“Hükümete karşı emekçilerin kitlesel seferberliğini örmek isteyenler Cumhurbaşkanlığı seçiminde düzen partilerinden bağımsız ortak bir aday göstermeli.” Köz sayfalarında bir yılı aşkın bir süredir bu görüş derinlemesine işleniyor. 2022 yılı yazında Köz’ün sol akımları düzen partilerine hiçbir turda oy vermemek paydasında bir ortak aday çıkarmaya davet ettiğini, bu çağrının karşılıksız kaldığını da biliyoruz.
Bir Eylem Birliği Olarak “Emekçilerin Seferberliği İçin Bağımsız Aday
Ortak aday çağrılarımız karşılıksız kalınca elbette “Biz yapacağımız yaptık, çağrıda bulunduk, kimse çağrımıza yanıt vermediğine göre yapacak bir şey yok.” diyerek köşemize çekilmedik. Zira kendi misyonumuzu solda akıl hocalığı olarak tarif etmediğimiz gibi izlenimci bir siyaset tarzını da reddediyorduk. Yaptığını söyleyen, söylediğini yapan bir akım olarak önerimizin gereklerini yerine getirdik. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde düzen partilerinden bağımsız bir aday çıkarmanın sorumluluğunu üstlendik. Böylelikle yoldaşımız Çetin Eren “Düzen Partilerine Her İki Turda Da Oy Yok!” diyerek bağımsız Cumhurbaşkanı adayı oldu. Çağrımızın karşılıksız kalması, Çetin Eren’in yoldaşımız olması bize sürecin başındaki siyasi kaygılarımızı unutturmadı. “Madem kimse ortak bir Cumhurbaşkanlığı çalışması yürütmeye niyetli değil, o hâlde biz de Köz’ün görüşlerini anlatan bir Cumhurbaşkanı adayı çıkarırız” demedik. Önceden önerdiğimiz eylem birliği platformunun planlarına sadık kalarak, “Emekçilerin Seferberliği İçin Bağımsız Aday” ismini verdiğimiz seçim kampanyasının çerçevesini tarif ettik. Tüm sol akımları eşit haklar çerçevesinde bu kampanyanın bir bileşeni olmaya davet ettik, ediyoruz.
Bu ilkeli tutumumuz sonuçsuz kalmadı. Ocak ayında Enternasyonal Komünist İşçi Birliği kendi araçları ve kendi sözünü söyleyerek Çetin Eren’i desteklemeye başladı. Eylem birliği siyasi çerçevesinin sınırları Enternasyonal Komünist Birlik’in katkılarına ve kaygılarına uygun bir şekilde yeniden çizildi. O günden beri “Emekçilerin Seferberliği İçin Bağımsız Aday” kampanyası yoluna iki bileşenli bir eylem birliği olarak, her iki akımın da kendi yayınlarıyla kendi bağımsız çizgisinde yürüdüğü ama aynı zamanda ortak çizgiyi ve araçları birlikte sahiplenip güçlendirdiği bir çerçevede devam ediyor.
Varoşlarda Hükümetin Karşısında
Seçim çalışmamız Çetin’in adaylığını 1 Aralık’ta duyurmamızla birlikte yeni bir evreye geçti. Ön hazırlık çalışmalarının ardından önce İstanbul’da sonra da İzmir’de iki tane geniş katılımlı aday tanıtım toplantısı düzenledik.
Seçim çalışmasında elbette düzen partilerinin Erdoğan’ın hasmı değil rakibi olduğunu, hiçbir koşulda düzen güçlerine bel bağlamamak gerektiğini anlattık. Ama hiçbir zaman hükümetle, muhalefetteki düzen partilerine aynı yoğunlukta hücum eden bir çizgiye kaymadık. Hükümete değil muhalefete, muhalefet etmenin konforuna sığınmadık, hükümetin karşısında cepheden ve düzen partilerinin arkasına saklanmayan bir şekile kendi bağımsız iddiamızla çıktık. Bu tutumumuz emekçilerin ilgisini çekti, onlarla daha kolay diyalog kurmamızı mümkün kıldı.
