31 Mart seçimlerinin ardından solun ve sendikaların 1 Mayıs toplantıları başladı. Bu yıl DİSK 1 Mayıs’ta Taksim’de olacaklarını açıklayarak önceki yıllarda yaptığı gibi sol partiler ve siyasetler ile toplantılar yapmadı. Taksim 1 Mayıs’a açıldığı koşulda ancak yürüyüş kollarını belirlemek amacıyla toplantı yapılacağını bildirdi.
Bileşeni olduğumuz İşçi Emekçi Birliği de Taksim’de birleşik kitlesel bir 1 Mayıs çağrısı yaptı. Biz de bu çağrının imzacısı olduk. 1 Mayıs için yapılan çağrıyla birlikte genişleyen platforma Taksim’de 1 Mayıs’ın örgütlenmesinin sorumluluğunu birlikte almayı, Taksim’e 1 Mayıs miting başvurusu yapmayı önerdik. Önerimiz kabul görmedi, DİSK’in planına zarar vermemek için başvuru yapmamak, onun sonuç almasını beklemek tercih edildi. Biz de platformun bu tutumu nedeniyle bileşeni olmadık.
1 Mayıs’a dair somut bir plan yapıp sorumluluk alan kimsenin olmadığı, sürecin tümüyle DİSK’in ve hatta CHP’nin valilikle, hükümetle görüşmelerine bırakıldığı tabloda Köz olarak kendi 1 Mayıs planımızı yapıp çalışmasını yürütmeyi önümüze koyduk. Mayısta Yaşam Kooperatifi’nin 1 Mayıs Mahallesi’nde yapacağını duyurduğu 1 Mayıs eylemine Köz olarak katılma kararı aldık ve 1 Mayıs gününe kadar bu eyleme çağrı yapan bir 1 Mayıs çalışması yürüttük.
EKİB ile ortak çıkardığımız “Zayıf ve Çaresiz Hükümeti Emekçilerin Seferberliğiyle Süpürelim” şiarlı 1 Mayıs bildirimizi faaliyet yürüttüğümüz alanlarda yaygın olarak dağıttık. Aynı zamanda “Özgürlük Savaşan İşçilerle Gelecek” ve “Devrim için Devrimci Parti” şiarlı afişlerimizi de Nisan ayının ortasından itibaren İstanbul’da bir dizi semtte astık. Mayısta Yaşam’ın düzenlediği 1 Mayıs pikniğine katıldık, gazetemizi, bildirilerimizi ve 1 Mayıs’ta taşıyacağımız pankartı da 1 Mayıs pikniğine taşıdık.
Saraçhane
1 Mayıs’tan bir gün önce başta iki alana yapılan çağrılar DİSK’in, CHP’nin ve kimi sol partilerin toplanma çağrısı yaptığı Saraçhane meydanında birleşerek tekleşti. Biz de bu tablo karşısında tümüyle burjuva muhalefetin platformu olacak olan bu alana müdahale etmek üzere bir özel sayı hazırladık. 1 Mayıs günü sabahın erken saatlerinden itibaren Yenikapı’da toplananlar yürüyüşle adeta bir miting varmışçasına polis arama noktalarından geçerek Saraçhane meydanına akarak Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu ile buluştular. Saraçhane meydanından Bozdoğan kemerinde polis barikatlarına yüklenenlere kadar orada buluşmuş tüm kitleye “Taksim Meydanı Burjuva Muhalefetini İleri İterek Değil, Emekçilerin Bağımsız Müdahalesiyle Kazanılır” başlıklı özel sayımızı dağıttık. AKP ve CHP arasındaki anayasa pazarlığının figüranı olmama, Van’dan güç alan bağımsız eylem çizgisiyle demokrasi savaşının öncüsü olma çağrısı yaptık, Taksim’in geçmişte nasıl açıldığını hatırlattık.
Saraçhane’de anlamlı bir kalabalık toplansa da bu alanda bir miting gerçekleşmedi. Alanda yer alan kimi akımlar kemerde polis barikatlarını açmak üzere girişimde bulunsalar da bu girişim sonuçsuz kaldı. DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu’nun açıklama yapması ve DİSK ve CHP’nin alandan ayrılmasıyla toplanan kitle de peyderpey dağıldı. Tüm alan boşalana kadar özel sayılarımızı dağıtmaya devam ettik.
