30 Ağustos 2020’de İzmir’de ‘1 Eylül Dünya Barış Günü’nün Perdelediği Gerçekler’ konulu söyleşimizi gerçekleştirdik. Söyleşide sunum yapan yoldaş öncelikle 1 Eylül gününün dünya barış günü seçilmesine gönderme yaparak bu günün emperyalist paylaşım savaşında önemi olan bir gün olduğunu, onurlu bir anlamı olmadığını, buna rağmen (daha önce Lenin’in ‘Haydutlar Sürüsü’ olarak tanımladığı Milletler Cemiyeti’nden evrilmiş) Birleşmiş Milletler’e üye olmayı kabul etmiş SSCB’nin, bu günü dünya barış günü olarak kabul etmesinin SSCB’nin reformist bir başka adımı olduğunu dile getirdi.
Emperyalistlerin meşrulaştırdığı bu günün kabul edilmesinin açıkça Komünist Enternasyonel’in 2. Kongresi’nde Lenin’in önerisiyle kabul edilen Enternasyonel’e kabul edilmenin 21 koşuluna aykırı bir duruma tekabül ettiğini ifade etti. Yoldaş ayrıca sağlanan sözde barışın komünistlerin kabul ettiği ve edeceği barış koşullarını sağlamaktan uzak olduğu ve bu nedenle de bu günün barış günü olarak kabul edilmesinin emperyalistlerin amacına hizmet ettiğinin altını çizdi. Bu günün zaman içinde komünistlerin 2. Paylaşım Savaşı’nda Nazizm’e karşı savaştaki rollerinin üstünün örtülmesi için de kullanıldığını ifade eden yoldaş, Enternasyonel’in ’emperyalizm çağı/emperyalizme karşı karşı ulusal mücadeleler ve proleter devrimler çağı’ tespitine katıldığımız sürece 1 Eylül gününün proleterlerin barış günü olarak kabul etmemizin mümkün olmadığını dile getirdi.
Sunumun ardından söz alan bir katılımcı, SSCB’nin Brest Litovsk’taki tutumuna gönderme yaparak, ‘bunu da mı desteklemek gerekirdi?’ diye sordu. Bir başka katılımcı, Bolşevikler’in Mustafa Suphi’yi desteklerken onun (Kemalciler tarafından) öldürülmesine rağmen Mustafa Kemal ile iyi ilişkilerini sürdürmesini nasıl yorumlamak gerektiğini sordu. Sorulara yanıt veren yoldaş, Bolşeviklerin kararları ile devleti yöneten Sovyetler’in yönelimlerinin birbiri ile karıştırılmaması gerektiğini, Boleviklerin/Komünistlerin Komünist Parti’nin edimlerini sorgulayabileceğini, ama devletin yaptıklarından sorumlu tutulamayacağımızı; Bolşeviklerin devrimden sonra devlete tam hakim olmadıklarını ve birçok kararın Bolşeviklerin onay vermemesine rağmen alındığına dikkat çekti. Bu duruma ilişkin Brest Litovsk’ta alınan kararlara ilişkin de, SSCB’nin Mustafa Kemal’e yaptığı yardımlar için de geçerli olduğunu ifade etti. Komünistlerin elbette 1 Eylül’de sokakta eylem yapan halktan uzak durmayacağını belirten yoldaş, bu tarz eylemliliklere katılmanın önemli olduğunu ama bunu yaparken bu günü ‘barış günü’ olarak kabul etmenin neden yanlış olacağını anlatmaktan da geri durmamamız gerektiğini, gerçek barışın ancak dünyada komünizm hakim olduğunda sağlanabileceğini ifade etti. Söyleşinin sonunda Zimmerwald Konferansı’nda kendi burjuva devletleri ile işbirlikçi tutum almayı savunanların bugün ABD’ye karşı Esad’ın veya Saddam’ın yanında yer almayı savunanlardan farkı olmadığına gönderme yapıldı. 1 Eylül eylemliliklerine katılımların bu bilinçle gerçekleştirilmesinin elzem olduğu vurgulandı.
Komünist Bir Dünya Kuracağız!
İzmir’den Bir Köz Okuru