İzmir’de 1 Mayıs, 2016 yılından beri bariyerler ardında, nerdeyse kafesler içinde, “zincirli” biçimde gerçekleşiyor. 2016 yılında IŞİD’in kitle eylemlerine saldırılarının olabileceği “dedikodusu” yayılmış, polis bunu fırsata dönüştürmüştü. Daha önceki yıllardan farklı olarak, daha Konak’ta başlayan aramalara ve bariyer yığınlarına maruz kalmaya başlamıştık. Basmane kolu, yıllardan beridir kullanılan yürüyüş güzergahları emekçilere “güvenlik” gerekçesi ile yasaklanmaya başlanmıştı.

Geçtiğimiz seneden bu yana ise OHAL koşullarında 1 Mayıs alanına yürünüyor. Her sene, aslında bir önceki seneyi aratacak şekilde, polis yeni “güvenlik tedbirleri” uydurarak geniş kesimleri terörize ederek alandan uzak tutmaya, 1 Mayıs’a “gelme cesareti gösterenlere” ise eziyet etmeye çalışıyor. Nitekim bu sene geçmek zorunda kalınan arama noktası üçe çıkmış, alana girilen kapı sayısı ise ikiye düşmüştü.

İşin ilginç tarafı son üç senedir bu baskı uygulamalarını aşacak ne sahici ve güçlü bir girişimde bulunuldu, ne de bir duruş sergilenebildi. Bununla birlikte yine ilginç bir biçimde 1 Mayıs’a katılım bu koşullara rağmen düzenli olarak artıyor. Öyle ki kürsüden alana 130 bin kişinin girdiği duyurusu yapıldı. Kürsüyü kullanan tertip komitesinin hangi verilere dayanarak bu rakamı dillendirdiğini bilmiyoruz ve bu iddianın biraz abartılı olduğunu düşünüyoruz. Bununla birlikte, katılan herkesin gözlemi bu seneki katılımın gözle görülür biçimde geçen senekini bir hayli aştığı oldu.

Seçimlerin Arefesinde Seçimlerden Bahsedilmeyen Kortejler

Yukarıda bahsettiğimiz güçlü katılımın yürüyüş kortejlerine yansıdığını söylemek ise güç. Sendikaların kayda değer bir şekilde kortejlerine kattıkları kitlenin, daha yürüyüş kolunda peyder pey erimesi, alana girer girmez de dağılması geleneği sürerken, politik örgütlenmelerin kortejlerinde ise bir zayıflama sezilir durumda idi. Birkaç istisna dışında siyasal akımların kortejleri geçmişe oranla zayıf ve cansız idi. Üstelik erken seçim kararının damgasını vurduğu koşullarda bu kortejlerin hiçbirinde seçime dair aktüel bir vurgu yahut 1 Mayıs alanındaki işçilere emekçilere önerdikleri somut, açık bir önerme görülmüyordu. Bundan seçimlerdeki pozisyonu tüm siyasal tabloyu belirleyecek HDP dahi bağımsız değildi.

Efrin’in işgali yahut Türkiye’de artık kimsenin inkara dahi girişmediği rejim krizinin geldiği aşama ne pankartlara, ne de dövizlere yansımıştı. Kortejlerin genelinde, bundan aşağı yukarı on sene önceki bir 1 Mayıs’ta da, aynı bakış açısıyla bir on sene sonra gerçekleşecek olan 1 Mayıs’ta da kullandığınız zaman da kimsenin tuhaf karşılamayacağı, geçerli olabilecek genellikte şiar ve sloganlar yer alıyordu. Dolayısı ile güncel siyasete hangi şiarlarla ve hangi yollarla devrimci bir müdahale yapılabileceğinden ziyade genel geçer bir devrim-sosyalizm propagandası kortejlerde dile getirilmiş oldu.

1 Mayıs’ta “Adayımız Demirtaş” Diyen Tek Kortej    

Canlı, karnaval havasında, neşeli, çok konuşan fakat aslında bir şey söylemeyen 1 Mayıs tablosunda, seçimlere dair somut bir şey söyleyen tek kortej KöZ’ün arkasında duranların yürüdüğü kortej oldu. “Ekim Devrimi’nin Dersleri Güncel; Rejim Krizine Devrim Son Verecek” pankartı ardında yürüyen komünistler “Anamufalefet Rolünü Üstlenmek için Sol Blok, Adayımız Demirtaş” başlıklı KöZ özel sayısından binlerce dağıttılar. Normal koşullarda herkesin katlayıp arka cebine koyduğunu, yahut serilip üzerine oturulduğunu gördüğümüz özel sayımız HDP kortejinde pek çok insanın elinde dövize dönüştü. Daha yürüyüş halinde iken okumaya çalışan insanların olması, aslında siyaseten herkesin net önermeler duymaya ihtiyacı olduğunu gösterir nitelikte idi. Mevcut örgütlenmelerin bu ihtiyacı karşılayamadığı, en azından 1 Mayıs’a bu bakış açısıyla yaklaşmadığı da bir başka gerçekti. Politizasyonun bu kadar arttığı, siyasete dair ilginin bu denli yüksek olduğu koşullarda genel geçer söylemlerle yahut kesimsel-sektörel taleplerle, ekonomist bir bakış açısıyla alana gelmenin, bununla yetinilmesinin apolitik bir tutum olduğunu ve aslında emekçilerin ihtiyaçlarını gidermek bir yana onları pusulasız bırakarak siyaset alanında burjuvazinin tasarrufuna terk eden sonuçlar yarattığını düşünüyoruz.

