1 Mayıs öncesi her sene gerçekleştirdiğimiz piknik için bu sene İnciraltı Kent Ormanı’nda buluştuk. 1 Mayıs’a bir hafta kala içinden geçtiğimiz dönemi, 1 Mayıs’a hangi koşullar altında gittiğimizi ve neleri öne çıkarmak gerektiğini birlikte tartıştık.

Köz adına söz alan bir yoldaşımız 1 Mayıs’ın yerel veya ulusal değil, uluslararası bir mücadele günü olduğuna, tarihi ve kökeni olarak da 1 Mayıs’ın ve sekiz saatlik iş günü mücadelesinde göçmen işçilerin emeğinin, kanının, canının olduğunun unutulmaması gerektiğini ifade etti. Türkiye’de en ağır koşullarda, en zorlu işleri en düşük ücretlere göçmen işçiler yaparken, Kürdistan’da yoksul emekçiler işgal operasyonları kapsamında bombardımana maruz kalıyorken kendi dar, yerel gündemleri ile ilgilenmenin 1 Mayıs’ın ruhuna uymadığını ifade etti. Türkiye’de yaşanan ağır rejim krizini gidermek için seçimleri bekleme eğiliminde olanların aksine bizlerin 1 Mayıs’a Türkiye’deki demokrasinin bir devrim sorunu olduğunu göstererek gitmemiz gerektiğine işaret ederek; burnumuzun dibinde işgal ve ilhak operasyonları ile cebelleşen Kürtler’in yahut her gün her türden ayrımcılığa maruz kalan göçmen işçilerin haklarını savunmadan, 1 Mayıs’ta onların mücadelelerini taşımadan kimsenin enternasyonalizmden bahsedemeyeceğini ifade etti.

İlk konuşmanın ardından katılımcılar da söz aldılar. Söz alan arkadaşlar genel olarak iktidarın gönderilmesinin aciliyeti ve Millet İttifakı’nın bu konudaki basiretsizliği üzerinde durdular. AKP’nin olası bir seçimi kaybetse dahi kendi rızası ile iktidarı bırakmak istemeyeceğini ifade edenler oldu. Hayat pahalılığı ve yoksulluğun artık katlanılmaz vaziyete geldiğini, Erdoğan hükümetinin mali krizinin de arttığını söyleyenler oldu.

Biz de işçilerin yaşadığı yoksulluktan kurtulmasının koşulunun salt bir takım sosyal yahut ekonomik taleplerde bulunmaktan geçmediğini, işçilerin iktidara taşınmaksızın bu sorunları çözemeyeceğini, bu bakımdan işçilerin ekmeğe değil iktidara ihtiyacı olduğunu yakıcı biçimde gördüğümüzü ifade ettik. “Seçimle Değil Devrimle Gidecek” derken de bir seçim tahmininde bulunmadığımızı, politik bir ödeve işaret ettiğimizi ifade ettik. 1 Mayıs’ta da bu ödeve ve siyasal gerçeklere birlikte ve örgütlü işaret etme çağrısında bulunduk.

Pikniğimizi aynı zamanda İzmir Özgür Öğrenci İnisiyatifi’nden öğrenci arkadaşlar ziyaret etti. Onlarla yapılan sohbetlerde esas odak noktası ise Türkiye Cumhuriyeti devletinin Güney Kürdistan’a yönelik operasyonları idi. Biz bu siyasal gelişmenin Türkiye’de solun gündemine Rusya ve Ukrayna Savaşı kadar girmediğini, girmeyeceğini, 1 Mayıs’ta da alana yansıyacağını düşünmediğimizi ifade ettik. Oysa Kürtler’in zincirlerine ses çıkarmayanların insanca bir yaşamdan söz etmesinin de, bırakalım devrimci olmayı tutarlı bir demokrat olmasının da mümkün olmadığını ifade ettik. İşçi sınıfının bütünsel çıkarlarını savunmak için önce yanı başımızdaki işgal ve ilhaklara karşı çıkmak gerektiği yönünde vurgular yaptık. Fakat solun siyaseti burjuva muhalefete havale ettiği koşullarda Millet İttifakı’nın ayağına basmak istemeyenlerin bu siyasal gerçekleri ifade etmekten imtina edeceklerini de vurguladık. Öğrenci arkadaşlar bu görüşlere katıldıklarını, 2019’da CHP’ye verilen desteğin bir anlamı olduğunu, kendilerinin de bu desteği verdiklerini fakat şimdi Kürtler’in mesela Mansur Yavaş gibi bir faşiste asla oy vermeyeceklerini ifade ettiler. Üç yıl önce bir nebze de olsa, bir adım bile olsa o tutumun bir iyileşme sağladığını savundular. Bunun dışında Kürtler’in bir devlete ihtiyacı olup olmadığı üzerine tartışmalar yürütüldü. Arkadaşlar Kürtler’in artık bir devlet istemediklerini, toplumsal hayatın özgür bir biçimde devam etmesi için bir devlete ihtiyaç olmadığını, Kürdistan’ın zaten var olduğunu, Rojava’daki kantonlar üzerinden örnekler vererek savundular. Bizse onların önlerine koyduğu toplumsal projenin yahut bir başkasının, adına ne derlerse desinler ayakta kalması için dahi dört gerici burjuva devletinin yıkılması gerektiğini, kurulması gereken şeyin ne olduğunda değil, önce yıkılması gereken şeyin ne olduğunda ve yıkılması gerektiğinde anlaşılması gerektiğini ifade ettik.

Canlı, nitelikli ve son derece politik bu sohbetler 1 Mayıs pikniğimizi bizim açımızdan son derece verimli kıldı.

İzmir’den Komünistler