1 Mayıs Mahallesi
1 Mayıs Mahallesi’nde Mayısta Yaşam’ın 1 Mayıs programına dahil olduk. Hatta ortada bir miting planının olmadığı İstanbul’da başka siyasi akımları da bu programa katılmaya davet ettik. Elbette 1 Mayıs Mahallesi’ndeki 1 Mayıs programı ne bir 1 Mayıs mitinginin yerini tutabilirdi, ne de İstanbul’da heba edilen 1 Mayıs’ı telafi edebilirdi. Ancak içerisinde çalıştığımız kesimleri davet edebildiğimiz bir 1 Mayıs çalışması yürütmemizi mümkün kıldı. İşçilerin uluslararası birlik ve mücadele günü olan 1 Mayıs’ta Türkiye’de ve dünyada siyasi tabloya ve sınıf mücadelesine ilişkin tespitlerimizi taleplerimizi anlatabileceğimiz bir kürsü oldu. 1 Mayıs eyleminin yapıldığı alana “Yaşasın 1 Mayıs, Biji Yek Gulan” ve “Sınıf Savaşını Kazanmak İçin Tek Yol Devrim” yazılı pankartlarımızı astık. Marşlarla başlayan programda ilk olarak Mayısta Yaşam bir açılış konuşması yaptı. Sınıf mücadelesinde düşenler için yapılan saygı duruşunun ardından eğitim sorununa dair tespitlerini ve 1 Mayıs’ta taleplerini içeren bir konuşma gerçekleştirdi.
Kurulan açık kürsüde söz aldık. Köz adına bir yoldaş Türkiye’de siyasi tabloya ve 2024 1 Mayısı’na ilişkin konuşma yaptı. Özel sayı içeriğinde anlattığımız siyasi görüşlerimizi 1 Mayıs kürsüsünden bir kez daha dile getirdi. Konuşmasında temel olarak 2024 1 Mayısı’nda ortak bağımsız bir eylem çizgisinin benimsenmediğini, Saraçhane meydanının CHP’nin anayasa pazarlığı öncesi gövde gösterisi yapacağı bir eylem alanı olduğunu belirtti. Saraçhane’nin Taksim için mücadelenin değil, burjuva muhalefetinin Taksim’i anayasa pazarlığında rüşvet olarak talep etmesinin göstergesi olduğunu vurguladı. Taksim’e çıkan yolları emekçilere açan değil kapatan bir rolü olduğunu öne çıkardı. Demokrasi savaşının burjuva muhalefetinin peşinde verilemeyeceğini, bu savaşa Saraçhane’de hazırlanılamayacağını anlattı. CHP’den bağımsız bir eylem çizgisinin benimsenemediği 1 Mayıs’ta bizim yaptığımız eylemin mütevazi bağımsız bir eylem olduğunu ve bir 1 Mayıs mitinginin yerini tutamayacağını vurguladı. 2024 1 Mayısı’nda yapılamayanı 2 Mayıs’tan itibaren yapma çağrısı yaparak konuşmasını sonlandırdı.
Açık kürsüde söz alan başka bir yoldaş demokrasi sorununa yaklaşımımız ve taleplerimizi anlattı:
“Emekçilerin arzuladığı anayasa CHP ile pazarlık içinde yapılamaz. Bize gereken demokrasi, işçi sınıfının parçası olan göçmenlere vatandaşlık hakkı, işçilere sınırsız sendika ve örgütlenme özgürlüğü, işçi sınıfın en güvencesiz kesimine sigorta ve sendika hakkını tanır. Selçuk Kozağaçlı’dan Can Atalay’a, Edirne’den İmralı’ya tüm siyasi tutsaklara özgürlük hakkını savunur. Böyle bir anayasa 12 Eylül mekanizmalarına yaslanarak kurulamaz. Böyle bir demokrasi mücadelesi de CHP ile birlikte verilemez. İşçi sınıfının demokrasi okulundan geçmesi, sınıf savaşının öncüsü olması gerekir. İşçi sınıfının vereceği demokrasi mücadelesi ancak hükümete karşı verilir.”
Son olarak söz alan bir yoldaşımız ise ulusal sorun, komünistlerin birliği vurgusunu öne çıkaran bir konuşma gerçekleştirdi:
“Bugün 1 Mayıs. İşçi sınıfının birlik ve mücadele günü. 1 Mayıs uluslararası dayanışma günü.
