarıyla uyumlu değildir. Yaygın hurafelerin aksine emperyalistler Kürtleri bağımsız ve egemen kılan hiçbir gelişmeye onay vermedi. Yüz yıl önce Lozan’da Kürdistan’ı parçalayıp ezen ulus devletlerinin boyunduruğu altına sokan emperyalistlerdi. Bugün de hâlâ aynı statükoyu savunuyorlar. 1991’de Birinci Körfez Savaşı’nda, ABD Irak’ı işgalden Kürtlerin Güney’de bağımsız olmasından endişelendiği için vazgeçti. 2004’te Irak’ı işgal edince ilk yaptığı iş Güney Kürdistan’ı Bağdat’a, Peşmerge’yi de Irak ordusuna bağlamak oldu. Aynı ABD Rojava’da Kürdistan bayrağının göndere çekilmesinden korktuğu için 2012’de Suriye’de frene bastı. ABD on üç yıldır Kürtlere bağımsızlık yönündeki her türlü iddialarını terk etmeleri ve Suriye’ye eklemlenmeleri için basınç yapıyor. Kürdistan’ın batısı anlamına gelen Rojava adının yerini Kuzey Doğu Suriye Federasyonu’na bırakması da bu basıncın ürünüdür.
Çünkü Rojava ezen ulus devletinin sınırlarını geçersizleştirerek, onu fiilen yıkmıştır. Kendini Kuzey Doğu Suriye Federasyonu olarak adlandırsa ve hiçbir statüye sahip olmasa da kantonların kendi ordusu, meclisi ve hükümeti vardır. Şam’ın kararları kantonlarda hâlâ hükümsüzdür. Suriye’nin merkezi otoritesinin parçalanması Kürtleri zincire vurmuş Türkiye, Irak ve İran için de büyük bir tehdit olduğu için ezen ulus devletleri Suriye’yi yeniden kurmak istiyorlar. Suriye’yi yeniden kurmak isteyenler ise elbette amaçlarına ulaşmak için işe Rojava’yı tasfiye ederek başlama niyetindeler.
Çünkü Rojava’da Kürtlerin kendini yönetme becerisi tüm emekçiler için umut ışığıdır, güven kaynağıdır. On üç yıl öncesine kadar Kürtler Suriye’de insan yerine konmuyordu, toplumun en altına itilmişti. Kimlik kağıtları dahi yoktu. Aşiret bağları nedeniyle küçümseniyor, yönetme ve devlet kurma becerisinden yoksun oldukları iddia ediliyordu. On üç yıldan beri aynı Kürtler kendilerini savunmakta, kendilerini yönetmektedirler. Rojava’da kendini yöneten Kürtler elbette Kürdistan’ın diğer parçalarında da kendilerini yönetebilirler. Sadece Kürtler değil, hâkim sınıflar tarafından yönetme becerisinden yoksun olduğu iddia edilen ezilen, horlanan tüm emekçiler kendi iktidar organlarını kurup egemen olabilirler.
Rojava’daki kantonlar on üç yıldır başta Türkiye olmak üzere Ortadoğu’daki devrimci dinamikleri büyütüyorlar. Tüm karşıdevrimci güçler bu nedenle Rojava’ya düşmandır. Bu nedenle Rajova’daki kantonları savunmak sadece emekçilerin, ezilenlerin uluslararası birliğini savunmak değil devrimci dinamikleri savunmak anlamına da gelir.
Rojavayı savunmanın yolu onu kuşatan, onu işgalle tehdit eden hükümetin karşısına dikilmekten geçer. Kürtlere yönelik en pervasız ve kanlı saldırıları yürüten hükümet çırpındıkça Rojava’nın gırtlağına sarılmaktadır. Rojava’nın nefes alması için ona zaman tanımak değil onu def etmek gereklidir.
Rojava’yı savunmak için Amerikancı muhalefetten de uzak durmak gerekir. Başını CHP’nin çektiği bu kesim kayyımcı hükümeti seçimle gönderme hayallerini yayarak, bir emekçi seferberliğinin önünde set olmakta, Erdoğan’a can simidi atmaktadır. Dahası bu kesim, Amerika’nın Suriye planlarına uygun şekilde Suriye’ye eklemlenerek, tasfiye edilmesini savunmaktadır.
Kürtlerin özgürlüğü Ortadoğu’daki barışın ön koşuludur. Rojava’nın düşmanları emekçilerin de düşmanlarıdır. Bu hükümete karşı emekçilerin kitlesel seferberliğini örmek Rojava’ya verilecek en büyük destektir.