Muzaffer Ekim Devrimi’nin 104. yıldönümü vesilesiyle, 14 Kasım 2021’de İzmir’de “Ekim Devrimi Işığında Enternasyonalizm” söyleşimizi gerçekleştirdik. Etkinlik devrim yolunda düşenlerin anısına bir dakikalık saygı duruşu ile başladı. Sunum öncesinde giriş konuşması yapan bir yoldaş dünyada sürmekte olan emperyalist yeniden paylaşım mücadelesi ve bununla dolaylı yoldan bağlantılı Türkiye’deki rejim krizini oluşturan etmenleri özetledi, bu bağlamda Ekim Devrimi’ni kılavuz kabul eden komünistler için Türkiye ve Kürdistan’da devam eden emperyalist/ilhakçı yaklaşımları ele almanın siyasi gelişmeleri anlayıp onları istismar etmeyi daha mümkün kılacağını belirterek sözü sunum yapacak olan yoldaşa bıraktı.
Ekim Devrimi’nin muzaffer tek proleter devrim olması nedeniyle bugün de proleter bir devrim yolunda yürüyenlerin biricik kılavuzu olmaya devam ettiğini belirterek sunumuna başlayan yoldaş, Ekim Devrimi’ni bugün kılavuz olarak kabul etmek istemeyen marksist revizyonistlerin Ekim Devrimi’ni geçmişteki koşullarda başarılı olmuş bir devrim olarak gösterip bugünkü koşulların çok daha farklı olduğunu, bu nedenle yol gösterici olarak kabul edilmesinin yanlış olacağını vurguladığını ifade ederek, dünyadaki gelişmelerin söz konusu vurguyu tutarlı olarak yanlışladığını yakın geçmişten ve bugünden örnekler vererek açıkladı. Revizyonistlerin, görüşlerinin doğal sonucu olarak emperyalizm kavramını da komünistlerden farklı yorumladığını ifade eden yoldaş, revizyonist görüşte anti-emperyalist mücadelenin tekil bir emperyal güce karşı muğlak bir “halkların savaşı” olarak görüldüğünü, bu görüşün ise gene revisyonistlerce dile getirilegelen emperyalizme karşı burjuvazi içinden odaklarla işbirliği yapabilmenin, hatta emperyalist savaşlarda kendi burjuva hükümetini desteklemenin önünü açan bir yönelim sağladığının altını çizdi.
Komünistlerin ise emperyalizmi emperyalistler arasında süren bir paylaşım savaşı olarak gördüklerini ifade eden yoldaş, ulusal sorunun da bu noktada önemli bir olgu olarak ortaya çıktığını, emperyalistlerin birbirlerine karşı mücadele ederlerken boyunduruk altında tuttukları halkları karşılarındaki diğer emperyalist güce veya güçlere karşı silahlandırarak onlardan istifade etmeye çalıştıklarını, fakat bunun o halkın onları silahlandıran emperyalist güce karşı isyan edebilmesinin de (yani ulusal bir uyanışın da) önünü açtığını dile getirdi.
Ne var ki ulusal uyanışların devrimciler için her zaman arzu edilen sonuçları doğurmayabileceğine dikkat çeken yoldaş, ulusal başkaldırıların enternasyonalist bir bakış açısı ile gerçekleştirilmedikleri sürece burjuvazi unsurları ile işbirliği yapmaya veya onlara eklemlenmeye yazgılı olacaklarını, bunun önüne geçebilmek için enternasyonalist bir merkezin denetiminde ve eşgüdüm içinde hareket etmenin elzem olduğunu ifade etti. Enternasyonal’in ise marksist revizyonistlerin tasavvur edegeldiği gibi bir dayanışma ağı ve/veya bir danışma kurulu olmayıp merkezî olarak idare eden, olaylara ve konulara kapsamlı/tepeden bakabildiği için bütünlüklü mücadele edebilmenin koşullarını mümkün kılan bir yapıyı haiz olması gereğinin önemini vurguladı.