Sadece işçilerle değil, dünyanın ezilen uluslarıyla da dayanışma günü. Filistin ile dayanışmanın günü. Kürdistan ile dayanışmanın günü. Bugün, bu topraklarda işçilerin ezilen uluslarla birliğini vurgulamaya her zamankinden daha fazla ihtiyaç var.
Çünkü bu, emperyalistler arası paylaşım kavgasının merkezinde duran Ortadoğu’da daha yakıcı, daha elzem. Çünkü Kürdistan’da ve Filistin’de esaret altında tutulan milyonların kaderi de, kurtuluş yolları da ortak. Çünkü Gazze’yi yerle bir edenlerle Zaho’yu bombalayanlar ortak. Çünkü Kürtleri ve Filistinlileri esaret altında tutanlar, yani Türkiye, yani İsrail ortak. Türk devleti İsrail’in en büyük ticari ortağı. Kürdistan’ın en büyük parçasını ilhak eden, kendi egemenliğini kabul ettiremediklerine karşı en kapsamlı savaşı yürüten, halihazırda Zap’ın ve Metina’nın üzerine yürüyen bu devlet, Ortadoğu’da gericiliğin kalesi. Gazze’yi boğan siyonistlerin karşısında nasıl duruyorsak, bugün sınır ötesi operasyonların karşısında da öyle durmalıyız. Kürt ulusuna yapılanlara karşı dur demeden uluslararası dayanışma olmaz. Kürt ulusunun esareti Türkiyeli emekçilerin esaretidir. Çünkü başkaldıran Kürdün üzerine yürüyen TOMA, Türkiye’deki grevci işçinin de üzerine yürüyor. Çünkü Kürt’ün esareti, Türk ve Kürt işçilerin arasına güvensizlik tohumları ekiyor. Bu güvensizlikten, bu sopadan kurtulmamız şart. Ekmek için şart, hürriyet için şart, barış için şart. Ortadoğu’da barış için sadece bu hükümetin gitmesi yetmez. Sadece bu rejimin değişmesi de yetmez. Temelinde Kürtleri ve Filistinlileri boyunduruk altına almak olan tüm devletlerin yıkılması gerekir. Bizi özellikle ilgilendiren ise tebası bulunduğumuz bu devlet. Kürdistan’ın kuzeyini bu toprağın emekçileriyle zincire vurmuş bu devlet. İşçilerin öncelikli görevi bu zincirleri parçalamak olmalı. Komünistim, devrimciyim diyenler önce kendilerine “Bu zincirler nasıl parçalanacak? Önce hangi adımı atmalı?” diye sormalı. Biz önce devrimci parti diyoruz. Önce komünistlerin birliği diyoruz. Sadece bu toprakların değil, tüm dünyadaki komünistlerin birliğini sağlamayı önümüze koyuyoruz, görev biliyoruz. Devletlerarası çatışmalarda “kim haklı, kim haksız”, “kim kazansın, kim kaybetsin”, “kimi destekleyelim, kimi desteklemeyelim” diye trafik polisliği yapılmaz. Büyük ya da küçük hakim sınıf diktatörlüklerine çağrıda bulunarak yahut basınç yaparak, baskı yaparak emekçilerin lehine sonuç alınamayacağını biliyoruz. Bize gereken ulus devletlerin yıkılmasıdır, sınıf savaşıdır. Bu savaşa önderlik edecek devrimci bir partidir.
1 Mayıs’ın tarihinde aynı yanıtın izlerini buluyoruz. 1 Mayıs sekiz saatlik iş günü mücadelesidir. Ama sekiz saatlik iş günü mücadelesi için bile uluslararası bir merkez gerekliydi. Bu 1 Mayıs’ı önümüze koyduğu enternasyonal görevin bilinciyle selamlıyoruz.”
Eylemde “Yaşasın 1 Mayıs, Biji Yek Gulan; Demokrasi için Tek Yol Devrim; Devrim İçin Devrimci Parti Parti İçin Komünistlerin Birliği; Zindanlar Yıkılsın Tutsaklara Özgürlük; Kürtlere Özgürlük Ortadoğuya Barış, Marks Engels Lenin Yolumuz Proleter Devrim” sloganlarını attık. Açık kürsünün ardından halaylarla 1 Mayıs programı devam etti. Program bittiğinde 1 Mayıs Mahallesi’nde bildirilerimizi dağıttık.
İstanbul’dan Komünistler