Çalışmalarımızı yürütürken ilçe merkezleri yerine emekçi mahallelerini tercih ettik. Aralık ayının ortasından beri her hafta sonu bir emekçi mahallesinde yaygın dağıtım, afişleme, ajitasyon ve propaganda çalışması yürüttük. Bugüne kadar çalışmamızı Gülsuyu’na, Okmeydanı’na, Tuzla Aydınlı’ya, Maltepe Beşçeşmeler’e, 1 Mayıs Mahallesi’ne, Yenibosna’ya, Rumeli Hisarüstü’ne, Sarıgazi’ye taşıdık. Yürüttüğümüz seçim faaliyeti çerçevesinde kahvehane ve pazarlarda ajitasyon yaptık. Ev ziyaretleri gerçekleştirdik, mahallelerde seçimle ilgili toplantılar düzenledik. Yüzlerce emekçiyle, sosyalistle ve devrimciyle birebir sohbet ettik. Özellikle muhtelif sol hareketler içindeki arkadaşlarla liberalizm, tasfiyecilik ve devrimci parti ihtiyacı hakkında konuşma imkânı bulduk. Diyaloğumuzu ve tartışmalarımızı seçim sonrasında da sürdürmeyi hedefliyoruz.
Her Platformda Sözümüzü Söyledik Akıntıya Karşı Yüzdük
Sözümüzü tüm platformlarda söylemekten sakınmadık, her türlü eylem ve etkinlikte seçimi gündem ettik. Bunlardan en çarpıcı olan Emek Özgürlük İttifakı’nın 15 Ocak Mitingi’ne katılımımızdı. Miting öncesinde Kadıköy’de sokakta ve bir dizi kuruma bildirilerimizi ulaştırdık. Nazım Kültür Merkezi’nde yaptığımız “NATO’culara boyun eğmeyelim, Cumhurbaşkanlığı seçiminde düzen partilerinin peşine takılmayalım, Çetin Eren’i destekleyelim” ajitasyonumuz özel bir ilgiyle dinlendi.
Mitingde, pankartımıza sadece Cumhurbaşkanlığı seçiminde Çetin’i desteklediğimizi yazmadık. Aynı zamanda kapatma saldırısı karşısında HDP’yi savunmak gerektiğini de ayrı bir pankartta, özel sayımızda ve sesli ajitasyonumuzda ifade ettik. Sayımızdan bağımsız mitingin en görünür ve akılda kalan kortejlerinden biri olduk. Tüm materyallerimiz mitingin başından sonuna yoğun bir ilgiyle karşılandı. En sonunda elimizde dağıtacak hiçbir şey kalmadı.
Yapacak Bir Şey Var!
Seçimlerde yürüttüğümüz çalışmanın temel kaygılarından biri “Yapacak bir şey yok! Güç dengesini biz belirlemiyoruz!” bahaneleriyle düzen partilerinin peşine gürültülü yahut sessizce takılanların aksine emekçiler arasında düzen muhalefetinden bağımsız bir çizgide ajitasyon ve propaganda yürütmenin mümkün olduğunu göstermekti.
Seçimlerle ilgili temel kaygımız, “Emekçilerin hükümete karşı seferberliğini savunan bir çizgide” ajitasyon ve propaganda yürütmenin mümkün olduğuydu. Bugüne kadar yürüttüğümüz çalışmalarda bunu gösterebildik. Beklentimiz emekçilerin bize “Ne iyi ettiniz de aday gösterdiniz. Biz de böyle bir adayın çıkmasını bekliyorduk!” demesi değildi elbette. Sol akımlar eliyle burjuva sosyalizminin etkin bir şekilde emekçiler arasında yayıldığı bir dönemde tam aksi yönde tepkilerle karşılaşacağımızı, sıklıkla “oyları bölmekle”, “Erdoğan’ın ekmeğine yağ sürmekle” suçlanacağımızı biliyorduk. Ama akıntıya karşı yüzme cesareti göstermenin, emekçilerle ve sol hareketin içindeki militanlarla daha yoğun, samimi ve kapsamlı tartışmalar yürütmeye kapı aralayacağını da biliyorduk. Nitekim Cumhurbaşkanlığı seçiminde neden Çetin’i desteklemek gerektiğiyle başlayan sohbetimiz her seferinde şaşmaz bir biçimde Erdoğan’ın siyasi akıbeti, rejim krizi, reform ve devrim arasındaki farka uzandı.