Enternasyonalist bir bakıştan yoksun bölgeci ve/veya parçacı ulusal kurtuluş mücadelelerinin başarısız olacaklarını belirten yoldaş, Kürdistan’ı örnek vererek ne Barzani’nin yönetimindeki Güney Kürdistan’ın ne de Rojava yönetiminin bu yaklaşımın dışında olmadıklarını, bu nedenle verdikleri mücadelenin bağımsız ve birleşik bir Kürdistan düşüncesine pratik bir faydası olmadığını vurguladı. Kürdistan’ın bir bütün olarak özgür kalabilmesi için birleşik ve bağımsız bir Kürdistan için mücadele edecek (Kürdistan’ın dört parçasında kurulu ve bunları koordine eden) komünist örgütler ile bu örgütlerin tabi olacağı enternasyonal bir merkezin şart olduğunu belirten yoldaş, bunun proleter bir devrim için de önkoşul olduğunu ifade etti.
Ekim Devrimi’ni gerçekleştiren Bolşevikler’in Enternasyonal’i devrimden sonra kurabilmiş olmalarının enternasyonalizme duyulan yakıcı gereksinimi ortadan kaldırmadığını söyleyen yoldaş, Bolşevikler’in enternasyonal devrimden önce kurulabilmiş olsa bunun daha yararlı ve iyi olacağını belirtip kabul ettiklerini vurguladı. Bugün komünistlerin önündeki en yakıcı ihtiyaçlardan biri komünist bir parti kurulması ise, diğerinin de bir enternasyonalin kurulması ve enternasyonal eşgüdümündeki komünist örgütlerin Kürdistan’da, Türkiye’de ve ezilenlerin, proleterlerin olduğu her toprak parçasında devrim yolunda ilerlemesi olduğunun altını çizdi.
Sunumun ardından soru ve yorumlar alındı. Bir dinleyici sunumda belirtilenleri soyut bulduğunu, bunlara genel olarak katılmadığını belirterek Barzani’nin her zaman Kürdistanî bir siyaset izlediğini, 1920lerde Şeyh Mustafa Berzenci’nin “Kahrolsun İngiliz emperyalizmi” dediğini, o günlerde Kürtler tarafından tarihte ilk kez bir İngiliz uçağı düşürüldüğünü, SSCB’nin ise Kürtlerden gönderilen mektuplara yanıt dahi vermediğini, dahası Kürtlere uygulanan şiddete göz yumduğunu ifade etti. Aynı dinleyici ayrıca Arapların da birçok devleti olduğunu, Arapların tek ulus olmalarına rağmen ortak bir Arap devletine gereksinim duymadıklarını, Kürtlerin de ayrı parçalar hâlinde yaşayabileceklerini belirtti. Bir başka dinleyici Enternasyonal’e atfedilen merkezîyetçiliğin tehlikeli bir kavram olduğunu/olabileceğini, bunun yerine demokratik merkeziyetçiliğin öne çıkartılmasının önemli olduğunu belirtti, ek olarak enternasyonal kurmanın önündeki engellerin neler olabileceğini sordu. Bir başka dinleyici Bolşevik Parti’den neyi anlamamız gerektiğini sordu. Katılımcılardan biri anlatılanlardan yola çıktığını ifade ederek sunum yapan yoldaşa ulusal bir komünist parti yerine direkt enternasyonal partinin kurulmasını mı salık verdiğini sordu. Söz alan bir yoldaş kimi sol akımların sıokça kullandığı sosyalist Ortadoğu kavramı ile Köz’ün Bağımsız Birleşik Kürdistan söyleminin nerelerde örtüşüp ayrıştığını sordu. Bir dinleyici ise Kürtler’in Kürdistan sorununun çözümüne ılımlı ve uzlaşmacı yaklaşmasının Kürdistan sorunu önünde önemli bir engel teşkil ettiğini belirtti.