Kortejimizde şu sloganları attık: “Emekçiler değil, saraydaki korkuyor!”, “Ne AKP, ne CHP; kurtuluş birlikte mücadelede!”, “AKP/Erdoğan gidecek başka yolu yok!”, “Emekçiler vuracak, saraylar/barajlar yıkılacak!”, “Sur, Cizre, Nusaybin; baş eğmedi direndi!”, “Halkın adayı Demirtaş’a özgürlük!”, “Zindanlar yıkılsın, tutsaklara özgürlük!”, “Özgürlük savaşan işçilerle gelecek!”, “Devrim için devrimci parti; parti için komünistlerin birliği!”.

Yine kortejimizde taşınan dövizler şunlar oldu: “Rejim krizine devrim son verecek!”, OHAL-KHK-Kayyum düzenine son!”, “Zindanlarda tek tipe, tecrite geçit yok!”, “Seni başkan yaptırmayacağız; adayımız Demirtaş!”, “Seçime damga vurmak için; adayımız Demirtaş!”, “HDP’nin barajı aşması için HDP’yi kapsayan sol blok!”.

Bu dövizlerden içinde Demirtaş geçenlere ve tek tip-tecrit vurgusu içerenlere üçüncü ve son arama noktasında polis tarafından el konuldu.  Pek çok başka kortej de flama, ses sistemi ve bildiriler konusunda aynı belirgin baskıya maruz kaldı. Geçmişte bu baskılar arama noktasının hükmünü yitirdiği yöntemlerle boşa çıkarılırken adeta kuşatma içerisinde yapılan bu 1 Mayıs’ta alana girebilmek adına bu baskıyı boşa çıkartan genel yahut tekil karşı koyuşlar sergilenemedi.

Birlikte Yürüdük

Rejim krizinin çözülmesinin devrime, devrimin ise devrimci önderlik krizinin çözülmesine bağlı olduğunu ifade etmeye çalıştığımız, seçimlere dair ise alanda net bir söylem ortaya koyan tek kortej olarak yer aldığımız bu 1 Mayıs’ın politik vurgularımızı görünür kılmak açısından olumlu geçtiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. 

Ama belki de komünistler açısından bu 1 Mayıs’ın esas kazanımı yıllardır bir arada ve içlerinde çalışma yürüttüğümüz kurumlarla uzun yıllar sonra yeniden birlikte yürümüş olmamız oldu.

KöZ’ün arkasında duran komünistler olarak İzmir’deki artık yıllardır bilinirliği olan ve sahiciliğini  kanıtlamış iki sınıf dayanışma kurumu ile birlikte bir kol oluşturduk. Deri Tekstil Kundura İşçileri Derneği üyesi işçiler “İşçiler Birleşin, Ucuz İşçiliğe Son Verin!” pankartı ardında dövizleri ile yürürken, Özgür Yaşam Eğitim ve Dayanışma Derneği katılımcıları “Ezilenler için Eğitim; Eğitim için Dayanışma” pankartı ardında yürüdüler. Özgür Yaşam kortejinde şu dövizler taşındı: “Kadın cinayetlerine, çocuk istismarına son vermek için; AKP’yi gönderelim!”, “Çarı kadınlar gönderdi; sıra sultanda!”, “Seçim barajını AKP’nin başına yıkalım!”, “1 Mayıs’ta birleşelim, 24 Haziran’da barajı yıkalım!”, “Boğaziçili komünist öğrenciler yalnız değildir!”, “Taybet Anayı unutmadık!”, “Gezide düşenleri unutmadık!”, “OHAL gidecek biz kalacağız!”, Güvencesiz sigortasız kayıt dışı çalışmaya son!”, “Kahrolsun istibdat; ekmek, adalet, özgürlük istiyoruz!”.

Geçtiğimiz senelere oranla alana erken girmiş olmanın, birlikte yürümenin kortejlerimizdeki arkadaşlar açısından olumlu etkisini görebildik fakat 1 Mayıs sonrasında bu sene bir değerlendirme yapamamış olmak başlı başına bir eksiklik oldu.

Devrimci siyaset imkanlarının azalmadığı, bilakis arttığı koşullarda olduğumuz bilinci ile 1 Mayıs sonrasında da; rejim krizine son vermek için devrimci komünist bir partinin inşasının gerekliliğini hem çalışma yürüttüğümüz tüm alanlarda, hem seçim çalışmasında, elimizdeki tüm araçlarla ifade etmeye devam edeceğiz.

İzmir’den Komünistler