Bağımsız Adayın Önemi
“Devrimci iddiaları olanların Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday çıkarması gerekir” dediğimizde “Devrim propagandasını boykot çağrısını yükselterek de yapabilirsiniz” yanıtını da aldığımız oluyordu. Bu yanıtın tek kusuru boykotun ne olup ne olmadığına dair bir kafa karışıklığı yaşanması değildi. Bu yanıtı verenler boykotun mümkün olmadığı koşullarda ülkenin en önemli siyasi gündemi olan seçimleri es geçen bir devrim propagandasının etkisini yitireceğini, genel geçer ve soyut bir karaktere bürüneceğini, bu yüzden de lafazanlıkla arasındaki farkların belirsizleşeceğini de göremiyorlardı. Tersinden, görece olumsuz deneyimlerimizle Cumhurbaşkanlığı seçiminde bir aday çıkarmanın önemini de teyit ettik. Kimi zaman ajitasyon ve propagandamızdaki dağınıklık ve plansızlıktan ötürü Cumhurbaşkanlığı seçiminde bağımsız bir aday çıkardığımızı vurgulamayıp, emekçilerin karşısına “düzen partilerinin çözümsüzlüğü”, “kurtuluşun kendi kollarımızda olduğunu” temel alan bir içerikle çıktığımızda emekçilerin söylediklerimize daha kulak kabarttıklarını, genel geçer bir destekle işlerine devam ettiklerini gördük. Tersine aday çıkardığımızı vurguladığımız her zeminde yoğun tartışmalar yaşadık.
Aldığımız tepkilerin çoğu akım tarafından iflah olmaz bir sekterliğin sonucu olarak görüleceğini de biliyoruz. Biz tersinden bu kritik konuda eylemli bir tutum takınmadıkça yürütülen diğer propagandanın da anlamını ve etkisini yitirdiği, yapılan ajitasyonun ve propagandanın “hoş bir seda” olarak kaldığı sonucuna vardık.
Planlama ve Koordinasyon Eksikliklerimiz de Vardı
Kuşkusuz yürüttüğümüz çalışmada eksikliklerimiz de vardı. Yürüttüğümüz siyasi faaliyetin ana çerçevesi ve temel yöntemi belli olsa da, süreç boyunca bu faaliyetin propaganda, ajitasyon ve eylemle ilgili somut içeriklerini ve biçimlerini planlamakta eksik kaldık. Bu plansızlık nedeniyle somut ve odaklı bir propaganda/ajitasyon faaliyeti yürütmek yerine daha genel bir içeriği çoğu zaman doğaçlama ve her zaman tüm araçlarımızı kullanamadan anlattık.
Yeterli planlamaları yapmadığımız için kimi zaman çalışma yürüttüğümüz alanlara Köz’ü ve özel sayıları götürmedik, sistematik bir gazete satışı yapamadık. İstediğimiz gibi ozalit ve duvar gazetesi de yapamadık. İstanbul çapında bir plan yapamadığımız için yerel çalışmaları yönlendirerek onların düzenli ve planlı bir propaganda ve ajitasyon faaliyeti yürütmesini sağlamak da mümkün olmadı. Planlama konusundaki eksikliklerimizi, hangi ajitasyonun ve propagandanın nasıl planlandığını ya da planlanmadığını gazeteden de gözlemek mümkündür.