Verilen aranın ardından sunum yapan yoldaş iletilen soru ve görüşleri gruplandırarak yanıtlar verdi. Enternasyonal kavramına ilişkin belirtilenleri ele alan yoldaş, Enternasyonal’in bir dayanışma örgütü değil bir parti, bir dünya partisi olacağını, dolayısı ile merkeziyetçi bir tutum benimsemesinin, altında saçaklanan örgütlere hiyerarşik olarak tepeden bakmasının doğal ve gerekli olacağının altını çizdi. Bu yapının siyasete bütünlüklü ve pratik müdahale edebilmek için mecburi olduğunu belirten yoldaş, diğer komünist partilerin bu merkezî örgüte tabi olması gerekeceğini belirtti. Şu ânda Kürdistan’ın kuzeyinde veya diğer parçalarında komünist bir özne göremediğimizi belirten yoldaş, Kürdistan sorununun yerel değil tüm emperyalistlerin ilgi odağında olan ve emperyalistler hemen her seferinde baltayı taşa vurdukları bir coğrafya olduğunu, küresel emperyalist odakların Kürdistan’ın dört parçasının birleşmesini istemediğini, buna karşı mücadelenin de enternasyonal bir ölçekte gerçekleşmesinin olası bir zafere gidecek tek yolu sağlayabileceğini ifade etti.
Komünistlerin Kürdistan sorununa önce bir komünist parti kurulsun düşüncesi ile yaklaşmadığını ifade eden yoldaş, kurulacak bir enternasyonal ile bu konuda da adım atılabileceğini, aynı zamanda komünistlerin Kürdistan’ın parçalarında komünist parti örgütlenmeleri kurmak için görev üstlenebileceğini vurguladı, Lenin’in “Keşke Enternasyonal’i devrimden önce kurabilseydik” sözüne atıfta bulundu. Sosyalist Ortadoğu sorusuna yanıt veren yoldaş, sosyalist Ortadoğu söylemini kullanan akımların aslında Kürdistan’ı ilhak etmiş olan dört devletin yıkılması gerektiğini telaffuz edemedikleri için bu söylemi kullandıklarını, bunun muhayyel bir birleşik devrim düşüncesi ile mevcut durumu göz ardı etmeye hizmet ettiğini belirtti. İlk başta söz alan dinleyiciye de yanıt ileten yoldaş, Barzani veya türevlerine Kürdistan’ın değil, Kürdistan’ın bir parçasının özgürlüğünü savunduğu için bağımsız Kürdistan düşüncesine uzaktır demenin bilgisizlikten değil komünist olmaktan kaynaklandığını, Barzani’nin Güney Kürdistan dışına ilişkin herhangi bir ediminin söz konusu olmadığını, benzer bir durumun Rojava’daki Kürt yönetimi için de belirtilebileceğini söyledi. Ek olarak “Kahrolsun İngiliz Emperyalizmi” demenin, ardında temel devrimci ilkeler olmaksızın pek bir işe yaramayacağını ifade ederek, Kuveyt işgali sırasında Türkiye’deki birçok reformist ve İslamcının da “kahrolsun Amerikan emperyalizmi” sloganı atarken özgür bir Kürdistan perspektifinden yoksun olduğunu vurguladı. SSCB’nin Kürdistan’la doğrudan ilişki içinde olamamış olmasının ise Kürdistan’da bir komünist muhatap olmamasından ileri geldiğini, o durumda Komintern’in yapabileceği temel şeyin burada bir komünist parti kurulması için ön açıcı hareket etmek olacağını belirtti.
Yoldaş görüşlere ve sorulara ilişkin verdiği yanıtların ardından enternasyonalizm bağlamında ve diğer birçok bağlamlarda da (Kürt sorunu veya Kürdistani sorun değil) Kürdistan sorununun en yakıcı sorunlardan biri olduğunu, bu konuda yaşanmakta olan önderlik boşluğunun doldurulmasını beklemektense komünistlerin sorumluluk ve inisiyatif alacaklarını belirterek sunumunu sonlandırdı. Yoldaşın ardından oturumu yöneten yoldaş da söz alarak anlatılanları kısaca özetledi. Ardından Ekim Devrimi panellerini neden kişilerle değil kurumlar üzerinden gerçekleştirdiğimizi ve neden Ekim Devrimi panellerini bir nostaljik etkinlik değil mevcut siyasete müdahale edebilmek için ders çıkartma amacıyla düzenlediğimizi açıklayıp etkinliğimize ev sahipliği yapan KED-Der’e teşekkürlerimizi belirterek oturumu sonlandırdı.
Komünist Bir Dünya Kuracağız!
İzmir’den Komünistler