Bu plansızlığın bir sonucu da eylem birliğinin kimliği ve araçlarıyla yürütülen faaliyetleri de gerektiği gibi sahiplenmemek oldu. Emekçilerin Seferberliği İçin Bağımsız Aday bülteninde yer alan onlarca çalışma bizzat yoldaşlarımız tarafından yürütülmüş olsa da Köz’de bu çalışmalara, özellikle merkezi olarak yürüttüklerimize dair, son derece sınırlı sayıda imzalı haber ve değerlendirme yer aldı.
Daha Da Etkin Bir Çalışmayla Yola Devam Edeceğiz
Bu eksiklikleri gidermenin yolu kuşkusuz “Emekçilerin Seferberliği İçin Bağımsız Aday” adıyla yürüttüğümüz çalışmayı daha az görünür kılmak, bu çalışmaya daha az önem vermek, yürüttüğümüz çalışmaları eylem birliğinin yayınlarına yansıtmamaktan geçmez. Böyle bir yaklaşım eylem birliklerinde ajitasyon ve propaganda özgürlüğünün, ortak mücadeleyi baltalayan grupçuluğun panzehiri olduğunu savunan anlayışımızla çelişeceği gibi bugüne kadar, içeriğine katılalım katılmayalım, bir parçası olduğumuz eylem birliklerinin sorumluluğunu alan ve onu güçlendirmeye çalışan tutumumuzla da bağdaşmaz.
Yapılması gereken güçlü bir eylem birliği için var gücümüzle çalışırken, aynı zamanda bu eylem birliğinin içinde Köz’ün siyasi çalışmasını nasıl somutlayacağımızı, kendi ayrım çizgilerimizi genel geçer değil somut ve odaklı olarak, hangi vurgularla nasıl çekeceğimizi, politik faaliyetimize dışımızdaki ilişkileri katmak ve genişletmek üzere hangi araçları nasıl kullanacağımızı daha iyi planlamak ve bu planların yürütülüşünü daha iyi koordine etmektir.
Siyasi merkeziyetçi fakat çok bileşenli bir platformun ana çerçevesi çizilmiş bir siyasi faaliyeti nasıl yürüteceğini planlanması tek bir partinin yahut örgütün kendi siyasi faaliyetini planlanmasından farklıdır ve platform bileşenlerinin kendi aralarındaki koordinasyonunu sağlayan bir dizi mekanizmayı şart koşar. Bu mekanizmaların kendisi siyasi mücadeleyi daha etkin yürütmenin önünde engeldir. Zaten biz de bu nedenle, platformumuzun ademi merkeziyetçiliğinin bizim bir tercihimiz değil, farklı ve örgütlü devrimci güçlerle ortak bir kuruluş kongresi örgütlemek isteyen siyasi bir yürüyüşün kalkış noktası olduğunu ifade ediyoruz. Devrimci partinin kuruluş kongresini örgütleyerek bir platform yapısının hantallaştırıcı etkisinden kurtulmak istiyoruz.
Bununla birlikte bizim faaliyetimizde eksikliklerin tümüyle ya da esas olarak platform olmanın kaçınılmaz sonucu olduğunu söylemek de yanlış olur. Tersine üzerinde durduğumuz birlik platformunun koordinasyonunun mekanizmalarını daha etkin bir planlama yapmak amacıyla kullanabilirdik, kullanmalıydık.
Eksiklikleri ne olursa olsun, yürüttüğümüz çalışma soldaki hâkim emekçileri Altılı Masa’ya bağlamak isteyen, emekçileri Altılı Masa’ya bağlayanlar karşısında eylemli bir tutum almaktan kaçınan izlenimci, mazeretçi tutumla aramızdaki farkları belirgin bir şekilde çizdi. Tıpkı 2019 seçimlerinde, Korona salgını sürecinde olduğu gibi bir kez daha ve bu sefer daha etkin bir şekilde komünistlerin birliğini savunanların “Yaptığını söyleyen, söylediğini yapan” bir akım olduğunu gösterdik, göstereceğiz. Yeni alanlara girmemizi, yeni ilişkiler yakalamamızı da sağladı. Eksiklerimizi gidererek seçim çalışmamızı daha da etkin bir şekilde sürdüreceğiz.